Kimileri avcılığın bir spor olduğunu iddia ediyor. Oysa spor dediğin, en az iki tarafın eşit haklara sahip olduğu, tarafların yarışa gönüllü katıldığı bir mücadeledir.
Avcılıkta ise ne eşitlik vardır ne de gönüllülük. Rakibin ne yarıştan haberi vardır ne de kendini savunacak bir şansı.
Bu koşullarda avcılık bir spor değil, düpedüz bir vahşettir. İnsan, silahla donanıp masum hayvanların yaşamına son vermeyi “spor” olarak adlandırıyorsa burada ciddi bir vicdan muhasebesi yapmak gerekir.
Normal hayatını sürdürmeye çalışan zavallı hayvanlara tuzak kurup, eline son model dürbünlü tüfeği alıp, zavallı hayvancıkları katledeceksiniz ve biz de buna spor mu diyeceğiz, öyle mi?
Bazıları için avcılık bir hobiymiş... Bir canlının yaşamına son vermek nasıl bir eğlence ya da spor olabilir, akıl almıyor! Bir canlının yaşamı, insana keyif vermek için feda edilmez.
Avcılığı savunanlar; atalarımızın da avlandığını, marketten, kasaptan aldığımız etler için de hayvanların öldürüldüğünü öne sürüyorlar.
Atalarımız da avlanıyordu, evet, ama hayatta kalmak için, keyif için değil. Onlar, doğayla uyum içinde yaşarken sadece karınlarını doyurmak ya da tehlikelerden korunmak amacıyla hayvanları öldürüyorlardı.
Bugünse, insanın doğaya ve diğer canlılara olan saygısı yerle bir olmuş durumda. Marketten aldığımız et için bile endüstriyel ölçekte hayvanların katledildiğini savunanlar, bu vahşeti meşrulaştırmaya çalışıyor. Ancak, yaşamı korumakla, ona keyif uğruna son vermek asla aynı şey değildir.
Yasal olsun, olmasın zavallı hayvanlara eziyet etmek, öldürmek veya avcılık adı altında katletmek gaddarlıktır, cinayettir, katliamdır!
★★★
2024-2025 av sezonunda Türkiye’de 725 yaban hayvanının avlanmasına izin verilmiş durumda. Bu kapsamda yaban keçisi, kızıl geyik ve Anadolu yaban koyunu gibi türler, özellikle “av turizmi” adı altında düzenlenen ihaleler yoluyla avlanıyor.
İhaleler, genellikle yurt dışından turistlere pazarlanmak üzere düzenleniyor ve yüksek ücretler karşılığında bu hayvanların öldürülmesine izin veriliyor. Örneğin, bir avcının yaban keçisi için ödediği bedelin 1.8 milyon TL’yi bulduğu bildiriliyor.
Bu ihaleler, hem endemik türlerin korunmasını tehlikeye atmakta hem de yaban hayatının sürdürülebilirliğine ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Hayvanların yaşam hakkı, para uğruna feda edilmemeli ve bu tür ihalelerin son bulması gerekmektedir.
Avcılığı savunup “spor” diyenler, aslında vahşeti romantize etmekten başka bir şey yapmıyorlar. Vahşeti spor diye yutturmak, hayata ve doğaya ihanet etmekten başka bir şey değildir.
Yeniye yer aç
Hayatta bazen yeni fırsatlar için eski alışkanlıklardan, düşüncelerden, inançlardan, yıpranmış arkadaşlıklardan ve toksik ilişkilerden vazgeçmek gerekir. Belki de bunlardır sizi alıkoyan, ilerlemenizi ve mutlu olmanızı engelleyen.
Çünkü bardağın dolu olması, ona yeni bir şey ekleyemeyeceğiniz anlamına gelir. Eski çayı dökmeden yenisini demleyemezsiniz.
Yine de eskilerden vazgeçmek sanıldığı kadar kolay değildir. Bu, güvenli alanı terk etmek ve bilinmezliğe adım atmak anlamına gelir ki bu da insanı korkutur. Bildiğimiz şey, kötü olsa bile, bilinmezden daha güvenli görünür.
Oysa bizi yıpratan ne varsa geride bırakıp yeniye yer açmak, bazen tüm bildiklerimizi sıfırlamak ve yeniden başlamak anlamına gelir. Geçmişe tutunmak güvenli hissettirse de yeni fırsatlar ve yollar, ancak eski yüklerden arındığınızda görünür olur.