Olağanüstü günlerden geçiyoruz. Cumhuriyeti kuran CHP, partiye kayyum atanmasın diye Olağanüstü Kurultay düzenledi pazar günü. Son anda ayarlanan küçük salona insanlar alınamadı. Kültür merkezinde bir yanda nikahlar kıyılırken, diğer yanda CHP yeni yönetimini belirledi. Yeniden genel başkan seçilen Özgür Özel’in dışarıda toplananlara yaptığı konuşma adeta bir mitinge dönüştü. Ankara’da bunlar yaşanırken, İstanbul’da ne olduğu anlaşılamayan bir hareketlilik vardı. Birçok kişi sosyal medyaya helikopter sesleri duyduğunu, arka arkaya polis araçlarının geçtiğini yazdı. Olağanüstü günlerde, olağanüstü tedirginlik yaşandı. Pazar günü, en işlek olduğu saatlerde Bağdat Caddesi’nin ortasından polis motosikletleri, polis araçları, TOMA’lar, zırhlı araçlar, özel harekat ekipleri geçiş yaptı. Siren seslerine tepedeki helikopterin gürültüsü karıştı.

★★★

Ne olduğu sonradan ortaya çıktı. Türk Polis Teşkilatı’nın 180. kuruluş yıl dönümü ve Polis Haftası etkinlikleri kapsamında 170 araç ve 1 helikopterin katılımıyla İstanbul’da kortej yapılmıştı. Ancak güzergah tercihi dikkat çekiciydi. İstanbul’u bilenler için detaylı yazayım. Bostancı Meydanı’ndan başlayan kortej, Bağdat Caddesi’nden geçip, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Haliç Köprüsü ve Vatan Caddesi güzergahı üzerinden Ayasofya Meydanı’na ulaşmıştı. Daha önce Vatan Caddesi’nde bu tarz etkinlikler görmeye alışık olsak da Bağdat Caddesi’nden ve köprüden geçişlere pek tanıklık edilmemişti. Bu yüzden de görüntüler şaşırtmaktan ziyade korkuttu.

★★★

İstanbul’u bilmeyenler için de biraz detay vereyim. Ekonomik ve kültürel olarak Türkiye’nin en seküler, muhalif ve sivil direnç noktalarından biridir Bağdat Caddesi. Cumhuriyet Bayramları’nda, özel günlerde en büyük ve görkemli yürüyüşler orada yapılır. Konserler düzenlenir. Semboliktir. Şimdi resmi anlatı şu: “Polis Haftası kutlaması var”, “Teşkilatın moralini yükseltmek için yapılan bir geçiş”, “Çocuklara polis sevgisi aşılamak isteniyor”, “Her şey normal”. Ama işte mesele tam da bu... Şartlar artık normal değil. Seçilmiş belediye başkanları, ana muhalefet partisi CHP’nin cumhurbaşkanı adayı tutuklu. Gençler sokakta ters kelepçeyle gözaltına alınıp tutuklanıyor. Adliye koridorlarında bir gün üniversite öğrencileri var, bir gün sanatçılar, bir gün iş insanları, bir diğer gün gazeteciler... İfade özgürlüğü ciddi baskı altında. Muhalefet üzerindeki baskı giderek artıyor. Haliyle böyle bir ortamda İstanbul’un en merkezi ve sembolik noktalarından birinde yapılan “Polis Korteji” kafaları karıştırıyor. Sosyal medyada bu kortejin bir “gövde gösterisi” hatta “gözdağı” olduğuna dair pek çok yorum var. Güzergah tercihinin tesadüf olmadığına inananların sayısı çok. Zaten belki de en büyük problem de bu. Polisi çocuklarımıza “Başına bir şey gelirse araman, sığınman gereken yer, seni koruyup kollayacak güç” diye anlatıyoruz. “Normal” bir ülkede bu gösterinin insanları göğsünü kabartması, o görüntülerin sosyal medyaya gururla yüklenmesi gerekirdi. Eğer bu kortej gurur değil endişe veriyorsa o zaman birilerinin şapkasını önüne alıp düşünmesi gerekiyor. Soru aslında basit: Bu geçit halka mı yapıldı, halka karşı mı?

FED Başkanı’nın “mor kravatlı” direnişi

Türkiye küçük Amerika olamadı ama Amerika büyük Türkiye oluyor serimiz devam ediyor. ABD’de yine tanıdık tartışmalar var. ABD Başkanı Donald Trump’ın kapsamlı gümrük tarifeleri planından geri adım atmaması küresel piyasaları deyim yerindeyse salladı. Borsalar tepetaklak, zenginler milyar milyar dolarlar kaybediyor. Tüm bu gelişmeler yaşanırken Trump, yıllardır kavgalı olduğu Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’a yine parmak sallamaya başladı. “Siyaset yapma, faizleri indir” diyor. Anlaşılan o ki o da bizim meşhur nas ekonomisine geçiş yapmak istiyor. Ancak Powell kararlı. “Bildiğimiz yoldan gideceğiz” diyor. İlk başkanlık döneminde de Trump ile sık sık karşı karşıya gelmişti Powell. Ancak ABD yasalarına göre Başkan’ın, ilk atama sonrasında Merkez Bankası Başkanı üzerinde herhangi bir yetkisi bulunmuyor. Bu yüzden de Powell her seferinde Trump’a direnebiliyor. Konuyu soran gazetecilere de bu yönde açıklama yapıyor. “Beni görevden alma ihtimali yok” demişti bir keresinde göğsünü gere gere gazetecilere. Çünkü başkanlık sistemi de olsa, “koskoca” ABD’de bir denge mekanizması da vardı. “Davul birinde, tokmak diğerinde olmaz” diyerek başkana bir gece yarısı kararnamesiyle Merkez Bankası başkanlarını görevden alma imkanı verilmiyordu. Powell’ın üzerinde de bunun rahatlığı var. Adeta “kafa tutuyor” dünya devi ABD’nin bir numaralı ismine. Bunun da bir sembolü var. Taktığı mor kravat. ABD seçimlerinde kırmızı Cumhuriyetçi Parti’nin, mavi de Demokrat Parti’nin rengi. Powell basın toplantılarına bir süredir hep mor kravatla çıkıyor. “Merkez Bankası partiler üstü, bağımsız” mesajı veriyor. Geçtiğimiz günlerde sorulan bir soru üzerine bunun bilinçli bir tercih olduğunu açıkladı. Tarihe geçti. Bizim Merkez Bankamızın ismi de Türkiye Cumhuriyeti değil Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’dır. O bir eksik “i” harfi, bankanın bağımsızlığının sembolüdür. Powell’ın mor kravatlı direnişi bakalım ilham olur mu?