İsrail’in en büyük gazetelerinden Haaretz’de yer alan, “herkesin bildiği sır” olarak yıllardır üstü kapalı konuşulan konuyla başlayalım.

Haaretz’in köşe yazarı Adam Raz, ortalığı karıştıran yazısında Netanyahu-Hamas ilişkisini hem de devletin üst kademesindeki kişileri tanık göstererek açıkladı!

ODA TV’de Türkçe çevirisini okuduğum yazıda Raz, Netanyahu’nun Nisan 2019’da, her çatışmadan sonra yaptığı gibi, “Hamas’a karşı caydırıcılığı yeniden tesis ettiklerini” ve “ana tedarik yollarını kapattıklarını” açıkladığında yalan söylediğini belirterek şöyle diyordu:

-On yılı aşkın süredir Netanyahu, Hamas’ın büyüyen askeri ve siyasi gücüne çeşitli yollarla yardım etti. Hamas’ı az kaynağa sahip bir terör örgütünden yarı devlete dönüştüren kişi Netanyahu’dur...

Adam Raz’ın yazısında yer verdiği kişilerden biri de İsrail’in eski başbakanı Ehud Barak’tı. Bakın; Barak, Ordu radyosuna yaptığı açıklamada gayet net bir dille Netanyahu’yu nasıl suçluyordu:

-Netanyahu’nun herhangi bir stratejisi olmadığına inananlar yanılıyor. Onun stratejisi, Ramallah’taki Filistin Yönetimi’ni zayıflatmak için [güneydeki] vatandaşları terk etme pahasına bile olsa Hamas’ı canlı tutmak ve harekete geçirmek.

Yazı epey uzun ama son derece açık ve net. Yazar Adam Raz, yazısını şöyle bağlıyor:

- Netanyahu ve mevcut hükümeti karar alma sorumluluğuna sahip olduğu sürece Hamas rejiminin çökeceğini -şu anda bile- düşünme hatasına düşmeyin. Mevcut “teröre karşı savaş” hakkında çok fazla konuşma ve havai fişek gösterisi olacak, ancak Netanyahu için Hamas’ı sürdürmek birkaç ölü kibbutznikten (İsrail köylüsü) daha önemli!

Bir İsrailli yazar, tüm alçaklığı tane tane anlattıktan sonra, hele ki Netanyahu’nun kendi yurttaşlarını bile gözden çıkarttığını ortaya koyduktan sonra gerisi teferruattır!

En az bin 756 çocuk!

İsrail’in Gazze’deki katliamı, akıl ve vicdan ölçülerini çoktan aştı...

Vahşetin şu ana kadar yarattığı yıkıma bakalım; Hamas’ın başlattığı ilk saldırı ve sonrasında İsrail’de yaşamını yitirenlerin sayısı 2 bin 778, yaralı sayısı ise 10 binin üzerinde... 2 haftadır İsrail’in neredeyse aralıksız bombaladığı Gazze’de ise ölü sayısı 4 bin 385, yaralı sayısı 13 binin üzerinde... Ölenlerin ez az bin 756’sı ise çocuk...

Gazzeli çocuklar, yalnızca atılan bombalardan değil, ilaçsızlık, elektriksizlik, yakıtsızlık nedeniyle de yaşamlarını yitiriyor... Filistin Tabipler ve Sağlık Mensupları Derneği Başkanı Dr. Muhammed Emin, daha dün büyük bir çaresizlik ve elem içinde anlatıyordu:

-Sterilizasyon sıfır. Elektrik yok, yakıt yok. Yaralara sirke ile pansuman yapılıyor. Ameliyatlar cep telefonu ışığında yapılmaya çalışılıyor. Çocuklar da dahil hastalara dikişler narkozsuz atılıyor!

Hastanelerin çoğu zaten devre dışı kalmış vaziyette. Merkezdeki en büyük hastane olan El Ehli Baptist Hastanesi’ni bombalayarak 471 kişinin ölümüne neden olan İsrail, tüm dünyada yankılanan  “Yapılan savaş suçudur” çığlıklarından sonra bu kez camileri, bir okulu ve pazar yerini vurarak çocuklar, kadınlar dahil sivilleri öldürmeye devem etti... Dünyanın neresine giderseniz gidin bunun adı her dilde aynıdır:

-Soykırım!

Holocaust kurbanlarının torunlarının yarattığı soykırım!

Çocuk, kadın, yaşlı, sivil demeden bir halkı toptan yoketmeye yönelik bu soykırım suçunu işleyenler de çok değil, yalnızca 80 yıl kadar önce dünyanın hiç görmediği bir barbarlıkla Hitler’in NAZİ SS Kıtaları tarafından soykırıma uğramışlardı...

Heinrich Himler liderliğindeki SS cellatları, işgal ettikleri ülkelerde kurdukları ölüm kamplarında yaklaşık 6 milyon Yahudi’yi sistemli bir şekilde ve çoğunlukla zyklon gazı adı verilen zehirli gazla ya da yakarak, kurşunlayarak yok etmişlerdi!

2. Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın Nürnberg kentinde kurulan Uluslararası Savaş Mahkemesi’nde imha edilemeyen belgeler ortaya döküldüğünde başta mahkeme heyeti olmak üzere tüm dünya şoka girmişti.

Bu büyük katliam, o güne kadar var olmayan bir sözcüğün de tüm dünya dillerinin sözlüklerinde yer almasını sağlamıştı:

-Holocaust!

Türkçemize “Holokost” olarak giren sözcüğün anlamı “Soykırım”dı... Bu sözcük çok uzun yıllar “Yahudi Soykırımı” olarak anlaşıldı tüm dillerde...

İsrail’in Kudüs kentindeki Yad Vashem Holocaust Müzesi’ni gezerken nasıl etkilendiğimi, insanlığımdan nasıl utandığımı sözcüklerle anlatamam... Çizgili pijama benzeri giysilerinin göğsüne sarı yıldız dikilmiş ismi yalnızca bir numaraya dönüştürülmüş insanların siyah beyaz fotoğraflarında gözlerindeki acı ifadeyi görmek dahi bu utancı ölünceye kadar taşıyacakmışsınız hissini vicdanınıza yüklüyordu... O müzede saklanan 2.2 milyon yahudi tanıklık sayfası ise ebediyete değin bu büyük suçun asla unutulmayacağı anlamını taşıyordu... O müzede hiç sönmeyen bir ateş yanmaktadır. Soykırımda yaşamını yitiren 1.5 milyonu çocuk, 6 milyon yahudinin anısına...

Peki ya Filistinli çocuklar, kadınlar, siviller? Acaba zaman gelecek onların anısına da hiç sönmeyecek bir ateşin yandığı bir “Filistin Soykırımı Müzesi” olacak mıdır?

-Bence olacaktır; Kudüs’ün kenarındaki Herzl Tepesi’nin eteklerinde yer alan Yad Vashem Müzesi ile yüz yüze bir müze, neden olmasın!