ACAİP YAZILAR
Roller tersine döndü, Erdoğan’la Özgür Özel sanki yer değiştirdiler
Hey Allah’ım, bize her gün gün yeni bir deneyim kazandırıyorsun.
Tabii hikmetinden sual olunmaz ama bizim siyasetçilerin tavrı da kafamızı muhallebiye çeviriyor.
Türkiye’yi tek başına yöneten AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ana muhalefetin başkanı Özgür Özel aynı günlerde New York’taydılar.
İkisi de katıldıkları toplantılarda konuştular, medyaya da açıklamalar yaptılar.
Ama işe bakın ki sanki rolleri değişmiş gibiydiler.
Özgür Özel, Türkiye’nin itibarını yerle bir eden “rüşvet” olayı konusunda Tayyip Erdoğan’a öyle bir kalkan oldu ki, değme gitsin.
“Türkiye’de didişiriz ama yurt dışında tek yumruk oluruz” mantığı ile millete şirin gözükmek isteyen Özgür Özel, bir de ne görelim, “Türkiye’nin asla rüşvet gibi olaylara karışmayacağını” söylemiyor mu?
Gel de gülme.
Neymiş, “Türkiye rüşvet vermeye ihtiyaç duyacak bir ülke değilmiş” meğer.
Olsa olsa bir jest görmüşmüşüz.
Üstelik bu jeste karşılık Amerika’nın Ankara büyükelçiliğine kocaman bir arazi tahsis ederek biz de jest yapmışız.
Özgür Özel’in o anda aklına Amerika’ya yapılan jestin aslında Atatürk’ün binbir emekle kurduğu orman çiftliğinin talanı olduğu gelmemiş galiba.
Peki ana muhalefet lideri aşağılayıcı bir suçlamaya karşı “Türkiye tek yumruktur, rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk olsa da hiç dinlemeyiz” tavrını takınırken iktidarın başı AKP genel başkanı ne yapıyordu.
O da yabancı bir ülkede ülkemizin gözbebeği olduğunu düşündüğümüz ordumuzun genç teğmenlerini haşlıyor ve dünya kamuoyu önünde şikâyet ediyordu.
“Hak ettikleri cezayı almalarını temin edeceğiz. Burası kendini bilmezlerin at oynattığı bir meydan değil. Biz bu kendini bilmezlerin at oynattığı meydana ülkemizi kesinlikle bırakamayız” diyordu
Erdoğan’ın yabancı bir ülkede kendi askerlerini azarlamasını o sırada ülkemizde olan milli savunma bakanı ve dörder yıldızlı kuvvet komutanı generaller de duyuyor muydu, bilemem tabii ama onlar galiba tam da o sırada Atatürk’ten nefret eden Suudi Arabistan’ın milli gününü kutluyorlardı.
O milli gün Suudilerin Türklerden kurtuluşunu simgeliyor bir anlamda ama olsun, nasıl olsa din kardeşi değil miyiz?
Nereden neye geldik yahu?
Ülkenin muhalefeti yurt dışında hava atmak için rüşveti savunup aslanlar gibi Erdoğan’a sahip çıkarken, ülkeyi tek başına yöneten ise yabancılara Türk askerinden yakınıyor.
Diyorum ya, Allah’ın hikmetinden sual olunmaz diye.
Ama diyorum ki “Yüce Allah’ım, bunları niye bizim yaşadığımız döneme denk getirdin, bizim de günahımız var da yoksa cezamızı bu dünyada mı çekiyoruz?”
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Harama dolaylı değil, doğrudan ortak olmak
Gazeteci Erdem Beliğ Zaman’ın gönderdiği aforizmalarla keyifli pazarlar dilerim;
Taliban kafalı İmam Hatip Lisesi müdürü Ergin Kaya Kırbıyık, başı açık diye müdür muavininin odasının kapısını, kamu malına zarar vermek pahasına kırdırdı! Türkiye bu vandallığı mağdure müdür muavininin çektiği video sayesinde öğrendi! Oysa bu vandallığın sorulduğu Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, gerici müdüre değil de bu görüntüleri paylaşan mağdure müdür muavinine tepki gösterdi. Anlayacağınız gerici müdür kamu malına zarar verse de Yusuf Tekin kendi malına zarar vermek istemedi!
★★★
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Narin cinayetine ilişkin, “Hiçbir şey karanlıkta kalmayacak!”, dedi. Bu beyanında sanırım partilerinin simgesindeki ampule atıfta bulunmuş. Ama o ampulün iğne ucu kadar bir yeri bile aydınlattığını bugüne dek görmedik!
★★★
Tarım ve Orman Bakanlığı evde kendi alkolünü üretmek isteyenlerin önüne geçmek ve vergilendirilmiş alkol ürünlerini satın almayı teşvik için etil alkol satışını kontrol altına almış. Böylelikle kendi anlayışlarına göre harama dolaylı değil, doğrudan ortak olmak istiyorlar!
★★★
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “güvenlik bizim için çok önemlidir” açıklamasından hemen sonra Yunan sahil güvenlik botu sınırımızı geçip sahillerimizde fink attı!.. Bugünkü halimizi de sayın Cumhurbaşkanının devamlı “yükseliyoruz” deyişinden anlıyoruz!
★★★
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, hemen hiçbir Türkiye Cumhuriyeti millî gününde Anıtkabir’i ziyaret etmezken, Suudi Krallığı millî günü için düzenlenen resepsiyona koşa koşa katılmış! Kızmamalı, zira herkes kendini ait hissettiği ülkenin millî gününü kutlar!
★★★
Gaziantep’te bir vatandaş geçen yıl toprağa verdiği ablasının yaşadığını öğrenmiş… Darısı güzel günlerini yıllar evvel toprağa veren milyonlarca emeklinin başına!
KOMİK
Karadenizliye gülerken yazının sonunda morarmayın ama
Bir Karadenizli doktor “Life Tv Show” adlı yarışma programına katılır.
Ödül: 500 bin TL
Sizde bir deneyin:
Sunucu sorularını sormaya başlar..
1.Tarihteki 100 yıl savaşları ne kadar sürmüştür?
- A) 116 Yıl
- B) 99 Yıl
- C) 100 Yıl
- D) 150 Yıl
Karadenizli bu soruda pas geçme hakkını kullanır.
- Panama şapkası hangi ülkede keşfedilmiştir?:
- A) Brezilya
- B) Şili
- C) Panama
- D) Ekvador
Karadenizli, seyircilerin yardımını istemiştir.
- Rusların bayramı olan Ekim direnişi hangi aydadır?:
- A) Ocak
- B) Eylül
- C) Ekim
- D) Kasım
Karadenizli, telefon hakkını kullanıyor ve başka bir Karadenizliyi arıyor.
- Kral George IV’ün doğru adı nedir?
- A) Albert
- B) George
- C) Manuell
- D) Jonas
Karadenizli, iki yanlış şıkkı götürme hakkını kullanıyor.
- Kanarya adalarının ismi hangi hayvandan gelmiştir?
- A) Kanarya
- B) Kanguru
- C) Fare
- D) Fok balığı
Karadenizli çekini alıp oyundan çekiliyor.
Okurken güldüyseniz doğru cevaplara da bir göz atın...
1) 100 Yıl savaşları 116 yıl sürmüştür (1337 ile 1453 arası)
2) Panama şapkası Ekvador’da keşfedilmiştir.
3) Rus Bayramı “Ekim Direnişi” 7 Kasım’da kutlanır.
4) Kral George IV’ün asıl adı Albert’tir. Kral 1936 yılında ismini değiştirmiştir.
5) Kanarya adalarının Latince adı “Fokların” adasıdır ve bu isim fok balığından gelmiştir.
(Ne oldu? Bir an kendinizi bir Karadenizliden zeki ve bilgili mi sanmıştınız?)
SOSYAL MEDYA
ÇOK GÜLDÜM
Pazarın fıkraları
Bu hafta Yıldırım Tuna’dan üç fıkra geldi.
İlk fıkranın altındaki notu mutlaka okuyun. Açıkçası ben de yeni öğrendim, üstelik yanılmıyorsam bu fıkra benim köşemde çıkmıştı.
Yaşlı teyzenin bademleri
Tur otobüsü şoförünün omzuna dokunulunca adam hafifçe başını çevirmiş, bir bakmış ki elinde bir avuç badem, yaşlı bir kadın durmakta. Teşekkür ederek almış bademleri ve yemiş.
15 dakika sonra yaşlı kadın tekrar şoförün omuzuna dokunup bir avuç daha badem vermiş ve bu ikramı 5 kere daha yapınca “Zahmet ediyorsunuz efendim..” demiş saygılı şoför, ” Hep bana yedirdiniz.. Biraz da kendiniz yesenize..”
“Çiğneyemiyorum evladım” demiş yaşlı kadın, “Dişlerim yok..”
“Niye satın alıyorsunuz o zaman?..”
“Evladım ben sadece üzerindeki çikolata kaplamasını emmesini seviyorum!..”
(Bu fıkrayı 2006 da yazmıştım, 26.07.2006’da yayınlandı, bu fıkra epey sosyal medyada kullanıldı, bazı tur otobüs şoförleri, başlarından geçmiş bir anı gibi anlattılar)
Etrafımız sarıldı..
Karım “Evin içinde neden silah taşıyorsun?” diye sordu..
“Bizi sürekli izliyorlar ve dinliyorlar hanım..” dedim, “Uzaktan patlatılan çağrı cihazlarını okumadın mı?.. Cep telefonunun yanında herhangi bir şeyden bahset, onunla ilgili reklamlar, haberler anında cebine geliyor. Konunun ciddiyetini anlayamıyor musun?”
Karım telaşımı görüp gülünce dayanamayıp mutfaktaki
mikrodalga fırın da katıla katıla gülmeye başladı.
Müzakere
Geri kalmış bir ülkenin konteyner gemisine korsanlar tarafından el konulmuş..
Başkanın konuyu çözmesi için atadığı bir yetkili müzakere için olay yerine gönderilmiş, korsanların lideri konteynerlerin üzerine çıkıp elindeki silahı göstererek “Fidye 10 milyon dolar” demiş, “ Pazarlık istemiyoruz.. Yoksa gemiyi havaya uçuracağız..!”
“ Sana 20 milyon dolar!” diye cevap vermiş yetkili, “Ama bana 40 milyon dolarlık makbuz vereceksin.”