Aylardır takip ettiğimiz, şu hayatta “mutlak butlan” ifadesinin ne olduğunu da öğrenmek zorunda kaldığımız davada karar nihayet çıktı.
Mahkeme CHP’nin 38. Olağan ve 21. Olağanüstü Kurultaylarının iptali ve eski yönetimin göreve geri getirilmesi için açılan davayı reddetti.
Gerekçe: “Aktif husumet yokluğu” ve “davanın konusuz kalması”.
Ayrıntıları elbette gerekçeli kararda göreceğiz.
Ama bu iki madde bile başlı başına, Türkiye’de siyasetin nasıl bir satranç oyununa dönüştüğünü anlatmaya yetiyor.
★★★
Kurultay olmadan geçen tek bir hafta sonumuz kalmadı.
“Olağan, olağanüstü, olağan, olağanüstü” derken, sayılar birbirine karıştı.
Bir duralım, tabloyu netleştirelim:
38. Olağan Kurultay: 4-5 Kasım 2023 - Özgür Özel’inKemal Kılıçdaroğlu’ndan görevi devraldığı kurultay
20. Olağanüstü Kurultay: 6-9 Eylül 2024 - Özel’in seçilirken sözünü verdiği Tüzük Kurultayı
7 Şubat 2025: Kılıçdaroğlu’nun canlı yayındaki “şaibeli kurultay” çıkışı
15 Şubat 2025: Lütfü Savaş’ın kurultayın iptali için dava açması
21. Olağanüstü Kurultay: 6 Nisan 2025 - Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasından 2 gün sonra Özgür Özel’in duyurduğu ve partiye kayyum atanmasının önüne geçmek için yapılan kurultay
22. Olağanüstü Kurultay: 21 Eylül 2025 - CHP İstanbul İl Yönetimi’nin görevden alınmasının ardından parti için de benzer bir karar gelmemesi için delegelerin notere imza verip topladığı kurultay
39. Olağan Kurultay: 28-30 Kasım 2025’te yapılacağı duyurulan kurultay
★★★
Süreci net bir şekilde anlatmamın sebebi mahkemenin kararında CHP’nin attığı adımların önemine dikkat çekmek.
1) “Aktif husumet yokluğu”, davacının dava açma ehliyetinin bulunmadığı anlamına geliyor. Bunun gerekçesi Lütfü Savaş’ın davayı açtığı tarih olan 15 Şubat 2025’ten 2 ay önce, 11 Aralık 2024’te partiden ihraç edilmiş olması.
2) “Davanın konusuz kalması”nda da CHP yönetiminin hızlı refleksiyle verdiği kararlar büyük önem taşıyor. CHP İstanbul İl Yönetimi’ne 2 Eylül’de beklenmedik bir şekilde kayyum atanması sonrası önlem almak için önemli bir adım atıldı. 15 Eylül’deki “Mutlak Butlan Davası” duruşmasında benzer bir karar gelse bile, kayyumun sadece bir hafta görevde kalması için yasal olarak en erken süre olan, 21 Eylül’de Olağanüstü Kurultay’a gidileceği duyuruldu.
Ancak mahkemenin olası itirazlarına karşı burada daha da kritik 2 detay vardı.
Birincisi olağanüstü kurultay talebi bu kez Genel Başkan Özgür Özel’den değil, notere imza veren delegelerden geldi.
Ancak kurultayda mahkeme kararıyla görevden uzaklaştırılan 196 İstanbul üst kurul delegesi, 38. Olağan Kurultay’da Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu’na seçilerek, “doğal delege” sıfatını kazanan milletvekili olmayan delegeler ile davada herhangi bir şekilde adı geçen, hakkında soruşturma açılan delegeler ne notere imza verdi, ne de kurultayda oy kullandı.
Yani: “Şaibesiz delegelerin, şaibesiz oylarıyla” yapılan bir kurultay...
İşte bu da Özgür Özel’in “şaibesiz” genel başkanlığını onaylayarak davayı konusuz bıraktı.

Kurultay kararının alındığı gün CHP’lilerin paylaştığı “Şah-Mat” görseli
★★★
CHP’nin mevcut yönetiminde kalabalık bir hukukçu kurmay ekibi bulunuyor.
CHP’li isimler bu kararı ilk duyururken de Özgür Özel’in satranç tahtası başında bir görseli üzerine, “Şah-Mat” notunu yazmışlardı.
Dedikleri gibi de oldu.
Bu hamle, gerçekten de oyunun seyrini değiştirdi.
Ama asıl soru şu:
Bu “akıl oyunları” Türk siyasetine daha erken girmiş olsaydı ne olurdu? Çok uzağa gitmeyelim...
Mühürsüz pusulalar tartışılırken...
7 Haziran 2015’te AKP ilk kez seçim kaybettiğinde...
“İstikşafi görüşmeler” denen o meşhur oyalama döneminde...
Cumhurbaşkanı, hükümet kurma görevini CHP’ye vermediğinde...
Ya da yeniden seçim kararı alındığında...
Acaba bugün bambaşka bir Türkiye mi konuşuyor olurduk?
★★★
Türkiye’de siyaset çoğu zaman duygularla, hamasetin sıcaklığıyla ve anlık öfkeyle yönetildi.
Oysa siyaset de hukuk da soğukkanlı bir satranç tahtasıdır — adımlarını doğru zamanda atarsan, oyun sende kalır.
CHP’nin bu davada izlediği strateji, belki uzun yıllar sonra ilk kez partiyi bir oyunun nesnesi değil, öznesi haline getirdi.
Bu da siyasette yeni bir dönemin kapısını aralayabilir.
Bir de unutmadan...
Satrançta her “şah-mat” bir bitiş değil, sadece bir sonraki oyunun başlangıcıdır.