Çünkü devlet yok edildi...
Angelina Jolie Haziran 2011’de Hatay’da, sözde Suriye’nin zulmünden kaçtığı iddiası ile getirilenleri ziyaret etmişti.
Altınözü çadır kentini ziyareti ile başlayan yıkım sürecini hatırlatmadan Suriye demeyin çağrım, anlamsızdır!
TEKEL binasının ön tarafında devasa boyutlarda, Jolie için “Dünyanın iyilik meleği hoş geldin” yazıyordu...
Suriye’de yaşanan parçalanmayı anlamak için biraz daha geriye gitmek gerekiyor.
Hadi hep birlikte mülteci tarihimize bakalım!
1988’de ve 1991’de yüz binlerce peşmerge adı altında Kürt sığınmacı geldi.
1989’da da Bulgaristan’ın Türk kökenli yurttaşlarına, Türkçe ad ve soyadı vermemesi iddiası üzerine yaşanan mülteci akınını yaşadık.
O günlerde dünyanın dört bir yanından farklı nedenlerle düzenli olarak getirilenleri ise hiç saymıyorum...
Irak’ın kuzeyinden getirilen ve Irak’ı parçalayan, Barzani’ye kırmızı pasaport veren dönemden bahsediyorum.
Irak’ı 32. Paralel diye diye parçaladıkları günleri hatırlayalım.
O günlerde Irak’ın kuzeyinde bölücü terör örgütü ile çatışıyormuş gibi gösterilen Barzani’nin, milletimizin güvenini kazanmak için çaba gösterdiğini kimse dile getirmiyordu.
Oysaki Atatürk’ün dış politikasında, “Komşularımızı parçalamak isteyen güçler bizim de düşmanımızdı” diyen kimse yoktu!
Şaşkınlık devam ediyordu.
Tam da bu zamanda “Türkiye parçalanır mı?” Kaygılarını azaltmak için “Türkler de zulme uğruyor” diyerek Bulgaristan’ın rejiminin değiştirilmesi devreye sokulmuştu.
Akın akın Türk etnik kökenli Bulgar vatandaşı, sınırdan Türkiye’ye giriyordu.
Hem güneyden hem de Kuzey’den düzenli olarak getirilenler, bugün Suriye’den getirilenler gibi birinci sınıf vatandaş muamelesi görüyordu.
O gün de düzenli getirilenlerin çocukları, bugün olduğu hiçbir sınava girmeden okullara, üniversitelere ve devlet dairelerine yerleştiriliyordu.
Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar öncelikle bu getirilenlere sağlanıyordu.
Vatandaşlık veriliyordu.
Zaten bu vaatler ile getirilmişlerdi...
Celal Talabani’nin reddettiği, Barzani’nin seve seve kabul ettiği kırmızı pasaportun arka planı da buydu!
Eski cumhurbaşkanlarına, milletvekillerine, genelkurmay başkanlarına, orgeneral rütbeli askerle ve daha nice benzer üst düzey devlet görevlilerine verilen kırmız pasaporttan bahsediyorum...
Bugün Barzani sarayındaki resmi Kürdistan haritasında, 26 şehrimiz yer alıyor!
Suriye’den düzenli ve dönmemek üzere getirilenlere gelelim.
Birinci göç Angelina Julie ile geldi.
Dünyaya Esad zulmediyor dedirtmek içindi!
İkinci göç dalgası ile getirilenler vatandaş yapıldı, Suriye’yi parçalayacakların önü açıldı ve Türkiye’de iktidarın devamı sağlandı.
Üçüncü göç süreci de Türkiye’nin rejimini değiştirmek için gerçekleştirildi.
İçişleri Bakanlığı’nın, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün, Aralık 2017 ile Ocak 2020 tarihli arasındaki “Ad Soyad Değişikliği” adlı genelgelerinde mülteciler yararlanamaz diye bir madde hiç yer almıyordu...
Bugün Bulgaristan’da rejim değişti, Irak ve Suriye parçalandı...
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, TBMM’de konuşmasını dinlerken gözümün önünden bunlar geçti.
Ne yazık ki Suriye’nin bir daha asla toprak bütünlüğü olmayacak…
Suriye’yi parçalayan tüm güçler adına Hafız Esad’ın, Lazkiye’deki anıt mezarı ateşe verilip yerle bir edildi!
Ulus devletleri kuran liderlerin heykellerinin yıkılmasına herkes alışık olsa da ilk defa bir mezara saldırıldığı gördük.
Ancak bölgemizde mezarlara saldırılar yeni değil.
Süleyman Şah Türbesi’ne saldıranlar ile baba Esad’ın mezarına saldıranlar aynıdır.
100 yıl önce Osmanlıyı parçalamak için İngilizler ile birlik olup Mekke ve Medine’de kutsal mezarları hatta peygamberimizin amcası Hamza’nın mezarını da yıkanlar aynı cephededir...