Korkusuz
Can Ataklı

Sezgin Baran Korkmaz, Amerika’ya gidip ifade vermiş ve Avusturya’ya geri dönmüş

YENİ ÖĞRENDİM

Sezgin Baran Korkmaz, Amerika’ya gidip ifade vermiş ve Avusturya’ya geri dönmüş


Adını artık herkes biliyor.

Sezgin Baran Korkmaz.

Bir buçuk yıl öncesine kadar fırtına gibi esmişti Türkiye’de.

Ayakkabı boyacılığı, bulaşıkçılık derken sıfırdan dünya çapında milyarder olmuştu.

Hayırseverdi, özellikle saraydan gelen taleplerin hiçbirini geri çevirmiyor milyonlarca lirayı istenilen hayır kurumlarına veriyordu.

Adı magazin sayfalarında da yer alıyor, yandaş gazetecileri ultra lüks otellerinde ağırlıyor, paralar dağıtıyordu.

Ama başı Amerika ile dertteydi.

Kara para aklama suçlaması yapılıyordu kendisine.

Amerika’da Utah Federal Savcılığı, mahkemeye başvurarak iş insanı Sezgin Baran Korkmaz’ın Türkiye’deki varlıklarının geri alınmasını talep etmişti.

Kingston Kardeşler’in ABD Hazinesi’ni dolandırarak elde ettiği yarım milyar dolar civarındaki teşviklerin en az 134 milyon dolarının Türkiye’ye gönderildiği, 2014 ile 2018 yılları arasında Türkiye’ye gönderilen paralarla Sezgin Baran Korkmaz’ın kontrolünde ilaç, inşaat ve teknoloji başta olmak üzere birçok farklı yatırımlar yapıldığı ve şirketler alındığı ileri sürülüyordu.

İster istemez Türkiye’de de sıkıntıya girdi başı.

Oysa iktidarın güçlü isimleriyle al takke ver külah ölçüsünde yakındı.

İçişleri Bakanı’nın makam odasında yapılan pazarlık sonucu “Sen iyisi mi biraz buralarda görünme, yurtdışına git” denildi kendisine.

Damat bakan Berat Albayrak’ın kendisine kafayı taktığı söyleniyordu saray kulislerinde.

İçişleri Bakanı da kendince korumaya almıştı Korkmaz’ı.

Korkmaz Avusturya’ya gitti, Viyana’da beklemeye başladı.

Ancak hesaplar tutmadı ve Avusturya polisi Korkmaz’ı 19 Haziran günü “Amerika tarafından iadesinin talep edildiği” gerekçesiyle gözaltına aldı.

Bu durumu öğrenen saray iktidarı da Korkmaz için iade talebinde bulundu.

Buraya kadar konuyu çok kısa biçimde hatırlatmak istedim.

Ben de kamuoyu da Korkmaz’ın Viyana’da hapiste olduğunu sanıyorduk.

Meğer öyle değilmiş.

Sezgin Baran Korkmaz çoktan serbest bırakılmış, Viyana’da çok güzel bir eve yerleşmiş.

Avukatları aracılığı ile Amerika’da temaslar kurulmuş, Sezgin Baran Korkmaz bir süre önce Viyana’dan Utah’a gitmiş, savcıya ifade vermiş ve geri dönmüş.

Öğrendiğime göre Korkmaz’ın Amerika’da çok önemli bir sorunu kalmamış ki zaten kalsa böyle elini kolunu sallaya sallaya bu ülkeye gidip sonra da çıkamazdı.

Korkmaz’ın bir yakınından aldığım bilgiye göre avukatları “Türkiye’nin iade talebi zaten çok zayıf, kendi ülkemizde fazla bir sorunumuz yok, birkaç küçük ayrıntıyı çözdükten sonra Sezgin Bey Türkiye’ye dönecek” demişler.

Sezgin Baran konuştuğu yakınlarına ise “Burada çok sıkılıyorum, şu iş bir an önce bitse de artık ülkeme kavuşsam” diye yakınıyormuş.

BUNU YAZMAK GEREK

Adaletsiz trafik cezası, meğer aile faciasına da yol açıyormuş


Aralık ayında fotoğraflı trafik cezaları hakkında esprili bir yazı yazmıştım.

Aslında olay benim başıma gelmişti, yazımda bunu belirtmemiştim.

E-5 ile TEM otoyolu bağlantı yolunda taramalı çizginin kenarına bastığım için 146 lira ceza yemiştim. Bu durumu aynen şöyle dile getirmiştim;

Ceza haklı mı?

Evet haklı.

Ama bir şey söyleyeyim mi, adil değil. Araç üzerine basılmaması gereken çizgiye dokunmuş.



Elbette cezayı gerektiriyor.

Ancak bu minik ihlal trafikte başkalarının hakkını çiğnemek, kuralları uymayıp öne geçmek için yapılmamış.

Muhtemelen zaten çok yoğun olmayan bir yolda dikkatsizlik sonucu yapılmış bir hata bu.

Ama kamera bu.

Asla affetmiyor.

Yazıda kullandığım fotoğrafta şoför yanının görüntüsünün üzeri siyah bantla kaplıydı.

Önce anlam verememiştim ama sonra anladım.

Fotoğraflı ceza kayıtları evlere postalanıyor.

Belli ki araçta başka birinin olup olmadığı anlaşılmasın diye yapılan bir uygulama bu. Nitekim ceza yediğim gün ön koltukta oturan yoktu, buna rağmen fotoğrafta sağ ön cam siyahlanmıştı.

Ama aslında iyi niyetle yapılan bu uygulama meğer kimi evlerde aile faciasına yol açıyormuş.

Haberi geçen hafta gördüm.

İstanbul’da Metin Erdağı isimli bir vatandaşın evine benzer bir fotoğraflı trafik cezası gelmiş.

Ancak eşi sağ ön koltuğun siyahlanmış olduğunu görünce çılgına dönmüş.

Karartılan yerde bir kadının oturduğunu düşünen kadın kıskançlık krizine girerek boşanmaya kalkmış. Emniyetin bu uygulamayı sürekli yaptığını anlatan bir açıklama yapması gerekir.

Belki de yapmıştır ben görmemişimdir o da ayrı tabii.

Ama işte hiç akla gelmedik konularda bile ciddi aile sorunları çıkabiliyor demek.

NOT: Kimi akıldaneler “Ne malum senin ön koltuğun boş olduğu” diye tezvirat yapabilir. Benim ön koltuk iptal, tam arkasında çocuk koltuğu var, araba küçük olduğu için ön koltuk iyice öne itilmiş ve yatırılmış durumda, hiç kullanılmıyor. Söyleyeyim de...

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Filler terbiye etme yöntemi


Bir okurum artık hayvanların gösteri yapmasına izin verilmeyen sirklerde fillerin nasıl terbiye edildiğini anlatan bir yazı göndermiş.

Tabii sonuna “Türkiye’de de halk bu iktidar yüzünden açlık sınırına kadar geldi, beyaz elbiseli adam ortaya çıktı yine, bundan sonrası iktidar için çok kolay” notunu da düşmüş.

Yazının “fillerin terbiyesi” bölümünü size sunayım, sonra siz günümüzde kim fil, kim beyaz elbiseli adam konusundaki yorumlarınızı kendiniz yapın;

Filler hep aynı suyolunu takip edermiş. Bunu bilen beyaz adam fillerin geçiş yoluna derin çukur açıp üzerini çalı-çırpıyla kapatıp beklermiş. Fillerden biri bu çukura düşünce çıkamaz. Beyaz adam kötü kokan bir siyah elbise giyer. Kafasına kukuleta geçirip yüzünü saklar. Çukura filin yanına iner. File iğneler batırır, döver, aç ve susuz bırakıp işkence yapar. Fil ölüm sınırına geldiğinde elbisesini çıkartıp, güzel kokulu beyaz bir elbise giyer. Filin yanına iner. Fili sevip okşar. Yaralarına ilaç sürer. Karnını doyurur. Su içirir. Zavallı fil bu adamı dost sanıp tabi olur. Fil çıkarılıp bir sirke götürülür. Fil artık sirkin yeni oyuncusudur.

SON NOT: Yorumunuz ne olursa olsun ama şunu söylemeden edemeyeceğim; Bizler insanız, fil değiliz, aklımız fikrimiz var. Bu nedenle sonunu bildiğimiz yolları ısrarla kullanmayı bırakmalıyız.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Büyükelçi işi, unutulup gidecek gibi


Bazen muhalefeti anlamakta güçlük çekiyorum.

Hiç unutmamaları ve sürekli tepki göstermeleri gereken bazı konularda nedense son derece duyarsız ve sessiz davranıyorlar.

Örneğin Süleyman Soylu’nun “6’lı masada kararlaştırılan metin bir büyükelçiye gönderildi, o da redakte edip geri gönderdi” açıklamasına karşı hiçbir şey yapılmadı. Sadece Engin Özkoç öfkeli bir konuşma yaptı o kadar.

Üstelik Süleyman Soylu lafı söyleyip geri de çekilmedi.

Üste çıktı, “Soruyoruz ama cevap veremiyorlar” dedikten sonra “Bu büyükelçi sizi sattı” diye alay bile etti.

Soylu sadece CHP’yi de suçlamadı, masadaki diğer 5 genel başkanı da işaret etti.

Tabii Soylu’nun yaptığı aslında büyük bir diplomatik skandal. Daha önce ayrıntılarıyla yazdım.

Ama muhalefet hiç aldırmıyor.

Büyükelçiler de aldırmıyor ki Soylu ikinci açıklamasında “Bir AB ülkesi” diyerek hedef sayısını da azaltmıştı.

Ya kimse Soylu’yu ciddiye almıyor ya da Soylu’nun elinde bir şey olduğundan korkuyorlar.

Ne fena bir durum bu böyle...

Bİ SORALIM BAKALIM

Bundan sonraki “Tokat Havaalanı Açılış Töreni” ne zaman yapılacak?


Sizlere çeşitli gazete haberlerinden aldığım bazı cümleleri alt alta vermek istiyorum.

Konumuz Tokat Havaalanı.

En son Erdoğan tarafından havaalanında değil de il merkezinde yapılan büyük bir mitingle açılan Tokat Havaalanın ilginç bir öyküsü var çünkü.

Şimdi haberlere geçelim;

HABER1: 25 Ağustos 1995 günü TOKAT isimli RJ 100 tipi 100 kişilik Türk Hava Yolları uçağının Tokat Havalimanı’na inmesiyle havalimanı resmen ve fiilen trafiğe açılmıştır.

HABER 2:  2001’de Koalisyon hükümetince tasarruf tedbirleri gerekçesiyle Sivas, Zonguldak Çaycuma, Uşak, Sinop, Tokat ve Balıkesir havalimanlarının 31.01.2002 tarihine kadar kapatılmasına karar verilmiştir.

HABER 3: Tokat milletvekilleri, yerel sivil toplum örgütlerinin önemli gayretiyle ve yapılan çalışmalarla Tokat Havalimanı pisti 1925 metreye çıkartılarak Atlas Jet’in uçuşu ile 03.12.2006 tarihinde Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım tarafından ikinci defa hizmete açılmıştır.

HABER 4:  2008 yılında durdurulan uçuşlar, 2010’da yeniden başladı.

HABER 6: Havalimanındaki tarifeli uçuşlar ise 2017 yılının nisan ayından bu yana yapılmıyor.

HABER 7: Tokat Havaalanı ve terminali Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 25 Mart 2022’de hizmete açıldı.

Şimdi merakım şu: Tokat Havaalanı’nın bundan sonra açılış töreni ne zaman yapılacak?