Çok yakın bir arkadaş grubunda konuşuyoruz.
Hepsi okumuş, başarılı insanlar.
Biri gazeteci-yazar Mine Kırıkkanat. Şöyle anlatıyor: “Görünür bir cep numarasından ‘Vatan Emniyet’ten arıyorum, ben polis memuru Yusuf bilmem ne, pasaport başvurunuz var mı’ diyor. Tüm kimlik bilgilerim elinde. Hepsi doğru. Adresinize üç ilam çıkardık, niye cevap vermediniz diye hesap soruyor. Kuşkulanıp sert çıkıyorum. ‘Şimdi gelip seni alırım’, diye azarlayınca ‘Ben de şimdi emniyeti arıyorum’ diyorum. Telefonu şak kapatıyor.”
Bunu duyan diğer arkadaşım Elif Yıldız, uzun yıllardır medyanın içinde, yazar. O da başına geleni anlatmaya başlıyor: “Beni de aradılar” diyor. “Aradılar, ev adresimi verdiler. Adımı, soyadımı, TC kimlik numaramı, her şeyi biliyordu. ‘Dün 2 kişi gözaltına alındı, sizin bilgilerinizi bulduk. Tanıyor musunuz? Komşularınızdan şüpheleniyor musunuz’ diye sordular. İsmini sordum, ‘Yazsaydın, başta söyledim’ diyerek agresifleşti. Kapattım, geri aradım. Aradığınız numaraya ulaşılamıyor. Blokladım.”
Bu kadar değil.
Diğer arkadaşım reklamcı Güner Koralı yazmaya başlıyor: “Benim de tüm kütükteki akrabalarımı saydılar, vefat eden kardeşim dahil. İki defa arandım, biri kesildi, sonra bir daha aradılar. Arkada ses efektleri falan mükemmel. Ben Beykoz Emniyet’te buluşalım deyince, sülaleme küfür edip kapattı.”
★★★
Sonra X’e girdim.
Sadece bu ay kimler, nasıl dolandırılmış bakayım dedim.
“Dolandırıldım. Gece biri telefon bilgilerimden tüm akrabalarımın telefon numaralarına erişti ve tehditle büyük miktarda para kaptırdım. Akıl sonradan geliyor ama ben hatalarımı size yazayım, siz sakın yapmayın.”
“Bizim şahsi bilgilerimiz de dolandırıcıların elinde dolaşıyor. İki gün önce eşimi aradılar tüm kimlik ve adres bilgilerini okudular. Başka bilgileri de muhakkak ellerinde…”
“Adıma banka hesabı açtılar, oradan e-devlet web tapu üzerinden arsamı satmaya çalıştılar. Son anda direkten döndüm.”
Yüzlerce mağduriyetten sadece birkaçı.
★★★
Hukukçu Mustafa Zafer, olayın bir başka boyutunu dile getiriyor: “Panel denilen sistem üzerinden kişiler, hukuka uygun olmayan yollarla ele geçirilen bilgiler kullanılarak dolandırılıyor. Özellikle sosyal medya üzerindeki bazı hesaplar üzerinden bir kadınla konuştuğunu ve arkadaşlık kurduğunu düşünen erkekler bir süre sonra, özel yazışmaları üzerinden tehdit ediliyor. Kişiler, ailelerine durumun bildirileceği ve cumhuriyet savcılıklarına hakkında suç duyurusunda bulunacakları iddiasıyla tuzağa düşürülüyor, haksız kazançlar elde ediliyor.”
★★★
Eski Emniyet Müdürü Furkan Sezer, bu konuyla ilgili epey açıklama yapmıştı. Hemen aradım. Bakın neler diyor: “Ne yazık ki bu problemi ilgilileri kabul etmese de kimlik bilgilerimiz art niyetli insanların ellerinde geziyor. Bununla insanların dolandırılmasından tutun da küçük yaştaki çocukların istismar edilmesine kadar birçok vaka var. Kriminal çetelerin, hasımlarının aile bilgileri dahil olmak üzere bir çok bilgisine erişmesine neden oluyor. Bir de bu bilgilerin yapay zeka tabanlı bir takım programlar vasıtasıyla kullanıldığını düşünürsek hiç kimsenin bu manada güvende olmadığının açık bir resmini çizmiş oluruz. Bilgi güvenliği, siber güvenlik tüm uluslar için milli güvenlik meselesi haline geldi. Biz ne yazık ki MERNİS bilgilerimiz başta olmak üzere, tüm kişisel bilgilerimiz birilerinin eline geçtikten sonra farkına vardık. Ve bu bilgiler 300, 500, 1000 TL gibi meblağlar karşılığında panel adı altındaki dijital platformlardan para karşılığı satılıyor. Ne yazık ki toplumun her kesimi şu an bununla mücadele ediyor. Ancak yine ne yazık ki ilgililer bu sorunu kabul edip içselleştirip mücadele etmek yerine, inkar ederek görmezden geliyor. Toplumun genelini alakadar ettiği ve olumsuz yönde etkilediği için bu kadar net konuşuyorum: Bizim bilgilerimizi korumak da, bu bilgileri kullanarak bizim çocuklarımızın, büyüklerimizin, sevdiklerimizin ve bizzat da kendimizin mağduriyetini önlemek de devletin en temel görevlerinden biri. Umarım en kısa zamanda bu konuyla ilgili ciddi önlemler alınır, bilgilerimizi kullanarak suç işleyen, suç işlemeye yeltenen kriminal kişiler hak ettikleri cezayı alır.”
Türkiye bir şarkı olsa Sezen’den ‘Gülümse’ olurdu
Bugün ‘Apolitik’ soruları CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu yanıtladı.
- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?
Ben uyurken ne olmuş diye gündeme, bu sıralarda operasyonlara bakmak.
- En son hangi kitabı okudunuz?
Selahattin Demirtaş’ın ‘Jamal’ romanı.
- En son hangi filmi izlediniz?
Walter Salles’ın ‘I’m Still Here’ filmi.
- En sevdiğiniz ses ne sesi?
Sessizliğin sesi.
- En çok dinlediğiniz üç şarkı?
Ciwan Haco’dan ‘Diyarbekir’, Aram Tigran’dan ‘Ay Dîlberê’, Ahmet Kaya’dan ‘Metris’in Önünde’.
- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?
Zor zamanlarda Sezen Aksu’dan ‘Gülümse’, güzel zamanlarda Müslüm Gürses’ten ‘Mutlu Ol Yeter’.
Tanrıkulu, bizimle 7 yaşındaki fotoğrafını paylaştı.
- Aşka inanır mısınız?
Tabii ki, hayat aşktır.
- Kırmızı çizginiz nedir?
İnsanlık onuru.
- En sevdiğiniz yemek?
Pürlezzet yemeği
- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?
Hak yemem.
- Sizi ne heyecanlandırır?
Bir hak ihlalini engellemek, insanların özgürlüğü için mücadele etmek.
- Yağmur mu, güneş mi?
Gençliğimde yağmur, şimdi artık güneş.
- Güz mü, ilkbahar mı?
Güze saygı, ilkbahara sevgi duyarım.
- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?
Haset, iftira, riyakârlık.
- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?
Hangisini söylesem, diğerine haksızlık olacak ama iyilere “unutulmayacaksın”, kötülere “unutulacaksın” demek isterdim.
- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?
Gelişmeleri tabletimden takip ederdim.
- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?
Yine kendim olmayı seçerdim.
- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?
İçimde derin bir ukdedir.
- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?
Benden sonrakilerin özgür ve müreffeh bir ülkede yaşayacaklarına emin olacağım yaşa kadar.
EZO SUNAL’IN ‘EV’İNE DAVETLİSİNİZ
Yıllar önce Kemal Sunal’ın eşi Gül Sunal ile tanıştım. Öyle bir tanıştım ki, bir daha kopamadım. Her röportajımızda güldük, hüzünlendik, dertleştik. Bayılıyorum Gül Sunal’a. Kemal Sunal’ın, Ezo Sunal’ın, Ali Sunal’ın başarılarının ardında Gül Hanım’ın payının çok büyük olduğunu düşünüyorum. Bunu okuduğunda, “Yok canım” diyecektir, ancak bu benim fikrim.
Hepsi birbirinden yetenekli insanlar. Kendisi ‘geç şöhret’ olarak sahnede inanılmaz bir performans gösteriyor.
Ama bugün konumuz başka.
Bugün konumuz Ezo Sunal.
Sahnede, sette, her yerde şahane bir kadın.
Ama ben en çok resimlerini seviyorum. Onun bir dünyası var ve o dünya o resimlere o kadar güzel yansıyor ki.
Şimdi resimleri dün açılan kişisel sergisiyle sanatseverlerin ilgisine sunuluyor.
Serginin adı ‘Ev’. Ezo Sunal, “Ev yalnızca dört duvar değil; aidiyetin, anıların ve yokluğun da evidir. İnsan, yeryüzünde kendine bir yer ararken, aslında içindeki evi taşır durur. Zaman akar, insan geçer; ev kalır mı? Kim bilir belki de ev, zamana tutunmuş bir yanılsamadır; olduğumuzla olmak istediğimiz arasında asılı kalan bir duraktır. Bu sergi, yitirilen evlerin ve kendine varamayan yolculukların resmidir” diyor.
Mutlaka gidin görün, 3 Haziran’a kadar RED Art İstanbul’da izlenebilir.