Aynen!
‘Aynen’ artık yeni ‘evet’! Şu sıralar her şeyin cevabı bu: Aynen!
Artık yeni neslin ağzından düşürmediği sihirli kelime. Eski güzel “evet” mi kaldı? Yerini çoktan “aynen” aldı.
Dondurma sever misin?
- Aynen!
- Yani?
- Seviyorum işte, ‘evet’ diyorum!
E peki, hadi ama, biraz detay ver, birkaç cümle kur... Yok, nerede! Şimdi herkes ‘aynen’ ile hemfikir, hem mutlu, hem de kısa yoldan halledici!
Bu sadece bir kelime değil, adeta iletişim devrimi. Biraz dikkat edin, çevrenizde “aynen” diyeni fark ettiğinizde durun ve sorun: “Gerçekten mi, aynı mı, tam olarak neyin aynısı?” Göreceksiniz ki çoğu zaman ne aynı, ne de yakın.
Aslında “Aynen” Türkçe’de “tam olarak öyle,” “kesinlikle,” veya “evet, doğru” anlamında kullanılan bir ifade. Yani evet-hayır sorularının karşılığı değil.
Türkçemizin ve eğitimli gençlerimizin geldiği nokta: Aynen!
Konuşmanın, ifade etmenin, derinlemesine anlatmanın yerini bir kelime aldı. Korkmalı mıyız? Sanırım evet. Ya da... Aynen!
Kadın demekten korkmayın!
Geçenlerde severek izlediğim ‘Yemekteyiz’ programında adam, yanındaki kadına ‘Ev bayanı mısınız?’ dedi.
Ev bayanı mı? Şaka gibi!
‘Bayan’ kelimesinin geldiği son nokta bu işte.
Kibar olmak isteyen ama bunu nasıl yapacağını bilemeyen insanlarımızın çaresizliği, ‘bayan’ kelimesinde vücut buluyor. Bayan dedin mi tamam! Kibarsın!
Ama “kadın”? Aman ha! Ayıp, kaba, uygunsuz! Yakında ‘sokak bayanı’ diye bir şey duyarsanız, hiç şaşırmayın!
Günlük hayatımızda sıklıkla duyduğumuz “bayan” kelimesi, ne yazık ki çoğu zaman “kadın” kelimesinin yerine kullanılıyor. Toplumda, “kadın” kelimesi cinselliği çağrıştırdığı için kaba olarak algılanmakta.
Erkeklere “bay” denmiyor mesela, değil mi? Ama kadınlar için illaki bir alternatif bulma telaşı var.
Dil dediğimiz şey, düşüncelerimizin aynası. ‘Kadın’ yerine ‘bayan’ demek, aslında kadınlara olan bakışımızın ne kadar cinsiyetçi olduğunun göstergesi.
Belki de en büyük sorun, “kadın” kelimesinden kaçınılmasıyla kadınlığın doğal bir şekilde kabul edilmesinin önüne geçilmesidir.
Oysa erkek olmak kadar kadın olmak da doğaldır ve bu kelimeyi gizlemeye çalışmak, kadınlığa karşı bir mesafe koymaktır.
Toplum kuralları nerede?
Eskiden ilkokullarda Hayat Bilgisi dersinde genel toplum kuralları öğretilirdi. Mesela: “Yemek yerken ağzımızı şapırdatmamalıyız, ağzımız kapalı olmalı.”
“Öksürürken, hapşırırken, esnerken ağzımızı elimizle kapatmalıyız.”
Ne yazık ki artık bu tür bilgileri okullarda pek öğretmiyorlar galiba. Daha da kötüsü, çocuklarımızın ve gençlerimizin çoğu ailelerinden de bu temel nezaket kurallarını öğrenemiyor!
Sonuç? Her yerde ağzını kapatmadan “öhöö öhöö” diye öksüren, hapşıran çocuklar, gençler...
Daha dün metroda yanımda oturan bir çocuk, gözlerimin içine baka baka yüzüme doğru öksürdü. Ve annesi? O da öylece baktı. En doğal şeymiş gibi! Belli ki böyle yapılmaması gerektiğini o da bilmiyor!
Hastalıkların bu kadar yaygın olduğu bir dönemde, bu davranışlar yalnızca rahatsız edici değil, aynı zamanda sağlık açısından da son derece tehlikeli. İnsan kendini nasıl koruyacak? Huylandım, nefesimi tuttum ama neye yarar!
Belki de bu konuda bir kamu spotu hazırlamanın zamanı gelmiş.
“Öksürürken, hapşırırken mutlaka ağzınızı kapatın!” diye televizyonlarda, sosyal medyada tekrar tekrar vurgulansa ne güzel olur. Çünkü sadece nezaket değil, sağlık açısından da eğitim şart!