Kısa kısa önüme gelen birkaç kulis var. Temmuz ayını betimlemeye yetiyor da artıyor bile.

Son olarak 10 Nisan’da DEM Parti heyetini kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, aylar sonra randevu verdi. 

Önümüzdeki hafta ortası yapılacak görüşme öncesi, sırası ve sonrası hareketli geçecek.

Beştepe hattından gelen bilgiler, PKK’nın silah bırakma takvimi belirsizliğini korurken DEM Parti heyetine randevu verilmeyeceği yönündeydi. 

Öyle de oldu, biraz sürüncemede kaldı ama sonunda görüşmenin yapılacağı anlaşıldı.

PKK’nın sembolik tören eşliğinde bir gruba silah bıraktırma videosunun MİT gözetiminde kaydedilmesi ve bunun önce Beştepe’ye sonra ise kamuoyuna ilanı bekleniyor.

Görüşmenin hemen öncesi veya sonrasında bu durum gerçekleşebilir.

Sonra ise komisyon aşaması hızlanacak ve MHP ve DEM Parti’nin talepleriyle şekillenecek süreç resmen Meclis’e kalacak.

Ankara’da MHP’nin bazı özel maddeler için “yüksek hassasiyet” gösterdiği, DEM Parti’nin “af gündemi” önceliğiyle masaya geldiği konuşuluyor. AK Parti cephesinde ise acele edilmemesi tavrının korunduğu anlaşılıyor.

Erdoğan’ın bir dönem daha adaylığı konusunda bir formül tartışıldığı artık iddiadan öte. 

Tüm bunlara karşın Meclis kararıyla zaten bir değişikliğe gerek kalmayacak şekilde “o adaylık” zaten kurgulanabilir. 

Yine de “bir garanti” beklentisi olsa gerek.

Steril kalemlere giriş 101

Steril hayat süren köşe yazarlarının, suya sabuna hiç dokunmadan adeta bir bebeğin küvez konforu eşliğinde yaptıkları çıkarımlardan gına geldi.

Gazetecinin haber yerine çerçeve çizmeyi öncelemesinden, manşete bakarken detayları kaçırmasından bıktık. 

Kanaat önderi sıfatıyla hayatını sürdürme gayesinde çok bilmişler de cabası.

Aslında kalemleri güçlü, dilleri vitrinlik... 

Ama anlattıkları boş, bomboş.

Duvarların arkasında sürdürdükleri yaşamlarında emniyetli bir çizgide kalmak için bellerini eğmekten kaçınmazlar.

İmamoğlu hakkında, “Bir tane iktidar projesi var mı?” diye başladıkları operasyon yazılarından fırsat bulamadıkları için tanıyamadıkları muhalafet seçmeni için hadsizce “asıl suçlu onlar yahu” demeyi de ihmal etmiyorlar. 

Neymiş, bir dönem Ekmeleddin destekleyenin zaten ne tutarlılığı olacakmış.

Gün boyu ekmek kavgası veren emekçi, hayatının her alanında ekonomik darboğazı hissedip, göçün sokaktaki ve işindeki etkisinden darbe alıp, yaşam tarzı konusunda her gün başka tartışmanın içinde debelenip televizyon karşısına oturup bir de çözüm için kurtarıcı gördüğü birine oy veriyor. 

Bu durum, bu sterillere göre “olacak şey değil”. 

Ne yapacak vatandaş başka, ne yapsın daha?

Cebinde parası yokken gurmelik mi yapsın, tadım menüleri mi keşfetsin? Koy koy gezip, “Millette para var aslında, keh keh” diyerek büyük büyük çıkarımlarda mı bulunsun?

İhsanoğlu ve Kılıçdaroğlu konusunda varsa bir aldanmışlığı, suçu sanki topluca hareket edermiş gibi kendi seçmen grubunda mı arasın?

Dünyanın en steril kalemleri, ad-hominem yaparken bile beceremiyor çünkü sokaktan haberleri yok. 

Çünkü bir satır da olsa “güvenli alan” bulurlarsa, hep olduğu gibi kazma kürek dalacaklar. 

Merak etmeyin, her dönemin “iyisi” yine sizsiniz. İyisiniz iyi.

KÖŞENİN GÖZÜ

Tarih: 31 Mart 2024.

Adres: Türkiye Cumhuriyeti.

31 Mart yerel seçimleri tarihi sonuçlara sahne olmuş, CHP 1977’den bu yana ilk kez birinci parti çıkmıştı. Birçok kentte 2019 seçimlerine kıyasla Türkiye siyasi haritasının rengi değişirken sokaklarda kutlamalar yapılmıştı.

Çok değil, üzerinden sadece bir yıldan biraz fazla süre geçti.

KÖŞENİN SÖZÜ

“Hayat bir yolculuktur, varış noktası değil.” -Ralph Waldo Emerson.