MHP ortaklığı ile uzun süredir yol yürüyen Cumhurbaşkanı
Erdoğan için yerel seçimler tam bir siyasi sarsıntı oldu. AK Parti ikinci sıraya geriledi ve kimi koltuklar boşaldı.
Normalleşme ile geçen ayların ardından yeniden soruşturma ve tutuklamalar ile dolu aylara geldik. Bu sırada Suriye’deki büyük değişim ve başlatılan İmralı süreci de manşetlerde yer aldı.
Son anketler ne partisinin ne de kendisinin oylarında majör bir değişim göstermiyor Erdoğan’ın...
İmralı süreci nihayete erince oy geçişleri olacak mı, şüpheli.
Yapılan her saha çalışması ekonomi düzelmeden bir oy dönüşünün olamayacağını söylüyor.
Bu, zamana bırakılacak bir sorun değil. Erdoğan açısından hiç değil.
DEM Parti ile başlayan “yeni normal”, salt bir süreç birlikteliği olarak tarif edilebilir mi?
Anayasa değişikliğine uzanması beklenen AK Parti-MHP-DEM Parti işbirliğinin yolu daha da “açık” görünüyor.
Çünkü aldığım kulisler de bu yönde...
İmralı çağrısından sonra her şey planlandığı gibi giderse, bu üçlü işbirliği bir ittifak boyutu kazanabilir.
Yapılacak ilk seçimde, AK Parti-MHP-DEM Parti ittifakını görebiliriz.
Beştepe hattından öğrendiğim kelimesi kelimesine şöyle:
“Siyaset, yıpranma haricinde hep ileriye doğru işler.
Terörsüz Türkiye başarıyla
neticelenirse bu yeni siyasi hat hangi gerekçeyle zarar görebilir ki? İttifak adına konuşmak için çok erken ama dirsek teması olumlu senaryoda elbette sürecektir.”
Özetle ortada büyük bir “eğer” var...
Aşılırsa, Cumhur İttifakı genişler.
KÖŞENİN GÖZÜ
İlk balkon konuşması...
3 Kasım 2002 akşamı...
Erdoğan, “Demokrasinin daha sağlıklı çalışması için
oy verdiniz. Yönetemeyen bir demokrasiden yöneten bir demokrasiye geçiş için oy verdiniz” demişti.
Bugünden bakınca o milat gününün ne hissettirdiğine birlikte bakmış olalım.
KÖŞENİN SÖZÜ
“Dökülen su kovaya geri dönmez.” - Japon atasözü.