Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Yüreğim cayır cayır yanıyor...

Az sonra okuyacağınız yazı...

Levent Kırca’nın anılarından aynen, alıntılandı...





Süleyman Demirel Başbakan.

“Gereği Düşünüldü” isimli müzikali Yenikapı’daki Hürriyet çadırında, günde 3.500 kişiye oynuyoruz.

İnanılmaz ilgi görüyor.

Yer yerinden oynuyor.



Sert bir kış, çok kar yağdı.

Çadırın bir kısmı çöktü.

Oyunlar durdu.



Çadırı onarıp yeniden başlamam lazım.!

Ancak para gerekiyor.

Kredileri de bankalar bu kadar kolay vermiyor.



Başbakan Süleyman Demirel’den randevu aldım.

Kendisiyle Başbakanlık konutunda buluştuk.

Durumu anlattım.

“Yardımcı olun da bir bankadan kredi çekeyim” dedim.!



Dedi ki, “Kredi çekersen ezilirsin, üzülürsün. Müsaade edersen bu parayı sana ben ödeyeyim.

Geri vermene de gerek yok.”

Telefonu kaldırdı, Kalem-i Mahsus Müdürü’ne “Bana çek defterimi getir” dedi.

Söz konusu paranın miktarı, o günkü 1 trilyon (bugünün 1 milyonu) civarında İdi.



Süleyman Bey’le karşılıklı oturuyoruz.

Çaylarımızı yudumluyoruz ve çek defterinin gelmesini bekliyoruz.

Ben düşünüyorum.!

Ve kararımı verdim...



Süleyman Demirel’e dedim ki:

“Eğer darılmazsanız ben bu parayı sizden alamam.”

“Neden?” dedi.

“Ben sizinle aynı görüşte değilim. Üstelik böyle bir para sizi eleştirmeme mâni olur...!”

Demirel bana:

“Bugüne kadar oynadın. Beni yerin dibine soktun, sana mâni mi olduk? Al parayı git gene oyna” dedi.

Nezaketine teşekkür ettim.

Parayı almadan Başbakanlık konutunu terk ettim.



Kardeşi Hacı Ali Demirel’i arayıp bu davranışımdan ötürü, bana hayran kaldığını belirtmiş.

Daha sonraki yıllarda eşi Nazmiye Hanım’la gelip bütün oyunlarımızı seyretti.

Açtığım tiyatroların açılışlarını yapıp kurdelesini kesti.



Farklı bir hoşgörüye sahipti.

Birkaç kez hastalanıp hastaneye yattım.

Beni ilk arayan o oldu.

Oynadıklarım, ona karşı eleştirilerim nedeniyle ne bana dokundu ne de yasaklama getirdi.

Dahası Cumhurbaşkanıyken, “Olacak O Kadar” programı için “Türkiye’nin gerçeklerini yansıttı ve ülke gündemine katkı sağladı” diyerek beni “Devlet Sanatçısı” yaptı.





Canlarım...

Bu ülkenin ordusu:

İşte bu büyük devlet adamı siyasetçiye:

İki kere askeri darbe yaptı...



Yüreğim yanıyor...

Yüreğim...

Hem de:

Cayır cayır yanıyor...


VEKİL DEĞİL SEÇMEN YALAKASI...


Halkın vekilliği halkın her istediğini yapmak değil...

Halkı:

“İstediklerini yapmanın imkansızlığına ve neler yapılması gerektiğine” ikna etmektir...



Bir avukatın savunmayı...

Eğitimsiz ve cahil bir müvekkilin:

Gösterdiği...

Ya da:

İstediği şekilde yapması...

Müvekkilin mi lehinedir?..

Yoksa:

Karşı tarafın mı?..



Milletvekili seçmenine:

“Doğrusu bu” diyebilirse işini yapmış sayılır...

Aksi halde vekil değil:

“Seçmen yalakası” olur...

İKİSİ DE PİS İŞ...


Uyuşturucu ve yasa dışı bahis baronu Falyalı’nın öldürülmesi:

Pis bir cinayet...

İyi de...



Cenaze töreninde...

Tabutunun üzerine Türk ve KKTC bayraklarının sarılması...

Kıbrıs’ın Devlet olarak törende temsil edilmesi...

En az cinayet kadar pis değil mi?..

OGÜN YANLIŞ YAPAN YARIN DA YAPABİLİR...


Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) yayımlanan Khaleej Times gazetesinin Türkiye özel eki için bir yazı kaleme almış...

Yazının başlığı şöyle imiş:

“Bölgesel barış ve iş birliği için inisiyatif zamanı...”.

Ve...

Yazının içinde, şöyle bir cümle kullanmış:

“İki ülke arasındaki iş birliği alanlarının artması bölgemize de olumlu yansıyacaktır...”.



Harika bir başlık...

Çok haklı ve doğru bir tahmin...



İyi de...

İçişleri Bakanınız:

15 Temmuz olaylarının suçunu BAE’ne yükler...

Yeni Şafak gazeteniz:

BAE yönetimine:

“Şerefsiz bunlar!” derken aklınız neredeydi?..





Sözümün özü canlarım:

O gün yapılanlar...

Yani:

İçişleri Bakanının:

15 Temmuz olaylarının suçunu BAE’ne yüklemesi...

Yeni Şafak gazetesinin:

BAE yönetimi için:

“Şerefsiz bunlar” diye manşet atması yanlıştı...



Bugün yapılanlar ise:

Kesin doğru...



Ancak...

Unutulmasın ki:

O gün yanlış yapanlar...

Yarın da yanlış yapabilme potansiyeli olanlardır...

HUKUKİ GEREKÇENİZ NE?..




T.B.M.M’nin en büyük üçüncü partisi: HDP...

Ve...

Çok sıkı muhalefet yapıyor...

Ama...



Geçtiğimiz cumartesi günü birlikte yedikleri yemekten sonra...

Ortak açıklama yapan 6 muhalif lider:

HDP’yi muhalefet partisi olarak kabul etmiyor...



Haklı siyasi gerekçeleri olamaz mı?..

Olur tabii ki...

Ve hatta var da...

Ama...

Bir de gerçek var...



Hem:

Milletvekillerinden birinin Gazi Meclis’i yönettiği genel kurul salonunda oturacaksın...

Ama hem de:

Siyasi çıkarlarını gerekçe göstererek:

Aynı partiyi dışlayacaksın...

İşte bu olmaz...



Değerli milletvekilleri!..

Mecliste üçüncü büyük gruba sahip partiyi dışlamak için sadece siyasi değil:

Hukuki gerekçeler de bulmak şart değil mi?..

TAM O SIRADA ELEKTRİKLER KESİLDİ...


Geçtiğimiz hafta Enerji Bakanı, elektrik dağıtımını yapan özel sektör şirketlerinin tepe yöneticileriyle buluştu...

Toplantı sırasında ne oldu biliyor musunuz?..

İnanmayacaksınız ama: Elektrikler kesildi...



Toplantıya...

Laptopların ışığında ve kapı aralanarak... Azıcık da gün ışığında devam edildi...



100 yıl kadar önce...

CHP iktidarında...

Ama...

Kurtuluş savaşından sonra...

Recep Bey’in de dediği gibi:

Gaz lambası ve mum ışığıyla aydınlandığımız doğruydu...

İyi de...



O, 100 yıl önceydi...

 

21. yüzyılın birinci çeyreği biterken...

Ve hem de:

Elektrik üretimi ve iletiminden sorumlu bakanın toplantı yaptığı sırada değil...



Yani canlarım...

Atalarımız tevekkeli değil:

“Terzi kendi söküğünü dikemez” dememiş...



NOT: Elektriklerin kesildiği toplantıyla ilgili görseller sosyal medyadan kaldırıldı...

SEVGİLİLER GÜNÜ...




Evlenmeden önce İncilay, sevgilimdi...

Evlenince “karım” oldu...

Ama...

Karım olunca...

Sevgilim olmaya da devam etti...

Hatta o kadar ki...

Sevgilim olması ehem...

Karım olması mühim olarak kaldı...



Önce “sevgilim” 8 yıl sonra da “karım” olan İncilay’la:

54 yıldır birlikteyiz...

Ve...

Son nefesime kadar...

Önce sevgilim...

Sonra da:

Karım olarak kalacak...



Eğer “karım” olduğu gün...

Yani...

Nikâh masasından kalktığımızda...

Sevgilim olduğunu unutsaydım...



Bugün büyük ihtimalle...

Hem sevgilim olmayacaktı...

Hem de:

Karım olmayacaktı...



Herkesin sevgililer günü kutlu olsun...

HER SEÇİMİ KAZANIRLAR...


Az gelişmiş ülkelerde iktidar olabilmek için, aynı anda:

Hem:

Çok sayıda fukara seçmenin...

Hem de:

Az sayıda ama...

Acayip zengin seçmenin:

Oylarını almak şart...



Az gelişmiş ülkelerde:

Çok sayıda fukara seçmen:

“İman ve itikat” sahibi olmaya...



Az sayıda yandaş zengin seçmen ise:

Mekân (Gayrimenkulün her türü) sahibi olmaya özendirilir...



Böyle olduğu içindir ki...

Az gelişmiş ülkelerde “dinci” partiler...

“Ahirette, itikada ve imana...”.

“Dünyada ise mekâna” sahip olan seçmenler sayesinde:

Her seçimi kazanırlar...