Suç oranlarında yaşanan artış Adalet Bakanlığı raporlarına da yansıdı.
Dolandırıcılık ve uyuşturucu suçları 2024’te zirve yaptı.
Uyuşturucu suçlarından açılan dosya sayısı geçtiğimiz yıl yüzde 33 arttı.
En fazla artış gösteren dosya türü yüzde 41 ile dolandırıcılık oldu.
Her gün arşive bakma alışkanlığı var bende.
Yıllar içinde neler olmuş.
Tam da dolandırıcılığın bu kadar arttığı bir dönemde karşıma ne çıktı dersiniz?
20 Nisan 1963’te yaşanan bir hadise.
Sülün Osman hapiste...
O gün bir konferans veriyor orada.
Adı ne?
‘Alın teriyle Yaşamak’.
Çünkü o kendisini sıradan bir dolandırıcı olarak değil, bu işin kitabını yazan, felsefesini yapmış bir düşünür olarak görüyordu.
1923’te İstanbul’da doğmuştu.
Adını ilk duyurduğunda yıl 1948’di.
Fatih’te bir ev tutmuş, ‘mesleğinin’ ilk basamağını ev sahibini dolandırarak çıkmıştı.
1950’lere geldiğinde artık ünlüydü.
Neleri satmadı ki?
Tramvayı...
Taksim Meydanı’nı...
Kent meydanlarındaki saatleri...
Şehir hatları vapurlarını...
Tam Galata Köprüsü’nü satacaktı ki yakalandı.
Hayatı Kimsesizler Mezarlığı’nda son buldu.
Bir konuşmasında benim de not aldığım tartışılması gereken bir tespiti vardı:
“Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. 10 tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız ve dükkan kapalı. Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira. Diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umrumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın. Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. Telaşlanıyor adam kazanç imkanı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri, ben de kayboluyorum ortalıktan. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum. Demiyorlar ki ona, be adam 1000 liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı, diye. Gayet açık ki, beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım.”
★★★
Bu kadar dolandırıcı olmasının sebebini düşündünüz mü hiç?
Mesela kara para aklayıcıları...
Eğer mahallenizde varsa, lüks bir araca sahipse, gösterişli bir hayat sürüyorsa ona saygıyla davranırsınız.
Hayır demeyin, davranmayanını görmedim.
Bar çıkışında değnekçisinizdir, yolsuzluk yapan bir adamın lüks aracını getirirsiniz, size 100 euro bahşiş verir, ona bayılırsınız.
Hiç düşünmezsiniz, o yolsuzluk yapmasa daha iyi bir hayat süreceğinizi.
Evinize kaçak kat izni veren belediye başkanına oy verirsiniz.
Hırsızın büyüğü makbuldür bizim toplumda.
Onlarla mücadele eden bir avuç insandır, o da bir yere varmaz.
Biz, “Benim memurum işini bilir” nesliyiz mesela.
Normalleştirilmiştir rüşvet, yolsuzluk vs.
Buna karşı çıkılmaz, hırsız işini biliyor, üstüne bir de istihdam yaratıyorsa ‘beyefendi’ olur.
Alın teriyle yaşamak diye konferans da verir, vergi rekortmeni diye ödül de alır.
Ezcümle...
Biz değişmeden değişmeyi bekleyenler avucunu yalar.
Evimizin kapısını çalmak beni heyecanlandırır
Bugün ‘Apolitik’ soruları CHP İstanbul Milletvekili Ali Gökçek yanıtladı.
- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?
Açıkçası bir ritüelim var diyemem ama haberlere mutlaka bir göz gezdiririm. Bir de duş almadan güne başlayamam.
- En son hangi kitabı okudunuz?
En son niyetlenip de okuyamadığım kitap Altan Öymen’den “Bir Dönem Bir Çocuk” ama bu aralar KİT Komisyonu denetimlerimiz olduğu için bolca Sayıştay raporu okuyorum.
Gökçek bizimle çocukluk ve aile fotoğrafını paylaştı.
- En son hangi filmi izlediniz?
Yıllar önce keyifle izlediğim ‘Güneşin Oğlu’ filmi karşımıza çıktı. Eşimle, tekrar onu izledim.
- En sevdiğiniz ses ne sesi?
En sevdiğim ses kızımın sesi. Keşke hiç büyümese sesi, konuşması hep böyle kalsa diye düşünmüyor değilim bazen.
- En çok dinlediğiniz üç şarkı?
En çok dinlediğim üç şarkıyı söylemek zor, çünkü çok müzik dinlerim. Ama son zamanlarda reggae sanatçısı Tiken Jah Fakoly’nin ‘Plus Rien ne M’étonne’ sini fazla dinlediğimi söyleyebilirim. Hem müziği ile hem de sözleriyle etkileyici bir parça. Zülfü Livaneli’den ‘Neylersin’i de bu aralar biraz fazla dinliyorum, Sevcan Orhan yorumunu da dinlemeyenler için öneririm.
- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?
Şu an için herhalde ‘Derdim Çoktur Hangisine Yanayım’ doğru bir benzetme olur gibi. Ama sokakta geleceğine sahip çıkan gençlerin direncini gördükçe, bu ülkeye en çok ‘Güzel günler göreceğiz, güneşli günler’ şarkısının yakıştığını düşünüyorum.
- Aşka inanır mısınız?
İnanmakla kalmam bu duyguyu yaşadığım için de çok şanslıyım. Allah herkese âşık olduğu kişiyle evlenmeyi nasip etsin.
- Kırmızı çizginiz nedir?
Adalet diyebilirim.
- En sevdiğiniz yemek?
Sevdiklerimle, dostlarımla huzurlu bir sofrada yediğim her yemek.
- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?
Bizim mutfağımızda “yemem” dediğim hiçbir yemek yok, belki Asya’nın yerel yemekleri için bu kelimeyi kullanabilirim.
- Sizi ne heyecanlandırır?
Ülkemizi ve dünyayı savaşların, yoksulluğun olmadığı bir yer haline getirme fikri beni heyecanlandırıyor. Bir de evimizin kapısını çalmak.
- Yağmur mu, güneş mi?
Buna cevabım çok net güneş. Her gün güneşli olsa yok demem. Güneşli günlerde daha mutlu uyanıyorum.
- Güz mü, ilkbahar mı?
Burada da tercihim ilkbahardan yana.
- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?
Saygısızlığa katlanamıyorum. Ne yazık ki günümüzde nezaket güçsüzlükle karıştırılıyor sonu da saygısızlığa bağlanıyor. Bir de kibir ve yalan söylemek insana hiç yakışmıyor.
- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?
En çok bu soruda zorlandım. Galiba aklındakileri karşısındakine söyleyen birisiyim. Yine de üzerimde emeği olan ama şuan hayatta olmayan yakınlarıma teşekkür etmek isterdim.
- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?
Keşke öyle bir imkânımız olsa. Eşim ve kızımla doğada vakit geçirmek isterim, gerçekten ihtiyacımız var.
- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?
Doğrusuyla yanlışıyla kendisiyle barışık bir insanım. Yine kendim olmak isterim.
- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?
Bağlama çalıyorum, gerçek bir terapi benim için. Uzun süredir aksatıyorum ama ne yazık ki.
- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?
Sağlıkla yaşayacağım yaşa kadar, Allah elden ayaktan düşürmesin.