Yıllarca ekran başına bağladı bizi Yaprak Dökümü.

Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı eserinden TV’ye uyarlanmıştı. 2006-2010 yılları arasında ailenin bitmeyen dramıyla fırtınalı denizde kulaç attık adeta...

Kah battık, kah su yüzüne çıktık ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bir kuşak Hayriye Hanım, Ali Rıza Bey, Ferhundesi, Leylası, Neclasıyla dert sahibi oldu.

Çarşamba bizi ekran başına mıhlayan, yazıldığı dönemde ahlaki değerlerin yitimiyle bir ailenin evlatları üzerinden nasıl dağıldığını anlatan dizinin travmasından tam kurtulduk derken...

Sahneye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çıkıverdi.

Başladı konuşmaya...

Kulaklığım kulağımda, önümde bilgisayarım açık, akşam yayınım var, not alıyorum. Doğru mu duydum?

Geri sardım, evet doğru duymuştum.

Travmam tetiklendi, başım döndü, gözlerim karardı.

Aman Tanrım, bir bu eksikti!

Konu anayasa değişikliğiydi.

Erdoğan tam olarak şunu söylemişti: “Muhalefet ‘Aman Ali Rıza Bey ağzımızın tadı kaçmasın’ modunda konforlu alanda siyasetçilik oynuyor.”

Ağzımızın tadı...

Kaçmasın...

Konforlu alan...

Hemen bir kahve yaptım ve ağzımın tadı kaçmasın diye bitter çikolata yiyiverdim kibrit kutusu kadar.

Sakatlık Ali Rıza Bey’den başlıyordu. Namus timsali, her şeyi olduğu gibi muhafaza edecek diye taşa dönen Ali Rıza Bey.

Hayriye Hanım muhalefetse, Ali Rıza Bey kim diye sormak gerekiyor?

Bir de Allah aşkına, muhalefetin ağzının tadı mı var ki kaçsın.

Dizinin sonunun fotoğrafını konuşmaya gerek var mı, bakınız sayfada!

Bizim nesle bunu hatırlatmayacaktınız Sayın Cumhurbaşkanı!

Saz çalıp türkü söylemek isterdim

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, ‘apolitik’ soruları yanıtladı.

Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?

Güne gazeteleri okuyarak başlarım. Köşe yazılarını, ülke gündemini takip ederim.

En son hangi kitabı okudunuz?

Ayşe Acar’ın ‘Dört Kapı-Hacı Bektaş-ı Veli’ ve

Amin Maalouf’un ‘Empedokles’in Dostları’ kitabını okudum.

En son hangi filmi izlediniz?

Yüzyıllık Yalnızlık.

En sevdiğiniz ses ne sesi?

Kızımın sesi.

Veli Ağbaba’nın çocukluğu (soldan üçüncü)

En çok dinlediğiniz üç şarkı?

Ali Asker’den-Beni Muhannete Muhtaç Eyleme, Muharrem Temiz’den Eski Libas, Cengiz Özkan’dan-Male Male.

Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?

Selda Bağcan’ın ‘Yuh yuh’u.

Aşka inanır mısınız?

Evet inanıyorum. Sadece kadın-erkek ilişkisinde değil aşkla yapılan her şeyin insanı mutlu ve başarılı kılacağına inanırım.

Kırmızı çizginiz nedir?

Samimiyetsizlik. Samimiyetsiz, riyakâr ya da üstenci insanlardan hoşlanmam. Her konumdaki insanla aynı samimiyetle diyalog kurarım. Sokakta bir satıcıyla da, çaycıyla da, bir çocukla da, üst düzey biriyle de aynı samimiyette ilişki kurarım. İçtenlik, samimiyet gerçekten benim kırmızı çizgim.

En sevdiğiniz yemek?

Malatya’mızın geniş bir mutfağı ve çok güzel yemekleri var.

Yemek kültürümüz çok geniş: kömbemiz, içli köftemiz, kiraz yaprağı sarmamız, patlıcan tavamız, bulgurla yapılan çok çeşitli yemeklerimiz var. Benim en sevdiklerimse “Analı Kızlı” ve “Kiraz Yaprağı Sarması”.

Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Kabak. ‘Asla’ demeyeyim ama mecbur kalmazsam yemem.

Sizi ne heyecanlandırır?

Çocuklarımla seyahat etmek. İşimin sorumluluğu yüksek. Siyaset insanın 7/24 yaşamını kaplayan bir şey, bu yüzden seyahat için pek fırsatım olmuyor. Ama her fırsat bulduğumda yeni yerler görmeyi, keşfetmeyi severim. Hele ki çocuklarımla, ailemle, sevdiklerimle birlikte seyahat etmekten çok keyif alırım.

Yağmur mu, güneş mi?

Tabii ki güneş. Yeni günün, yeni doğuşların, başlangıçların, umudun, mutluluğun temsilcisi.

Eskişehir Anadolu Üniversitesi Rektörü Yılmaz Büyükerşen ile eylem sonrası görüşmeden çıkarken bir kare. 

Güz mü, ilkbahar mı?

İlkbahar. Yeniden canlanan, uyanan doğa beni mutlu eder.

İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?

Samimiyetsizlik, hadsizlik, kibir.

Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?

Rahmetli annemin son anında şehir dışındaydım. Mümkün olsaydı yanında olup onu ne kadar çok sevdiğimi son kez söylemek isterdim.

Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?

Üç gün telefonum olmazsa dağ bayır yürürüm. Ve Genel Başkanım Özgür Özel ile yaptığımız cezaevi ziyaretlerini yazarım.

Ben Malatya’nın Yazıhan ilçesinin Karaca köyünde doğdum. Doğanın içinde büyüdüm o yüzden doğada gezmeyi, yürümeyi, keşfetmeyi çok severim. Her fırsat bulduğumda özellikle memleketim Malatya’nın her yerini gezerim.

Yama Dağı, Börücek Yaylası, Göl Dağı... gezerdim... Hem gezmeyi hem oraları tanıtmayı anlatmayı seviyorum. Bilinmeyen çok saklı güzelliklerimiz var.

Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?

Saz çalan Veli Ağbaba olmak isterim. Türküleri hem söylemeyi hem dinlemeyi çok severim.  Malatya’nın çok geniş bir türkü dağarcığı var. Arguvan türkülerimiz ünü sınırları aşmış Dünya’da tanınan bir kültür mirasımız. Acısını, sevincini sazla dizelere dökmüş bir memleketin insanıyım. Saz çalıp türkü söylemek beni çok mutlu ederdi.

Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?

Maalesef hayır. En büyük hayalim saz çalmak.

Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

Çok ya da az yaşamak değil ama akıl sağlığım ve fiziki sağlığım devam ettiği sürece yaşamak ister...

BU KADAR KÖTÜ OLMAYIN NE OLUR!

Sevgili meslektaşım Özlem Gürses, bir dil sürçmesi yüzünden eline kelepçe takılarak adliyeye götürüldü. Ev hapsine çarptırıldı, yurt dışı çıkış yasağı kondu. Sosyal medyada destek kadar acımasızca eleştirilere maruz kaldığını gördüm. Sevebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz ama adil olun. Özlem’i hepiniz tanıyorsunuz, hepimiz tanıyoruz. Sırf kötü olmak, sırf karalamak için insanlara hak etmedikleri şeyler söylemeyin. Karşınızdakinin gücü mü size bu cesareti veriyor. Nasılsa her türlü acıyı karşılar diye mi düşünüyorsunuz? Öyle düşünmeyin, hepimiz insanız. Ve haksızlığa uğradığımız zamandır en çok insan olduğumuzu hatırlamamız gereken zaman. Vicdanınızın üstündeki taşı kaldırın. Lütfen!

Kadınlar susmayın GIsèle PélIcot’dan cesaret alın!

Adı Gisèle Pélicot. Bu sıralar dünyadaki dergi kapakları, gazeteler ondan bahsediyor.

10 yıl boyunca kocası dahil 51 kişinin tecavüzüne uğradı.

O başka erkekleri internetten bulup karısını teslim eden de kocasıydı.

Yaşları 27 ile 74 arasında değişen, her meslekten ve toplumsal kökenden 51 erkek...

Fransa’nın Avignon kentinde görülen tecavüz davasında yargıçlar eski eş Dominique Pelicot ve tüm sanıkları suçlu buldu.

Üç buçuk ay süren tecavüz davasında gösterdiği cesaretle tüm kadınlara ilham oldu.

Cilia da mağdurdu. O da dahil oldu. Eşi Jean Pierre Marechal’in kendisine uyuşturucu vererek tecavüz girişiminde bulunduğunu söyledi. Kızı ve oğlunun müstehcen fotoğraflarını çektiğini anlattı. Jean Pierre Marechal de 12 yıl ceza aldı.

Yıllarca susan, eziyet çeken, yaşarken bir ölüye döndürülen kadınlar susmadığında hayat değişiyor. Korkmayın kadınlar, cesur olun, cesaret bulaşıcıdır. Kötülüğü ancak böyle yenebiliriz.