Türkiye’nin Kafkaslar ve Orta Asya’ya açılan en önemli kara hudut kapılarından biri olan Sarp Sınır Kapısı’na adını veren Sarp köyü, 1921 yılında çizilen sınırla iki ülkeye bölündü. Artvin’in Kemalpaşa ilçesine bağlı olan köyün bir bölümü Türkiye’de kalırken, diğer kısmı ise Gürcistan sınırları içinde kaldı. Türkiye tarafında "Sarp", Gürcistan tarafında ise "Sarpi" adı verilen köy, bugün hala aynı aileden bireylerin iki farklı ülkede yaşamak zorunda kaldığı nadir yerleşim yerlerinden biri olma özelliğini sürdürüyor.

Köyün içinden geçen dereyle fiilen ayrılan yerleşim yerinde, sınır çizgisinin insan hayatına nasıl dokunduğu somut şekilde hissediliyor. Aynı aileden bireyler, sınırın her iki yakasında yaşamlarını sürdürmeye devam ediyor. Sarp köyü muhtarı Yalçın Çakır, bu durumu şu sözlerle özetliyor: “Sülalemin üçte ikisi Gürcistan’da.” Akrabalarının çoğunun sınırın öteki tarafında yaşadığını belirten Çakır, yıllardır süren hasretin halen sürdüğünü ifade etti.

Köy sakinlerinden Mükerrem Tuzcu da sınırın ikiye böldüğü yaşamları şöyle dile getirdi: “Sarpi köyünde birinci derecede akrabalıklarımız var. Halamın evi bizim buradan gözüküyor.” Sınırların sadece fiziki değil, duygusal da etkiler yarattığını vurgulayan Tuzcu, karşı yakanın gündelik yaşamlarının bir parçası olduğunu söyledi.

Hasan Aytan ise çocukluğundan bu yana sınırın ikiye ayırdığı bir hayatın içinde büyümüş. Sadece babaannesinin Türkiye tarafında kaldığını anlatan Aytan, “Sınırlar ayırsa bile gönüller bir.” diyerek aradaki duvarların sevgi ve bağlılığı ortadan kaldıramadığını ifade etti.