Bazen tek bir kare binlerce kelimeye bedeldir ya. Yine tam da öyle oldu. Pazar günü Sözcü TV’de Ana Haber’i sunmak için hazırlanırken haber müdürümüz Yasemin Can Bektaş izletti görüntüyü. “Üzerine biraz konuşmak ister misin” diye... İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Kadir Ulusoy emeklilere ses olmak için Konya’daydı. Onun haberi yapılacaktı. Ancak muhabirimiz Müslüm Evci basın açıklamasını kaydederken bir yaşlımızı fark etmişti kalabalık içinde. Ulusoy, emeklinin derdini anlattıkça, beyefendi gözyaşlarını tutamıyor, içli içli ağlıyordu. Yanında torunu... Babası gibi dedesini de hep güçlü görmeye alışmış belli ki. Hayretle ona bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Dede bir yandan ağlıyor bir yandan torununun başına ufak ufak öpücükler konduruyordu. Hemen ileride bir pankart: Dede bana harçlık verecek misin? Belki ona içerlemişti. Belki zaten bardağı dolmuştu, son bir damlayla taştı. Her birimizinki gibi... Akan giden görüntü içinde sadece bir an. Toplamı 25 saniye. Dondum kaldım izledikten sonra. Boğazım düğümlendi. Ekrana kaç saniye boş boş baktım inanın bilmiyorum. 700 kilometre uzakta acısı acımız, derdi derdimizdi çünkü.
Geçinememeye, yaşam şartlarımızdaki değişiklikleri kabullenememeye, biriktirememeye, geleceğin belirsizliğine akıyor yaşlar her birimizin yanaklarından aylardır. Birileri “rasyonele döndük” diye maziye sünger çekebiliyorken, onların ödemedikleri bedel bizim cebimizden çıkıyor diye... Mikrofon uzattığımız bir emekli delik ayakkabısını kameraya gösterip “Utanıyorum böyle gezmekten” diyor. Bir baba “Oyuncakçıların önünden geçerken dikkatini dağıtmak için çocuğumu oyalıyorum” diye anlatıyor derdini. Herkesin kendi yaşam koşullarına göre yoksullaştığı, tarihimizin en uzun ekonomik krizini yaşıyoruz. Üstelik maalesef iyiye gitmiyoruz. Ve evet, istediğiniz kadar 2024 muhasebesi yapın, istediğiniz kadar rüzgar artık arkamızda zor günler geride kaldı deyin, gözümüzden süzülen her damla yaşın sorumlusu sizsiniz!
Ne haram, ne helal?
Suriye 2.0’dan gelen iki görüntüyü konuşuyoruz son birkaç gündür. İlki 3 Ocak’tan. Colani’yken takım elbise giyip sakalının kenarlarını tıraşladıktan sonra Ahmet Şara olan El Kaide çizgisindeki HTŞ’nin başı, Suriye’nin de fiili liderinin temasları sürüyor. Şam’da Fransa ve Almanya Dışişleri Bakanları ile buluştu. Ama bir “sıkıntı” vardı. Almanya’nın dışişleri bakanı bir kadındı. Daha önce fotoğraf çektirmek için yanına gelen kadınları başlarını örtmeleri için uyaran Şara, bu kez en azından (!) bu topa girmedi. Fakat Baerbock ile tokalaşmadı. Haramdı. Alman Bakan dönüşte kendisine sorulduğunda “Sıradan bir tokalaşmayı zaten beklemiyordum” diye yanıt verdi. Ancak “sıradan”a olan bu mesafe, tam da herkes kollarını kocaman açmış, yeni yönetimi kim daha sıkı kucaklayacak diye yarışırken büyük yankı uyandırdı. Henüz bu olayın sıcaklığı soğumadan bu kez yıllar öncesinden bir video ortaya çıktı. HTŞ’nin kontrol ettiği İdlib’de yolsuzluk ve fuhuşla suçlanan iki kadın sokak ortasında, herkesin gözü önünde infaz ediliyordu. Görüntülerde Colani’nin ülkedeki adaleti, hukuku sağlaması ve koruması için seçip görevlendirdiği isim, Adalet Bakanı Şadi el-Veysi de vardı. Kadınların ölüm emrini okuyor hatta vurulan kadınlardan birinin üzerini örtüyordu. HTŞ’den ismini vermeyen kaynaklar da görüntülerdeki kişinin el-Veysi olduğunu doğruladı. “Dönemin ruhu” açıklaması yapıldı. Aynı ülkeden gelen iki görüntü... Ne haram, ne helal diye sorgulattı bir kez daha... Umuyorum iktidarın söylediği gibi gerçekten de tarihin doğru tarafında yer alıyoruzdur...