Ve tabii ki bir “tanrı” olarak...
Kassandra’nın tüm hayallerinin neler olduğunu da biliyordu...
★
“Sana geleceği görmek yeteneğini kazandırabilirim ama” dedi Kassandra’ya, “bir şartla...”.
Kassandra sessizce tanrının gözlerine baktı...
Ve Apollon devam etti:
“Benimle birlikte olursan...”.
★
Çocukluğundan beri geleceği görmeyi...
Ve...

Kâhin bir rahibe olmayı arzulayan genç kız...
Apollon’dan gelen bu teklifi:
Hemen kabul etti...
★
Tanrı Apollon, Kasandra’nın ağzına kehanetlerle dolu tükürüğünü boşalttı...
Ve Kasandra’nın gelecekte gördüğü ilk olay...
Tahtadan yapılmış devasa bir at (Truva atı) oldu...
★
Ama...
Bakire bir rahibe olma arzusu...
Apollon’a verdiği sözden daha ağır bastı...
Söz verdiği halde...
Apollon ile birlikte olmadı...
★
Kimilerine göre ise zaten söz verirken bile...
Apollo ile birlikte olmamakta kararlıydı...
O sadece: Bakire bir kâhin rahibe olmayı arzuluyordu...
★
Ve fakat...
Bu yeteneği elde ettikten sonra...
Tanrı Apollo’nun bütün taleplerini reddetti...
★
Bir rivayete göre ise...
En başından beri Apollon ile birlikte olmaya niyeti yoktu...
Sadece:
Geleceği gören, bakire bir rahibe olarak ölmeyi arzulayan:
Bir genç kızdı...
★
Apollon, söz verdiği halde bunu yerine getirmeyen genç kıza çok öfkelendi...
Ve...
Kassandra’yı lanetledi...
[caption id="attachment_342501" align="alignnone" width="600"]

★
Lânete göre:
Kassandra geleceği görecek ama...
Kimseyi inandıramayacaktı...
★
Ve daha da kötüsü...
Kâhin olsa bile rahibe olamayacak...
Bir kadın olarak...
Tüm erkekler tarafından aşağılanacaktı...
★
Nitekim...
Kassandra’nın gördüğü...
Ama...
Tanrı Apollon tarafından lânetlendiği için...
Kimseyi inandıramadığı kehanet gerçekleşti...
[caption id="attachment_342502" align="alignnone" width="600"]

★
Miken Kartalı Agamemnon’un...
(Sözde) Savaşı bitirme amacıyla hediye olarak gönderdiği tahtadan yapılmış...
Devasa bir atın içine saklanmış Akalı askerler...
Bir gece yarısı...
Şehrin kapısını içeriden açıp...
Binlerce Akalı askeri içeri aldılar...
★
Savaşı ve sonucunu çok önceden görmesine rağmen:
Hiç kimseyi...
Babası Kral Priam’ı...
Ve...
Ağabeyi Hector’u bile...
Gördüğü şeylerin yaşanacağına inandıramayan Kassandra...
Bir Yunan askeri tarafından...
Truva’nın işgal edilmesinden hemen sonra...
Athena’nın tapınağında tecavüze uğradı...
★
Ailesinden hiç kimse sağ kalmadı...
Kendisi de...
Agamemnon’un savaş esiri olarak:
Sparta’ya götürüldü...
★
Kötü kaderi orada da peşini bırakmadı...
Agamemnon’un kıskanç karısı Clytemnestra...
Talihsiz genç kadını öldürdü...
★
Homeros’un “Troya Destanı” isimli eserindeki Kassandra üzerinden anlatılan (Bana göre) şudur:
Yapamayacağınız...
Ya da yapmayacağınız sözü vermeyeceksiniz...
Kendinizden güçlü kişilere kazık atmayacak...
Onlarla ilişkinizi bozmayacaksınız...
[caption id="attachment_342503" align="alignnone" width="600"]

★
Bu yazıda Truva Savaşı’nın sebep ve sonuçlarını değil...
Kassandra’nın başına gelenleri anlatmak istedim...
Bir başka gün de...
Menelaos’un güzel karısı Helene’nin...
Truva Kralı Priam’ın oğlu...
Dünya yakışıklısı Paris’le kaçışını...
Ve...
O kaçışın:
Sebep, amaç ve sonuçlarını anlatırım...
HİÇ KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ...
Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı sadece:
Padişah’ın olduğu varsayılan toprakları işgalden kurtarmak için vermedi...
Çünkü...
O inanıyordu ki...
O topraklar bir tek ailenin olamazdı...

★
O halde...
Topraklar önce düşman işgalinden kurtarılacak...
Padişahın işgal ettiği mülk, halkın olacak...
Sonra da...
★
Devlet:
Halkın/milletin yönetimine geçecek...
Ümmet:
Millete...
Padişah kulluğu:
Vatandaşlığa dönüşecekti...
★
Ve bunu başardı Atatürk...
100 sonra...
Bu nehrin akışını terine çevirmeye:
Hiç kimsenin gücü yetmez...
Yetmeyecek...
★
NOT:
Kimileri halen önemsemeyebilir ama...
Lütfen kabul ediniz ki:
Bilal Erdoğan’ın Özbekistan’da...
Bizzat babası tarafından resmi heyetin en başına konması...
Özbekistan Cumhurbaşkanı’na bizzat takdim edilmesi...
Rastgele gelişmiş bir olay değildi...
VATANDAŞLAR SORUMLU...
Halk röportajlarındaki görüntüler...
Söylenenler yürek yakıyor...
Meselâ...
Semt pazarının kapanışında yere atılan meyve ve sebzeleri toplayan bir vatandaşa ne hissettiği soruluyor...
Cevap şöyle:
“Çoğu gece aç uyuyorum... Yemek yapmak için sadece soğan alabiliyorum...”.
★
Evet...
Bunları duyunca ağlamak istiyorum...
Ama sonra da:
Düşünüyorum...
★
O vatandaş ve onun gibi milyonlarcası (Ve onların yüzünden bu felâketi hiç hak etmeyenler de) neden bu durumda?...
★
Ne yani?..
Bütün bu olan bitenden...
Bütün bu yürek yakan fukaralıktan sadece:
İktidar mı sorumlu?..
Ya da:
Seçim kazanmayı bir türlü beceremeyen(!):
Muhalefet mi sorumlu?..
★
Hayır...
İçinde bulunduğumuz bu felâketten en çok da:
Yerlere atılan sebze ve meyveyi toplayıp karnını doyurmaya çabalayan...
Ama...
“Önümüzdeki pazar günü seçim olsa hangi partiye oy verirsin?” diye sorulduğunda:
“Recep Tayyip Erdoğan” cevabını veren:
Vatandaşlar sorumlu...
KINAYACAK MI?..
Pakistan’da çok derin bir ekonomik kriz yaşanıyordu...
Başbakan İmran Han:
Ne yolsuzlukların önüne geçebildi...
Ne de:
Ekonomik krize çözüm bulabildi...
★
Bunun üzerine...
Kendi partisinden 13 milletvekili muhalefet tarafına geçti...
Görevden alınacağını anlayan İmran Han:
Mecliste yapılacak oylamanın sonucunu kabul etmeyeceğini söyledi...
Ve iki gün önce:
Pakistan parlamentosunu feshetti...
★
Pakistan ordusu ise yaptığı bir açıklamayla:
Siyasal süreçle bir ilgisinin olmadığını açıkladı....
★
Haber bu kadar...
Yorum yok...
Başım yeteri kadar dertte...
Ancak...
★
Bir şeyi merak ediyorum...
Erdoğan, bu faşizan uygulamayı:
Hangi sözlerle kınayacak?..
Yoksa hiçbir şey söylemeyecek mi?..
MERDİ KIPTİ...

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş:
“Türkiye dünyada milli gelirine göre en çok yardım yapan ülke...
4-6 yaş Kur’an kurslarımızda şu an itibarıyla 10 bin kadar sınıfımız oluştu, 200 bine yakın çocuğumuz var...”.
★
Merdi Kıpti, sirkatin söylüyor...
Ve kimileri halen:
Gözlerini kapamış...
Bakan olduğunu sanıyor...
Rejimin adım adım değiştirildiğini:
Görmüyor...