AKP Sözcüsü Ömer Çelik tam “Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” felsefesinin adamı!

Dünya yansa umrunda olmuyor.

“Poker face” dedikleri mimiksiz yüzüyle kameraların karşısına çıkıp, “Şunları söyle Ömer” denilenleri söylüyor, “Söyleme Ömer” denilenleri de asla söylemiyor.

AKP iktidarlarının en başından, yani 2002’den beri Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında...

Milletvekili de oldu bakan da... Partide de görev aldı, kurullarda da...

Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi “ikinci”, “üçüncü” adamlar bile gitti, bir tek o kaldı.

Nasıl başarıyor bunu?

Formül basit ama uygulaması zor, herkes yapamaz:

Denileni yapıyor; o kadar!

Uygulaması zor; çünkü Ömer Çelik’in patronunun bir dediği bazen önceki dediğine uymuyor.

İşte o zaman da olan, bizim “değişmez eleman”a oluyor...

Yine kameraların karşısına geçiyor ve teğmenler konusunda olduğu gibi düştüğü çelişkili durumu “kem, küm” diye açıklamaya çalışıyor.

★★★

Patrondan talimat almış olmalı ki bu kez CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e takmış...

Özel’in, “Kurtuluş yok tek başına” sloganıyla ilgili tartışmada Cumhurbaşkanı Erdoğan için söylediği, “Allah’ın cahili... Ne Brecht’i, ne şiiri bilir” sözlerini eleştirmiş.

Bu sözleri siyasi ahlaktan ve terbiyeden yoksun ifadeler olarak nitelemiş; sonra da, “Kendisine aynen iade ediyoruz” demiş...

★★★

Ömer Bey haklı:

“Cahil” demek büyük ayıp...

Terbiyesiz Özgür Özel...

“Geri zekalı”, “Kız mıdır kadın mıdır bilemem”, “Eşkiya”, “Sefil”, “Geri zekalı”, “Çürük”, “Sürtük”, “Şerefsiz” gibi ahlak ve terbiye ürünü, nezih sözcükler ve sıfatlar dururken, sen utanmadan sıkılmadan “Cahil” diyorsun...

Olacak iş mi?

★★★

Şaka bir yana; adam öyle ya da böyle 23 senedir sallıyor başını, alıyor maaşını!

“Yancılık”tan emekli olacak neredeyse!

Kağıt oynayanları seyreden ve durmadan yiyip içip beş kuruş da hesap ödemeyen adamlar gibi...

Elini taşın altına sokmuyor. Risk almıyor. Sadece patronunu savunuyor. Onu aklayıp paklıyor...

Gerisi, “Lüküs hayat, lüküs hayat... Bak keyfine yan gel de yat!”

★★★

Ömer Bey haklı... Özgür Özel “Cahil” demiş...

Vay terbiyesiz vay...

Vay ahlak yoksunu vay!

Büyük hakaret!

Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilen teğmenlerle ilgili olarak, “Bu gençler söyledikleri sözlerden değil, önceden planlı, toplu ve organize bir disiplinsizlik yaptıkları, mutlak itaati bozdukları ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin itibarını zedeledikleri için cezalandırıldılar. Teğmenlerin ‘Mustafa Kemal’in askeriyiz’ dedikleri için cezalandırıldıkları söylemi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne atılabilecek en büyük iftiralardan biridir, hakarettir” açıklamasını yapmış...

★★★

Diyelim ki doğru...

Peki; başına sarık sarıp, üniformasıyla tarikat şeyhinin elini öpmeye giden generalin bu davranışı çok mu “disipline” uygundu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin itibarını bozmuyor muydu ki onu ihraç etmediniz?

Bir yıl önce edilen yemini resmi olmayan törende etmek disiplinsizlik; tarikat kölesi olmak disiplinsizlik değil...

Hadi oradan Allah aşkına!

★★★

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne edilen en büyük hakaret nedir biliyor musunuz Sayın Milli Savunma Bakanı?

Onu, siyasetin güdümüne sokmak.

Ve siz ne yazık ki bunu yaptınız!

Yine duymadılar

Hatay’da 6 Şubat 2023’te meydana gelen depremin ikinci yılında hayatını kaybedenler için düzenlenen yürüyüş ve anma programına Hataylılar alınmadı.

Toplanma noktası olan Atatürk Caddesi’ne polis barikatları yerleştirildi. Vatandaşlar saatlerce “Sesimizi duyan var mı?” diye bağırdı.

Ancak depremde duyulmayan bu ses, yine duymazdan gelindi.

Resmi törenler bitince açılan kapılardan geçen vatandaşlar daha sonra ikinci bir barikatla yine engellendi.

Acılı, kederli on binler; yine üzüldü...

Yine çaresiz ve yalnız bırakıldı.

Tarihe bakın, değişmez kuraldır:

Halkından korkan iktidarlar eninde sonunda gider...

Bizde ise korku çoktan dağları sardı!

Barikatların anlamı budur!

GÜNÜN SORUSU:

CHP’den ayrılıp Memleket Partisi’ni kuran Muharrem İnce ve arkadaşlarının, CHP’ye dönecekleri konuşuluyor... Sorum Muharrem İnce’ye:

Gerek ayrılma sürecinde gerekse ayrıldıktan sonra CHP’ye yönelttiğiniz onlarca ağır eleştirilerin hangisinin gereği yerine getirildi ki bugün geri dönüyorsunuz?

Bir soru daha:

Sizi “cumhurbaşkanlığı adaylığı”yla bile onurlandıran bu partinin yönetiminden, üyelerinden ve seçmenlerinden, geçmişte söylediğiniz ağır sözler nedeniyle özür dilemeyi düşünüyor musunuz?