PKK, bölücübaşı Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısı üzerine kongresini 5-7 Mayıs’ta toplamış ve kendini feshetme kararı almış.
Ama bunun nasıl olacağı...
Sahip olduğu silahları ve mühimmatı teslim edip etmeyeceği...
AKP-MHP tarafının kendilerine neler vaat ettiği...
Anayasa’da hangi değişikliklerin yapılmasını şart koştuğu...
Kırk bine yakın askerimizi, öğretmenimizi, korucumuzu, polisimizi, mühendisimizi, vatandaşımızı katleden katillerin bundan sonra nerede yaşayacağı...
Ne gibi tavizler verildiği...
Kısacası henüz hiçbir şey belli değil..
Çünkü bizi yönetenler yokmuşuz gibi davranıyor.
Bize en küçük bir açıklama yapma gereği bile duymuyorlar!
Öcalan’ın bildiği, dağdaki teröristin bildiği, bizden saklanıyor...
20 YIL ÖNCE İSTESEYDİ!
Önemli olan bu noktaya nasıl gelindiği...
Hatırlayın, her şey Devlet Bahçeli’nin Meclis’in açılışında DEM’lilerle tokalaşmasıyla başladı.
Sonra çıktı, Apo’ya ve DEM’e çağrıda bulundu.
Hatta “Apo gelsin Meclis’te konuşsun” bile dedi.
Yani bütün olay Devlet Bahçeli’nin tavır değiştirmesiyle başladı...
Peki; bu durumda şu soruyu sormak çok mu anlamsız olur:
Devlet Bahçeli 20 yıl önce bugünkü gibi davransaydı, en azından 20 bin evladımız hayatta kalmaz mıydı?
Madem bu büyük sorunu bir çırpıda çözebiliyordu neden bunca yıl bekledi?
Nasıl oldu da sürekli olarak, “Terörle müzakere değil mücadele edilir” derken, bugün bu noktaya geldi.
Ve koskoca bir ülkenin “terörle mücadele politikası” bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak söze göre belirlenir mi?
HALKA SORUN!
Evet, terör bitmeli...
Ama kaybeden; terörden mağdur olanlar değil, terörü yaratanlar olmalı...
Bugün teröristlerle pazarlık edenler, “anlaşma koşullarını” daha fazla geciktirmeden bu ülkenin vatandaşlarıyla paylaşmalı.
Kararı da doğrudan halk vermeli!
Çünkü bizi yönetenler, çocuklarına çürük raporu aldırıp askere göndermezken, bu halkın çocukları PKK kurşunuyla can verdi.
Bakalım halk ne diyecek?
Halkın onay vermediği hiçbir çözümün, çözüm olmadığı da...
Asla unutulmamalı...
Özgür Bey’e çağrı!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel önceki gece Sözcü TV’ye çıktı ve gündemdeki bütün konularda hemen her gün araştırma yaptırdıklarını, politikalarını buna göre belirlediklerini söyledi.
Bu, güzel bir şey...
Çünkü halka ne kadar kulak verirsen, o kadar çelişkiye düşmez, kavga etmezsin.
Bunu söyledikten sonra iktidarın PKK’yla yürüttüğü sürece de değindi ve “Şehit ailelerini yaralamayan her girişimi destekliyoruz” dedi.
Sonra da “Ben bu cumhuriyetin ne hayrını görmüşüm” diyen Sırrı Süreyya Önder’e övgüler düzdü.
Onun ne kadar barışçı olduğunu falan anlattı.
Kendisine bir öneride bulunmak istiyorum:
Madem gündemdeki her konuyu halka sorup anket yaptırıyorlar; o zaman sokaktaki vatandaşın şu yeni açılım süreci hakkında ne düşündüğünü de sorup aldıkları sonucu bize de açıklasınlar...
Ben özellikle CHP tabanının ve seçmeninin PKK’yla yapılan pazarlıkları, Sırrı Süreyya Önder güzellemelerini onayladığını sanmayanlardanım.
★★★
Haydi Özgür Bey, bir anket de bu konuda yaptırın...
Yaptırın da seçmeninizden “ayrı” düşecek sözler etmeyin!
Sömürge miyiz?
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği bir açıklama yapmış ve “Büyükelçilik görevlilerimizin Türkiye’deki sabıka kayıtlarına erişim imkanı var” demiş...
Nasıl yani?
Ve hangi sıfatla?
Hangi kanun uyarınca?
İYİ Parti Teşkilat Başkanı ve Bursa Milletvekili Hasan Toktaş’ın deyimiyle, “Bu rezillik de ne oluyor? Kişisel Verileri Koruma Kanunu sadece Türk vatandaşlarına mı uygulanıyor? ABD’ye böyle bir imtiyaz mı verdiniz? Türkiye müstemleke (sömürge) mi?”
★★★
Uluslararası ilişkilerde “karşılıklılık” ilkesi geçerlidir.
ABD’liler Türkiye’deki sabıka kayıtlarına bakabiliyorsa, bizim ABD’deki konsolosluklarımız da ABD vatandaşlarının bilgilerine ulaşabiliyor mu?
Bakalım Dışişleri Bakanlığı bu skandalı nasıl açıklayacak?
GÜNÜN SORUSU
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun, 4 firmaya özel davetle 28 milyar liralık kamu ihalesi verdiği iddia edilmiş.
Sorum İBB Sözcüsü Murat Ongun’un oğlunun karton kumbarasındaki 300 liraya tutanakla el koyan savcılara:
28 milyarın, 300’den büyük olduğunu biliyorsunuz değil mi?