Trabzon’un Maçka’sında doğdu. 3 erkek, 6 kız dokuz kardeşten biriydi.
İlk, orta, liseyi doğduğu yerde tamamladı.
Sonra üniversite yılları başladı.
1983’te İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı’na girdi. Üzerine yüksek lisans yaptı.
Besteler yaptı, kendi bestelerini evrensel müzik formlarıyla buluşturdu, Efulim’le kalplere girdi.
Karadeniz gibiydi... Telaşlı, bir ağlatan bir güldüren...
Müziği hepimizin yarasına merhem gördü.
Müzik hayatını Orhan Gencebay başlattı. Onu dinledi, çok beğendi. Bir süre birlikte çalıştılar. Hatta ilk albümünü Orhan Gencebay yaptı. Ondan aldığı ilk harçlıkla bir piyano sahibi bile oldu.
Hep canlı performansı sevdi. Ter içindeki beyaz gömleğiyle bağrından çıkardı sesini.
‘Cerrahpaşa’nın yeri ayrıydı onda. Bu şarkıda daha fazla yaşanmışlık görüyordu. Her okuduğunda etinden bir parça koptuğunu söyleyecekti sonra.
Kanserden, babasını, birçok eşini dostunu kaybetmişti. Ablası Nuran Bahçekapılı kaleme almıştı, Volkan Konak babası için besteledi. Bir röportajında geceleri gizli gizli kanser tedavisi gören hastaları ziyaret ettiğini söylemiş, “Düşünsene, adam ağır bir ameliyata girmek üzere, son arzusu seni görmek. Nasıl gitmezsin?” demişti.
Kazım Koyuncu öldüğünde onun için “Gardaş” şarkısını yazmıştı.
Kalabalık yaşamayı sevdi. Dostları, arkadaşları, ailesi, ah her şeyden çok sevdiği ailesi.
Bir Mustafa Kemal Atatürk’ü, bir de Nâzım Hikmet’i çok sevdi. Ofisinde devrim odası olduğunu anlatmıştı İzzet Çapa’ya verdiği söyleşide. O odada babası, Mustafa Kemal, Che Guevara ve Deniz Gezmiş’in fotoğrafları asılıydı.
Atatürk’ü sevmeyenle işi yoktu.
Meşhur bir karavanı vardı. Uçak fobisi buna sebep olmuştu.
Konserleri tıklım tıklım olur, hep bir ağızdan söylenirdi şarkıları. Babamın sahibi olduğu, bir yangınla kül olan Mydonose Showland’de defalarca konser verdi Volkan Konak. İçtenliği, o müthiş sahnesi hafızamda. Üstelik anne tarafından Karadenizli olan ve yıllarca Trabzonspor’da oynayan babamla ‘laz işi’ esprileri olduğu gibi.
Kız kardeşim evleniyor. Eniştem, aslında abim Kaya, Volkan Konak’ın en yakın dostlarından biri. Ölümünden sadece bir gün önce arıyor Volkan Konak’ı. Haziran’daki nikâhlarına davet ediyor, “Kambersiz düğün olur mu” diyerek, sözleşerek kapatıyorlar telefonu.
Sadece bir gün sonra hayatını kaybediyor. Çok acı, güzel insanlar erken ölüyor.
3 çocuğu var ve delicesine âşık olduğu bir eşi. Hatta evlendiklerinde düğün paraları olmadığı için ona verdiği sözü 31 yıl sonra tutuyor. Üç çocukluyken yapıyorlar düğünlerini, üstlerinde gelinlik ve damatlıklarıyla...
Dimdik yaşadı Volkan Konak...
Ona “Sivri konuşma Volkan abi, içeri atarlar seni” dediklerinde, “Ya bırak” diyor, “Bırak sen bilmez misin devrimciler korkmaz!”
Şimdi biz de ona seslenelim buradan... Bırak, sen bilmez misin devrimciler ölmez!
Binlerce kilometre öteden cenazesine geldi insanlar. Son yolculuğuna uğurladı onu...
Genç öldü, istemediği zamanda; bayramda göçtü buralardan. Ama ona en yakışan yerde veda etti hayranlarına; sahnede.
İlk müdahaleyi yapan doktor Görkem Yasak’tı. Tesadüfe bakar mısınız?
Yasak şöyle diyordu: “20 sene önce kaldığımız öğrenci yurduna gelip, ‘Gençler bir şeye ihtiyacınız olduğunda beni arayın’ diye telefonunu vermişti. Yardımcı olduğun o genç büyüdü, doktor oldu, son anlarında seni kurtarmaya çalıştı.”
Güle güle Kuzeyin Oğlu...
Mimoza Çiçeği’yle, Cerrahpaşa’yla, Göklerde Kartal Gibiydim ve dik duruşunla yaşayacaksın. Kazım Koyuncu’ya selam söyle.
BÖYLE BAYRAM MI OLUR?
- Anayasal hakkını kullanan gençler bayrama cezaevinde giriyor.
- Aileler kaygılı, evlatlarının yolunu gözlüyor.
- Emekliler torunlarına bayram harçlığı veremiyor.
- İnsanlar evine şeker alamıyor.
- Çocukların yastıklarının altında koyduğu bayramlıkları yok artık.
- Kimse birbirine “Nasılsın” diye soramıyor.
- 9 günlük tatil ilan ediyorsun, tatil paran da yok, aileni ziyarete gidecek biletin de... E sorarım böyle bayram mı olur?