Hani onlar bizim kahramanlarımızdı?

Covid salgını esnasında, Sağlık Bakanı ne zaman televizyona çıksa, ne zaman sosyal medyada paylaşım yapsa onları yere göğe koyamıyor, minnettarlığını ifade etmekten geri durmuyordu...

AKP’li Cumhurbaşkanı, yaptığı açıklamalarda onları övüyor, dünya standartlarının üzerindeki özverili çalışmaları nedeniyle onlara teşekkürler yağdırıyordu...

İktidar partisi ileri gelenleri, açıklamalarında onlara “sağ olun, var olun” temalı övgüler düzüp, teşekkür etmeyi ihmal etmiyordu...

Hadi bunlardan vazgeçtim; bu iktidar, art arda, her biri yerine en az 10 tane tam donanımlı hastane kurulabilecek devasa “Şehir Hastaneleri” inşa ettirdi, açılışlarını yaptı, sağlık turizminden, bu alanda ne kadar da ileri olduğumuzdan söz etti... Bu hastaneler için “hasta garantisi” bile verdi!

Aradan yıllar geçti, ancak, “onlar” yani sağlık çalışanlarının halini soran, hakları için tek kelime eden olmadı!

- Sağlık çalışanları, yaşadıklarından çok mutsuz, gelecekten ise umutsuz, geçim derdi içinde eza çekiyor!

İktidarın, böbürlenerek açtığı hastanelerde çalışacak olan, hastaya güven verecek, hastanelerin ismini parlatacak olan yine onlar... Ancak, hangisine dokunsanız “bin ahh” işitiyor, bugüne ve geleceğe dair büyük endişelerini dinliyorsunuz...

- Kahramanlarımız, kan ağlıyor eyy millet!

Şiddetle, gelecek endişesiyle iç içe bir yaşam!

Siz, doktor, hemşire, ebe, hizmetli, sağlık teknikeri ya da memur, sağlık çalışanlarının yüzde 71’inin şiddete maruz kaldığını biliyor muydunuz?

Sadece sözlü ve fiziki şiddetin karşılığı olan oran bu; işyerinde mobing, ayrımcılık, keyfiyete göre yönetim ayrı başlık altında yanıt buluyor, ne yazık ki...

Bağımsız Sağlık-Sen’in, yakın geçmişte sağlık çalışanlarının sorunlarına ilişkin Türkiye genelinde yaptığı araştırmanın sonuçlarından yalnızca bir bölümü bu...

İnternet ortamında yapılan ankette “Görevinizi yerine getirirken duyduğunuz en büyük endişe nedir?” sorusuna katılımcıların yüzde 35’inin verdiği yanıt ne biliyor musunuz?

- Ekonomik olarak geçinememek!

Evet, onlar, “çocuklarına gelecek sunamamaktan” endişe duyuyorlar! Salgın döneminde dahi “bulaşıcı hastalık kapmak” seçeneğini işaretleyen katılımcı oranı yalnızca yüzde 6 olmuştu!

Buna karşılık “baskı, sürgün ve soruşturmaya maruz kalmak” ve “amirlerle sorun yaşamak” seçenekleri yüzde 20 oranında katılımcı tarafından işaretlendi!

- Şu trajediye bakar mısınız?..

Gecelerini gündüzlerine katarak insanları sağlığına kavuşturmak için çırpınan bu emekçilere “Her yıl ya da son 3 yılda tatil yapabildiniz mi?” sorusu da içimi sızlatmıştı; katılımcıların, yüzde 61’i bu soruya “hayır”, yalnızca yüzde 22’si “evet” yanıtını vermişti. Hiç tatile gitmeyenlerin oranı ise yüzde 17’ydi!

Mali birikim yapabiliyor musunuz?” sorusuna verilen yanıt da iç acıtıcıydı; yüzde 82 “hayır”, yüzde 18 oranında “kısmen”, hiçbir katılımcı “evet” seçeneğini seçmemişti.

Şimdi soruyorum: her fırsatta “şak şak” alkışlanan, “minnettarız” diye övgülere boğulan bu insanların ücretlerinin adil olarak düzenlenmesi çok mu zordu? Tabii ki hayır! Peki sonuç?

- Bugün itibarıyla 15 bin doktorumuz yurtdışında!

Çok övündükleri sağlık sistemi can çekişiyor!

Tabii ki sağlık bakanlığına sorarsanız sorun yok!

Kaç doktor yurtdışına gitti?” sorusunu “bilgi edinme hakkınız” nedeniyle sorsanız mesela yanıt yok! Ameliyat, yoğun bakım gibi kritik alanlar dahil kaç hemşirenin yurtdışına gittiğini sormanız da hiçbir sonuç vermiyor çünkü onun karşılığı da yoğun bir sessizlik!

Hatırlayacaksınız AKP’li Cumhurbaşkanı 2 yıl önce, doktorların yurtdışına gitmeleriyle ilgili olarak aynen şöyle demişti:

- Giderlerse gitsinler!

Daha geçen hafta Sözcü gazetesi Ankara Haber Müdürü değerli arkadaşım Emin Özgönül, AKP’li Cumhurbaşkanının eski doktoru, İYİ Parti Grup Başkanvekili Turan Çömez’e kaç doktorun yurtdışına gittiğini sordu, aldığı yanıt içler acısıydı:

- 15 bine ulaştı!

Facia bununla sınırlı değil, binlerce hemşire ve sağlık teknisyenini de eklediğinizde sağlık sisteminin kırmızı alarmda olduğunu kolaylıkla görebilirsiniz!

Bitmedi; Çömez, tıp fakültesi son sınıf öğrencilerinin hayalinin de yurtdışına gitmek, mesleklerini orada sürdürmek olduğunu söyledi!

Bu durumda AKP’li Cumhurbaşkanı’nın “biz de üniversiteyi bitiren gençlerimizle bu yola devam ederiz” hayali de sizlere ömür! Geriye ne kaldı peki? Afrika’dan, Asya’dan, Ortadoğu ülkelerinden doktor ithal etmek! Hangi kriterlere göre, hangi liyakata göre işte orası muamma!

Hadi o zaman: 6 ay, 8 ay sonrasına randevu almaya devam, çünkü doktor yok, ameliyatlar dahi minimum yapılıyor! Üstelik, çocuk sağlığı ve hastalıkları branşında doktoru mumla arasanız bulamıyorsunuz...

- Yaşasın yeni Türkiye’nin sağlık devrimi!