Korkusuz

Satışa gelenler...

Satışa gelenler...
Şimdi bir düşünün:

20 yıl önce ABD gibi “süper güç” bir ülke yanına 40 kadar ülkeyi alarak sizi kurtarmaya geliyor ve insanlar seviniyor ama 20 yıl sonra o sevinç sevinenlerin kursağında kalıyor.

ABD bunu hep yapıyor ama ders alan yok.

Nedeni de çok basit:

Önce kendilerini sonra da vatanlarını satan kişiler her yer ve zamanda bolca bulunur.

Karakter ya da karaktersizlik konusu.

Bu tipler avantadan geçinmeye çok meraklı.

Biraz da güce taparlar.

Çoğu da aşağılık kompleksiyle davranır.

Dünyanın her yerinde varlar ama bizim coğrafyada biraz daha fazla bulunurlar.

Vietnam’da, Şah zamanında İran’da, Saddam’lı Irak’da, Mübarek’li Mısır’da, Bin Ali’li Tunus’ta ve namı-değer El-Beşir’li Sudan’da.

Yakında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanınca göreceğiz halini.

Saddam da orada yargılanabilirdi ama Amerikalılar dandik bir yargılamayla Irak’ta astırdı.

İbret olsun Mübarek Kahire’de yargılandı ve cezaevi kıyafetiyle kafesin içinde kameralar karşısına oturtuldu.

Şah ise son anda kaçmıştı ama hizmetinde bulunduğu ABD ona vize bile vermemişti.

Bunu bilen Eşref Gani son anda Kabil’den kaçtı.

Adam Amerikalıları çok iyi tanıyor çünkü ABD’de antropoloji okumuş ve uzun süre orada çalışmış, yaşamış ve onlara hizmet etmek onun için bir “gurur kaynağı” olmuş.

O kadar “gururlanmış” ki kendi halkına üstünlük taslamaya başlamış.

Kendi dar çevresinin dışında onu seven kimse kalmamış.

Yedi yılda yolsuzluk, küstahlık ve akıl almaz pislikler ülkenin her tarafına yayılmış.

Onu başkanı yapan ABD ise seyirci kalmayı tercih etmiş ya da bilerek öyle olmasını istemiş.

Taliban için dört dörtlük bir ortam.

Genelinde muhafazakar, dindar ve tutucu olan Afgan halkı yoksulluk ve cehaletten kırılırken çok dar bir çevre ülkenin zenginliklerini talan ediyordu.

Başka bir çevre dünya uyuşturucu ticaretinin yüzde doksanını karşılayan Afganistan toplumunu daha sefilleştirmek için elinde gelen ve gelmeyen her şeyi yapıyordu.

Afganistan toplumsal, kültürel ve insan ilişkileri bakımından orta çağ koşullarında yaşayan bir ülke.

Böyle bir ülkede Taliban’ın yeniden iktidar olmaması için hiçbir neden yok.

Taliban o ülke için ideal bir yapı.

Bunu da en iyi Taliban ve Kaide’yi kuran ya da Pakistan ve Suudi Arabistan desteğiyle kurduran ABD bilir.

Dini de en iyi Amerikalılar ve Amerikalıların iktidara taşıdığı yapılar kullanıyor.

Kanlı Arap Baharı Amerikalıların son tezgahıydı şimdi sırada “Afgan Baharı var”.

ABD’nin kafasında AKP yönetiminde Ankara’ya kesin bir rol vardır.

Rusya ve Çin’e karşı.

Yetmezse Afganistan’la 900 kilometre sınırı olan İran’ı da ekleyebilirler.

ABD ve müttefiği klasik emperyalist ülkeler “yaratıcı kargaşadan” çok hoşlanırlar.

Hayatı boyunca kendi içinde ya da çevresiyle kavga eden ülke ve toplumların ilerlemesi imkansız değilse de çok zor.

Türkiye’nin son on yılına bakın.

Her alanda ve her düzeyde felaket bir durum var.

Ülke ve dolayısıyla toplum her konuda kötüye gidiyor.

Bunu aklı başında dünyanın tüm saygın kurumları söylüyor.

Söylüyor ama Ankara’nın umurunda değil.

Ankara yeni maceralar peşinde.

Kanlı Arap Baharı’nda olduğu gibi “şimdilik” kanlı olmayan ama “kapkara” Afgan Baharı da ideolojik tercihlerine uygun bir yer arıyor.

Ankara korumasındaki İdlib’de ve radikal İslamcıların olduğu her yerde Taliban zaferi kutlanıyor.

Kim ne derse desin Afganistan yeniden radikal İslamcıların toplanma alanı olacaktır.

Böyle bir olasılık komşu ülke İran, Çin ve Rusya’nın arka bahçesi Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan büyük bir risk oluşturacaktır.

Afganistan’la 2450 kilometre sınırı olan ve nükleer bombalara sahip Talibancı Pakistan ayrı bir konu.

AKP yönetiminde Ankara ise bu ülkeyi Suudi Arabistan ve BAE’dan uzaklaştırmak için Pakistan’a çengel atmış durumda.

Herkes kavga ve gürültülere hazırlıklı olsun...

ABD’nin dost ve müttefiği olmak bunu gerektirir.

Yeni de kurtulmuştuk Trump’ın mektup ve twitlerinden!