Türk Ceza Kanunu’nun 86/2 Maddesi’ne göre kasten yaralamanın cezası dört aydan bir yıla kadar hapis...

Organ ve doku ticareti yaparken yakalanın; ceza yine aynı:

Bir yıl!

Cinsel taciz, altı aydan iki yıla...

Tehdit, altı aydan iki yıla...

Hakaret, üç aydan iki yıla...

Konut dokunulmazlığının ihlali altı aydan iki yıla...

Yağma, dört aydan bir yıla...

Dolandırıcılık altı aydan bir yıla...

Parada sahtecilik, üç aydan bir yıla...

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama altı aydan bir yıla...

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçları üç aydan bir yıla kadar hapisle cezalandırılabiliyor!

★★★

Yaklaşık bir ay önce tutuklanan gazeteci Fatih Altaylı’nın ise 5 yıldan az olmamak şartıyla hapsi isteniyor.

Ne yapmış Fatih Altaylı?

Cinsel tacizde mi bulunmuş? Dolandırıcılık mı yapmış? Çocuk mu kaçırmış? Adam mı yaralamış? Organ mı satmış?

Hayır...

İddiaya göre “cumhurbaşkanı”nı tehdit etmiş...

Yasaya bakıyorsunuz, tehdit etmiş olsa bile en fazla iki yılla yargılanması gerekiyor...

Nereden çıktı bu beş yıl?

Ben söyleyeyim:

Cumhurbaşkanı’na suikast ve fiili saldırı suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu 310’uncu maddesinin 2. Fıkrası’ndan...

Savcı Bey’e göre Altaylı, Cumhurbaşkanı’na “fiili saldırı”da bulunmuş...

Nedir fiili saldırı?

Olsa olsa yumurta, taş ya da yumruk atmak...

Var mı böyle bir şey?

Yok...

Maksat, Cumhurbaşkanı memnun olsun!

★★★

Fatih Altaylı’yı tanımam...

Özellikle Gezi eylemlerinde takındığı tavrı ve iktidar yancılığını unutamam...

Cübbeli Ahmet gibi bir şarlatanı, sırf “suya sabuna dokunamadığı günlerde rating yapmak” uğruna her hafta Haber Türk ekranına çıkarıp ülkenin başına musallat etmesini affedemem...

Haberciliğe “sponsor” almasını meslek etiği gereği doğru bulmam...

O yüzden son yıllarda tekrar “En Kahraman Rıdvan” rolüne soyunmasını da kesinlikle ciddiye almam...

Ama...

Yaptığı konuşmanın bandı montajlanarak...

İşlemediği bir suç nedeniyle...

Cezalandırılmak istenmesine de seyirci kalamam!

★★★

Kanunsuz ceza, suçtur...

Dün açıklanan ceza talebi, kanunsuzdur!

Dava manyağı!

Mafya filmlerinde çok sık kullanılan bir replik vardır:

“Seni mermi manyağı yaparım!”

İddialara göre bu replik günümüzde bazı sözde hukuk adamları tarafından değiştirildi:

“Hazırlanan ifadeyi imzalamazsan seni dava manyağı yaparım.”

“İtirafçı ol kurtul... Yoksa çocuklarını bir daha göremezsin!”

★★★

Bunlar çok vahim iddialar...

Dile getirenler de sıradan insanlar değil; CHP’nin Genel Başkanı, yardımcıları, yöneticileri...

Ama suçladıkları yargı mensuplarından bu konularda en ufak bir açıklama gelmiyor.

“Böyle bir şey yok, nereden çıkarıyorsunuz?” demiyorlar.

Yaptıkları tek şey, ota b.ka dava açmak.

Ellerindeki yargı gücünü kullanarak belli bir kesimi sindirmeye, korkutmaya çalışmak...

★★★

Hukukta buna “yargı tacizi” ya da “yargısal taciz” deniyor.

Eskilerin bir sözü vardır:

“Et kokarsa tuzlarsın... Ya tuz kokarsa ne yaparsın?”

Onurlu, işini layıkıyla yapan tüm hukukçuları ayrı bir tarafa koyuyorum ama...

Tuzun kokmaya başladığı noktadayız!

Huzurlu paralar!

Hilal Kaplan isimli yandaş gazeteci, nedendir bilinmez Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle TRT Yönetim Kurulu’ndaki görevinden alınmıştı.

“Kabataş Yalancısı” olarak tanıdığımız Hilal Hanım’ın görev yaptığı dört yıl boyunca TRT’den huzur hakkı olarak yaklaşık 1 milyon lira aldığı ortaya çıkmış...

İşin ilginci ne biliyor musunuz?

Bu dört yılda kendisi bir kez bile TRT’nin mali hesaplarının görüşüldüğü TBMM KİT Komisyonu toplantılarına katılmamış...

★★★

İktidarın adamı olacaksanız elbette bir takım mamaları da havada kapacaksınız...

Aferin Hilal bacım... İslam’a bir faydanız olmadı ama en azından keseniz doldu.

Afiyet şeker olsun!

GÜNÜN SORUSU

CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Silivri Cezaevi’ne gitmiş... Ama Ekrem İmamoğlu’nu değil de Osman Kavala’yla Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ı ziyaret etmiş... Sorum kendisine:

Cumhurbaşkanlığı’na aday olduğunuz günlerde İmamoğlu’na “Evladım” diyordunuz... Ne oldu, evlatlıktan red mi ettiniz?