TDK yılın kelimesi/kavramı için anket başlatmış.
Geçen sene “kalabalık yalnızlık” seçilmişti.
Yine “anket.tdk.gov.tr” adresinden öneriler toplanıyor.
Ben de kendi naçizane teklifimi sunmak isterim.
Bence yılın kelimesi “Görünmezlik” oldu.
Çünkü bana göre bu yıla, söylenenlerle yaşananlar arasındaki o görünmez uçurum damga vurdu.
Gösterileni izledik ama asıl yaşanan hep perdenin arkasındaydı.
TÜİK verileri, hedeflenen enflasyon grafikleri, pembe ekonomik masallar...
“Uçuyoruz, büyüyoruz, şahaneyiz” cümleleri arasında, gerçekler sessizce görünmez kılındı.
Yaşanan acılar bir türlü görülmedi.
Hayat pahalılığının en ağır tarafı, maaşların erimesi değil; gerçeğin görünmez kılınmasıydı.
Sonra zamlar da görünmez oldu.
Shrinkflasyon, skimplasyon...
Ürünler küçüldü, paketler hafifledi, kalite bozuldu.
Ama etiket aynı kaldı.
Bununla övünüldü. Ama aslında market rafında çağın en büyük illüzyonu sahneleniyordu.
Gözümüzün önünde “zam” kelimesi bile görünmezleşti.
★★★
Sonra yetmedi; insanlar görünmemeye başlandı.
Emekli görünmez oldu.
Eskiden ne kadar olduğunu bile bilmediği asgari ücretin çevresine sıkıştırılanlar görünmez oldu.
Ay sonunu getiremeyenler, birden çok işte çalışanlar, gece vardiyalarından sabaha dönenler...
Hepsi birer “istatistik” gibi anılınca görünmez oldular.
Hayallerini kendi topraklarının dışında aramak zorunda kalan gençler de görünmez oldu.
Okula aç giden çocuklar görünmez oldu.
75 yaşında ağır işlerde çalışırken can veren insanlar görünmez oldu.
Ailesi yetmediği, yettiremediği için eğitiminden fedakarlık yapmak zorunda kalan çocuklar görünmez oldu.
Fabrikada, inşaatta, tarlada, maden ocağında ölen çocuklar görünmez oldu.
Annesinin karnında yeterince beslenemeyen bebekler görünmez oldu.Beslenme çantasını dolduramayan, kiraya yetişemeyen, çocuğunun yırtılan botunun yenisini alamayan anne-babalar görünmez oldu.
Bir toplumun en kırılgan kesimi, bu yıl en hızlı gözden çıkarılan kesim oldu.
★★★
Başka ne görünmez oldu biliyor musunuz?
Hesap vermek.
Yıla Kartalkaya’daki o büyük yangınla, büyük acıyla başladık.
Hesabını veren olmadı.
Ağaçlar kül oldu, canlılar yok oldu, doğa çığlık attı.
Söndürecek uçak yoktu.
Yanacak yer kalmayınca bitti... Sorumluluğu üstlenen olmadı.
Binalar çöktü, mahalleler çetelerin ellerinde parsellendi, kazalar bağıra bağıra geldi.
Hesap hep ortada kaldı.
★★★
Siyasette de tablo farklı değildi.
Bu yıl gözümüzün önünde koca bir görünürlük savaşı yaşandı.
Siyasetin yöntemi değişti: Susturulanın sesi değil, görünürlüğü hedefteydi.
Bir siyasi liderin sosyal medya hesabının karartılmasıyla başladı.
Sonra toplu taşımada ses yasakları geldi.
Derken ekran karartmaları, bant daraltmalar, yayın kesintileri konuşulur oldu.
Soru rahatsız edince ses kısıldı, gündem ağır gelince internet yavaşladı.
Siyaset böylece iki farklı kulvarda yürümeye başladı: Görünen siyaset ve görünmeyen siyaset.
Görünen; açıklamalar, röportajlar, kürsü konuşmaları...
Görünmeyen ise çok daha fazlasıydı: Söylenmeyenler, saklanan kareler, kapalı kapılardaki kararlar, dosyalara düşen görünmez notlar.
Sadece söylenenler değil, söylenmeyenler belirledi bu yılı.
Sadece gösterilen görüntüler değil, gösterilmeyenler...
Sadece okunan iddianameler değil, arkasındaki görünmez eller...
Yeni Türkiye’de siyaset belki yüksek sesle konuşuyordu ama hakikat hep fısıltıda kaldı.
★★★
Ama bu yıl, uzun zamandır ilk kez başka bir şey görünür oldu: Toplumun tepkisi.
Görünmez kılınan ne kadar şey varsa, toplum o kadar görünürlük üretmeye başladı.
Etiketlerle, yürüyüşlerle, telefon ışıklarıyla, meydanlarla, canlı yayınlarla...
Kesilen sesi görsel tamamladı, engellenen görüntüyü kalabalık büyüttü, susturulan hakikati insanların kendisi haykırdı.
Ve bu yıl öğrendik ki: Bir şey görünmez olunca yok olmuyor.
Sadece daha fazla insan tarafından görülmek isteniyor.
İşte bu yüzden 2025’in kelimesi benim için görünmezlik.
Bir ülkenin hem en büyük meselesi, hem en büyük yarası, hem de en büyük mücadelesi...