Korkusuz
Can Ataklı

Araplar harbi düşman olmuş

ANALİZ

Araplar harbi düşman olmuş


Erdoğan iktidarının “en büyük başarısı!” herhalde neredeyse dünyanın bütün ülkeleriyle hasım olmayı becermesidir.

Hesapta “sıfır sorun” diyerek “Türkiye’nin yeni dünya politikasını oluşturmaya” soyundular ama bu kısa sürede “safi sorun” haline geldi.

Önceleri komşularımızla safi sorun yaşamaya başladık, sonra bu tüm bölgeye yayıldı, şimdi neredeyse dünya çapında “safi sorun” yaşar durumdayız.

Şurası bir gerçek ki, bu iktidar işbaşında kaldığı süre içinde bu sorunun giderilmesi ve Türkiye’nin yeniden dünya ülkeleriyle iyi ilişkiler kurarak, saygın bir yer edinmesi mümkün olmayacaktır.

Hatırlayın 10 yıl önce Arap ülkelerinde halk, ellerinde Türk bayrakları ve Erdoğan posterleri ile sokaklarda gösteriler yapardı.

Bugün ise Katar hariç destek veren, Türkiye’yi sayan, güvenen, inanan tek Arap ülkesi bile kalmadı.

Önceki gün “Gatestone Institute/International Policy Council” internet sitesinde AKP iktidarı ile ilgili bir eleştiri makalesini gördüm.

Enstitünün uzmanlarından Khalid Abu Toameh, çeşitli Arap ülkelerindeki siyasetçi, akademisyen ve yazarlarla Türkiye’yi konuşmuş.

Yazıya göre, Erdoğan’ın 1 Ekim’deki konuşmasında söylediği “Bölgemizdeki bazı ülkeler dün mevcut değildi, gelecekte de mevcut olmayabilirler” sözleri Arap ülkelerinde büyük tepki çekmiş.

Makalede; “Araplara karşı Erdoğan’ın suçlarını açığa çıkarmak zamanı gelmiştir” şeklinde hayli iddialı giriş var.

Yazıda Arap dünyasında tanınan isimlerin söylediklerinden dikkat çekici noktaları sizin için seçtim;

Suudi politika analisti Abdeel Hamed Yahya, Erdoğan’ın sözlerinin Araplara karşı (özellikle Suudiler) bir savaş anlamına geldiğini ve Erdoğan’ın politik İslamı kullandığını söylüyor.



Politik danışman Al Sheikh Mubarak, Ekim ayının ilişkilerde bir dönüm noktası olacağını söyleyerek, “Kapa çeneni Erdoğan” diyor.

Bahreyn Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmad Al-Sayed, yıllarca Erdoğan tarafından kandırılan körfez ülkelerinin, tehdidi çok iyi görmeleri gerektiğini söylüyor.

Mısırlı politik analizci Magdi Khalil, Erdoğan’ın, İran’ın yolundan giderek, teröristleri kullandığını ve Erdoğan’ın dünya için tehlikeli olduğunu savunuyor.

Suudi yazar Abdullah Al-Otaibi, Erdoğan’ın Suriye, Irak ve Libya’ya paralı dinci militanları gönderdiğini, gelecekte Osmanlı halifesi hayalini taşıdığını belirtiyor.

Mısırlı yazar Emil Amin ise, Erdoğan’ın çok hayalperest bir kişi ve bölgenin kötü insanı olduğunu ifade ediyor.

Emirati yazarı Abdel Rahman Al-Naqbi ise, Erdoğan’ın içteki kendi sorunlarını kapatmak için dışarıda çok çirkin bir oyun oynadığını söylüyor.

Suudi yazar, Muhammed Al-Saaed, Erdoğan’ı Libya’nın Kaddafi’sine benzetiyor ve Erdoğan’ı hayalperest ve cahil olarak tarif ediyor.

Röportajları makalesinde toplayan Toameh, Erdoğan’ın aynı zamanda, modern Türkiye’nin temel taşları olan değerleri teker teker kırdığını ileri sürerek yazısını, “Erdoğan’ın anlamsız tehditleri karşısında daha fazla Arap ülkesi, İsrail ile diplomatik anlaşmalara girecek, Araplar ve İsrail’in kuvvetli stratejik dostları olarak Türkiye’nin (İran dahil) bölgeye terör yaymasının önüne geçilecektir” görüşüyle sonlandırıyor.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

İnce’den Erdoğan’a ince gönderme


Muharrem İnce Türkiye’yi geziyor.

Açıkçası her gün nerede olduğunu takip etmek bile zor.

Doğal olarak gittiği yerlerde ilgi görüyor, çevresi sarılıyor.

Bunun güçlü bir siyasi harekete dönüp dönemeyeceği önümüzdeki günlerde daha belirgin hale gelecektir.

İnce, geçen hafta Kars’taydı.

Orada yaptığı konuşmayı not etmiştim, bugün sizlere burada söylediklerini aktarmak istiyorum.

Muharrem İnce, Kars Belediye Başkanı’nın görevden alınmasını ve yerine kayyum atanmasını şiddetle eleştiriyor.

Şöyle demiş İnce; “Bu konudaki görüşüm şudur. Bir siyasi parti bir kişiyi aday yapıyor, sonra YSK ‘aday olabilir’ diyor, sonra bu kişi milletin karşısına geliyor, millet de seçiyor. O halde millet seçmişse kabulleneceksiniz. Kesinleşmiş bir mahkeme kararı varsa görevden alabilirsiniz. Ancak o zaman da kuralı bellidir. Belediye meclisi kendi içerisinden seçer. AKP’nin çoğunluğu varsa meclise seçtiriyor, yoksa kayyum atıyor.”

İnce daha sonra sözü Erdoğan’a getirerek, ince bir göndermede bulunuyor.

Diyor ki, “Ben bunu ilkesel bulmuyorum. Aslında bu konuda canı yanmış olan kişi Erdoğan’ın kendisidir. Geçmişte hapse girdiğinde, görevden alındığında, yerine kendi partisinden biri, ANAP’la SHP’liler, meclis üyelerinin de destekleri ile yine başka bir Refah Partili Ali Müfit Gürtuna seçildi.”

O dönem kimsenin kayyum atamaya kalkmadığına dikkat çekiyor.

Haksız mı?

BUNU YAZMAK GEREK

Yasa değişmedikçe bu herkesin başına gelecek


Türkiye bana göre “ucube” olan yeni rejime girdiği günden beri adeta dilimde tüy, kalemimde mürekkep bitti.

Diyorum ki, “Cumhurbaşkanı icranın başkanı oldu, ama bu makamı koruyan yasalar hâlâ sembolik cumhurbaşkanı ile ilgili. Bu nedenle Erdoğan’ı eleştirmek mümkün değil, çünkü ona karşı söylenen her söz hakaret olarak kabul edilebilir.”

Nedense Meclis’te kimse bu konuya eğilmek istemiyor.

Elbette konu ancak anayasa değişikliği ile çözülecektir ama muhalefetin bunu dile bile getirmemesi bana çok tuhaf geliyor.

Muhalefet ses çıkarmıyor bu duruma ama konu ikide bir başına iş açıyor.

İşte son örnek...

Erdoğan 3 Nisan 2019’da İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediyelerini CHP’nin kazandığını ama belediye meclislerinin AKP’nin hakimiyetinde olduğunu söyleyerek, “Çoğunluk bizde. Bunlar şimdi topal ördeğe döndü” demişti.

CHP’li Özgür Özel bir gün sonra Erdoğan’ın bu sözlerine, “Türkiye’de bir topal ördek varsa, en büyük topal ördek Recep Tayyip Erdoğan’dır, cumhurbaşkanı seçilmiştir. TBMM’de çoğunluğu yoktur” diyerek cevap vermişti.

Savcılık, Özgür Özel’in bu sözlerini “cumhurbaşkanına hakaret” olarak nitelemiş ve fezleke hazırlayarak Meclis’e göndermiş.

Bu durumda eğer Özel’in dokunulmazlığı kalkar ve yargılanır, ardından da mahkum edilirse Türkiye’deki “komik hukuk” bir kere daha tescillenmiş olacak.

YENİ ÖĞRENDİM

Azerbaycan’ın en sevdiği dostları Türkiye ve İsrail


Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırması ile başlayan gerginlik, Türk halkı için şaşırtıcı olan bir gerçeği ortaya çıkardı.

Açıkçası bu gerginlik başlayana kadar ben de bilmiyordum ama Azerbaycan’ın bu krizde yanında duran iki devlet var.

Biri zaten Türkiye.

İkincisi ise İsrail.



Aslında İsrail’in, Azerbaycan’a silah sattığı, özellikle İsrail yapımı İHA ve SİHA’ların Azerbaycan ordusunun envanterinde hayli fazla sayıda bulunduğu biliniyordu.

Ama bunun sadece bir ticari alışveriş olmadığını, iki ülke arasında ciddi bir dostluk ilişkisi bulunduğunu bilmiyordum.

Bunu OdaTV yazarı Rafael Sadi’nin yazısından öğrendim.

Rafael Sadi, Azerbaycanlı akademisyen Murad Salmanov ile kapsamlı bir söyleşi yapmış.

Salmanov, İsrail-Azerbaycan ilişkilerinin çok derin olduğunu belirterek, “Bu ilişkiler merhum Haydar Aliyev zamanında başladı ve İlham Aliyev zamanında çok gelişti. Azerbaycan’da 12 bine yakın Yahudi yaşamaktadır ve İsrail’de 70 binden fazla Azerbaycan’dan göç eden Azerbaycan asıllı Yahudi var. Yahudilerin tarih boyu Azerbaycan’da huzur içinde yaşaması bu ilişkilerde ana faktörlerden biridir” diyor.



“Bugün de Karabağ savaşında Azerbaycan Yahudileri, Azerbaycan Türkleri ile birlikte çiyin-çiyine savaşıyorlar” diyen Salmanov, “Dünyada Yahudilerin belki de İsrail’den sonra korkmadan ‘Ben Yahudiyim’ dediği ikinci ülke Azerbaycan’dır. Bakü’de, Güba’da, Oğuz’da, Gence’de barış içerisinde yaşıyorlar ve dinlerini ve milli kimliklerini yaşamaları için her şey mevcut” ifadesini kullanıyor.

Rafael Sadi’nin yazısındaki iddialar, Azerbaycan’da yapılan mitinglere Azerbaycan, Türkiye ve İsrail bayraklarına sarılarak, gelenlerin fotoğrafları ile kanıtlanıyor.