Birincisini biliyorsunuz.

1949’da Alman emperyalizmine karşı kurulmuş ancak sonrasında ABD’nin güdümüne girmiş olan NATO’dan bahsediyorum.

Haziran 2021’deki toplantı sonrası yayınlanan NATO 2030 Bildirgesi’ne bakıldığında da tehlike olarak Rusya gösterilmişti.

Bugün Ukrayna Rusya savaşı bu nedenle çıkarıldı.

Ancak diğer ikisi çok da gündemimize girmedi.

Oysaki Ortadoğu’daki olayları hızlandıran ve ABD’ye yol aldıran diğer ikisiydi.

Asya’nın NATO’su olarak bilinen GUAD da ikincisidir.

Dörtlü Güvelik Diyaloğu (GUAD), 2004’teki Endonezya’da meydana gelen deprem ve tsunami felaketinin ardından bölgeye insani yardım amaçlı kurulmuştu.

ABD bu felaketi fırsat bilip asıl amacına doğru yürümenin yolunu bulmuştu.

ABD, Hindistan, Japonya ve Avustralya’nın katılımı ile başlayan süreç 2007’de resmileşti.

QUAD’ın esas hedefinin Çin olduğunun resmi belgesi ise 2002’den beri Hindistan ile bölgede ABD’nin yaptığı Malabar Deniz Tatbikatlarıdır.

ABD uzak düşmanı Çin’i çevrelemeye başlamıştı.

ABD’nin uykuda beklettiği QUAD, 2017’de Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’nde(ASEAN), uyandırıldı.

Askeri tatbikatlar hızlandı, Çin kendi denizinde boğuldu!

2021’de Çin’e karşı daha da net tavır koyan birlik, toplantılara Güney Kore, Vietnam ve yeni Zelanda’yı da dâhil ederek Hint Okyanusunu ve tamamen ele geçirdi.

Üçüncüsü de Ortadoğu’da  kuruldu.

2022’de de Ortadoğu’nun NATO’su diye dillendirilen Cidde Güvenlik ve Kalkınma Zirvesi Biden’ın katılımı ile Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde gerçekleştirildi.

Tabi ki Ortadoğu’nun NATO’su söylemi Türkiye’de yer almasa da ABD medyasında net olarak yer alıyordu.

Aynı zamanda Türkiye’de ise Çin Devlet Başkanı Cinping’in Suudi Arabistan ziyaretinden, Büyük Ortadoğu Projesi çöktü falan gibi komik tespitleri yapanlar oluyordu!

Biden’ın yola çıkmadan önce “Neden Suudi Arabistan’a gidiyorum” başlıklı bir yazısı Washington Post’ta 10 Temmuz 2022’de yer aldı.

13-16 Temmuz 2022 tarihleri arasında önce İsrail’e sonra da Suudi Arabistan’a gideceğini açıklıyordu. “ABD’nin bölgedeki iletişim açısından daha umut vadeden bir dönemi başlatmak için Ortadoğu’ya gideceğim” demişti.

İlk önce İsrail’e imzalattığı anlaşmayı ertesi gün Cidde’de toplantıya katılan devletlere imzalattı.

İran ve Suriye’nin çağrılmadığı toplantıya, Körfez İşbirliği Konseyi üye ülkeleri, Mısır, Irak ve Ürdün katıldı.

Hatta Cidde Zirvesi arası Biden, Hindistan ve Japonya liderleri ile sanal toplantı bile yaptı!

(İsrail’den Japonya’ya kadar hem güvenlik hem de ekonomik işbirliğinin son şeklini vermişti. Artık her iki anlaşma bütünleşmişti.)

Zirve bildirisine bakıldığında birinci tehlike İran’dı.

İkinci tehdit ise Çin’di.

Üçüncüsü ve en basiti ise Ortadoğu’dan Rusya’nın çıkarılmasıydı!

Cidde Güvenlik ve Kalkınma Zirvesi Anlaşması ile ABD, Tel Aviv’den Tokyo’ya kadar askeri, siyasi ve ekonomik bir güvenli alan ilan etmiş oldu.

Artık İsrail’den kalkan bir uçak Suudi Arabistan’a inebiliyordu, Suudi Arabistan’dan da Kudüs’e gidiş serbestti.

ABD Cidde Zirvesi’nin meyvelerini BOP’ta aldı.

İsrail hem Gazze’ye hem de Suriye’ye saldırdığında zirvede anlaşmayı imzalayan Müslüman ülkeler, İsrail’i korudu.

Husiler’in İsrail’i vurmak için attığı füzeleri, Suudi Arabistan ve Ürdün kaza ile mi düşürdü sanıyorsunuz!

Sonuç olarak Ortadoğu’da bu anlaşma ile İsrail’in yeni sınırlarına kavuşmasını sağladılar.

Suriye’den de Rusya’yı çıkarıyorlar.

İran’ın başına açılımcı Pezeşkiyan getirildi, İran’daki parçalanma dış müdahaleye gerek kalmadan gerçekleşecek.

Çin’e gelince Tayvan üzerinden sıkışmış durumda.

Bırakın Tayvan’ı merkezi ABD’de olan sözde Doğu Türkistan Devleti’nin bile yakında var olma olasılığı yüksektir.

Çin’de devrimden geri dönüş ise çok önce başlamıştır.

Öyle dünya devi yok ABD’nin yerini alacak yok Çin emperyalizmi geliyor gibi söylemler doğru değildir.

Sanayi devrimini yapamamış bir ülkenin emperyalist ülke olması mümkün değildir.

Araba yapmak ile emperyalist olunmaz...

Çin’i ayrıca konuşacağız.