Bir yandan ‘Barış Süreci’ ilerliyor.

Bir yandan Suriye yeniden kuruluyor.

Ekonomik veriler malumunuz.

2026’da erken seçim bekleyen çok sayıda uzman var.

CHP, cumhurbaşkanı adayını üyelerine oylatacak.

Her gün bir gazeteci için soruşturma açılıyor, son olarak sevgili Suat Toktaş tutuklandı.

Bugün ifade günlüğünde Ekrem İmamoğlu’nu göreceğiz ya da ‘Turpun Büyüğü’ mü demeliydim?

İmamoğlu, belediyelere yönelik operasyonların ardından CHP Gençlik Kolları Başkanı’nın evinden alınarak polis eşliğinde ifadeye götürülmesini eleştirmiş, Başsavcı’ya “Amacın milletin gözünü korkutmak. Bak Başsavcı sana söylüyorum. Biz var ya senin evlatlarının bile -sana
hiçbir faydamız olmaz senin zihnin çürümüş de- senin evlatlarını bile bu
muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Bunu unutma. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın. Senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın” demişti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Akın Gürlek ve ailesini tehdit niteliğindeki sözleri” iddiasıyla İmamoğlu’na “Tehdit ve Terörle mücadelede görev olan kişileri hedef göstermek” suçlarından soruşturma başlatıldığını konuşma henüz sonlanmadan açıklamıştı.

İmamoğlu’nun 27 Ocak’ta yaptığı konuşmasının ardından da “bilirkişiyi hedef gösterme” iddiasıyla resen soruşturma başlatılmıştı. 

Soruşturma kapsamında savunmasının alınması amacıyla 31 Ocak’ta ifadeye çağrıldı İBB Başkanı.

Yarın gözler ‘Kurtuluş Yok Tek Başına; Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz” diyen Ekrem İmamoğlu’nda olacak.

Yine insanlar Çağlayan Adliyesi’ne akın edecek.

Bir ülke düşünün.

O ülkenin insanları resmen mesaiye gider gibi Çağlayan Adliyesi’ne gidiyor.

Hak, hukuk, adalet için, dayanışma için bir araya geliyor.

Hayatından büyük bir zamanı buraya ayırıyor.

Neden?

Neden yaşatıyorlar
bize bunu?

Önceki gün tutuklanan gazetecileri konuştuk, dün teğmenleri, bugün Ekrem İmamoğlu’nu konuşuyoruz.

Ve biz konuşurken, başka yerlerde neler oluyor, bakamayacağız.

Günde kaç insanın cinayete kurban gittiğini, öğrencilerin durumunu, geçim derdini, tarımın nasıl yok olduğunu, açlığı, gelecek krizleri konuşamayacağız.

Bir grup insan konuşacak, gerisi susacak.

Haziran ayında Rusya’ya gittim. Sokak röportajı yapmak istedim. Bir kişi cevap verdi, o da deli çıktı.

Bu size bir şey söylüyor mu?

En büyük duam kızımın düğününü görmek

Bugün ‘Apolitik’ soruları CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol yanıtladı.

- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?

Çocukluğumda yaz tatillerinde Tunceli Pertek’e köye giderdik. Sabah güneş doğarken köylüler güneşe döner dua ederlerdi, bu beni hep çok etkilemiştir. Ben de her sabah uyandığımda Allah, Muhammed, ya Ali diyerek çocuklarıma, aileme ve dostlarıma dua ederim.

- En son hangi kitabı okudunuz?

Son zamanlarda çok yoğun bir tempom var, bu ara sadece makale ve gündeme ilişkin yazıları okuyabiliyorum.

- En son hangi filmi izlediniz?

9 yaşında bir kızım var, en son bu ay içerisinde onunla sinemaya gittik, çocuklar için vizyonda olan bir filmi izledik birlikte. Ama özel ilgi alanım olarak eve erken geldiğimde tarihteki imparatorlukları konu alan belgeselleri izlerim ve çok keyif alırım.

- En sevdiğiniz ses ne sesi?

Kızımın sabahları yanıma gelirken “Baba” diyerek seslenmesi.

- En çok dinlediğiniz üç şarkı?

Eski, klasik arabesk şarkıları genelde dinlemeyi severim.

- Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?

Aşık Veysel’in “Çırpınıp İçinde Döndüğüm Deniz.”

- Aşka inanır mısınız?

Aşka inanırım. Aşk benim için çocuklarım, eşim, ailem ve işime olan düşkünlüğümdür.

- Kırmızıçizginiz nedir?

Haksızlığa ve adaletsizliğe karşı sessiz kalmam.

- En sevdiğiniz yemek?

Palu tava. Özellikle Elazığ biberiyle yapılmış olanı çok severim.

- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Genelde yemek ayırımı yapmam, asla yemem diyeceğim bir şeyin olduğunu sanmıyorum.

Elazığ’ın Aşvan Köyü’nde öğretmendi Gürsel Erol’un babası. Bu fotoğraf Gürsel Erol’un anne, baba, abisi ve ablalarıyla 23 Nisan kutlamaları töreninden. 5 yaşındaki Erol, fotoğrafta babasının önünde duruyor. Diğer fotoğraftaysa Erol, oğullarıyla birlikte. 

- Sizi ne heyecanlandırır?

Benden yardım isteyen insanların gözüne baktığımda onların çaresizliğini ve bekledikleri umudu hissediyorum. Çünkü ben de geçmişte onlarla aynı çaresizliği ve kaygıyı yaşadım. Umutla bana gelen insanlara çare olabilmek beni her zaman heyecanlandırmıştır.

- Yağmur mu, güneş mi?

Güneşi seviyorum. Güneşe karşı inançsal bir bağlılığım da var.

- Güz mü, ilkbahar mı?

İlkbahar, umudun mevsimi.

- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?

Yalan, ihanet ve vefasızlık.

- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?

Babamı trafik kazasında kaybettik. Babam yetim büyümüştü, baba sevgisini yaşamadığı için çocuklarıyla ilişkileri çok içten ve arkadaş gibiydi. Çocuklarına çok düşkün ve hepimizin geleceğiyle ilgili kaygı duyardı. Son anına yetişemedim, herhalde hayata gözlerini yumarken aklındaki tek şeyin çocukları olduğunu düşünüyorum. Babama yetişebilseydim bu kaygısını gidererek, “Baba merak etme sen çocukların için ne isen ben de kardeşlerim için o olacağım” derdim.

- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?

Nerde, öyle bir şansımız mümkün mü? Ama eğer olsaydı çocuklarımla baş başa olmak isterdim.

- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?

Ben üniversite eğitimi almadım. Hep avukat olmak istemişimdir. Hukuk fakültesini kazanamayınca başka bölümleri de tercih etmedim. Olmak isteyip de olamadığım en önemli şey avukat olmaktır. Zaman zaman “Arkadaşlarım bana imkanların var, niye üniversite bitirmiyorsun” dediklerinde ben hep onlara, “Üniversite bitirmek benim için bir diploma değil mesleki bir eğitimdir” derim.

- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?

Maalesef bu konuda çok yeteneksizim.

- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

Ben 62 yaşındayım ve 9 yaşında Peri isminde bir kızım, 33 yaşında Doğancan ve 24 yaşında Erencan isminde iki oğlum var. Oğullarımla çocukluk ve gençlik dönemlerini doya doya yaşadım ve benim gurur kaynağım oldular. Oğullarım kendi düzenlerini kurdular. Ama kızım daha çok küçük ve ben iki defa kanser tedavisi gördüm. Kızım büyürken ben yanında olmalıyım, onun büyürken her sürecine şahitlik etmeliyim. En büyük duam kızımın düğününü görmek. O günden sonra yaşayıp yaşamamak benim için hiç önemli değil. Kızımın düğün gününe kadar sağlıklı yaşamak hayatta ki en büyük özlemim.