Meclis lokantasında tacize uğrayan kız çocukları meselesi ne oldu?
Bir garson tutuklandı, olay kapatıldı.
Ne yandaş medya haber yaptı bu skandalı, ne de Meclis Başkanı’ndan doğru dürüst bir açıklama duyduk.
Sonra ne oldu?
Uyuşturucu kullanan ünlüler olayı patladı.
Hatta dikkatler tamamen buraya odaklansın da başka hiçbir şey konuşulmasın diye... Fenerbahçe Başkanı da işin içine katıldı.
Olayın daha da büyümesi için “haber göstericisi” Rümeysa Hanım’ın cep telefonundan elde edilen yazışmalar “acar gazeteciler”e sızdırıldı.
Bunların en acarı da elbette Nedim Acar, pardon Nedim Şener’di...
★★★
Mesleğe DÜNYA gazetesinde, benim yanımda masum bir muhabir olarak başlayan bu kardeşim, bugünlerde Kont Drakula’ya dönüştü...
Kumpas davalarından birinde tutuklanıp içeriye girinceye kadar meslek etiğine saygılı, işini yapmayan çalışan iyi bir gazeteciydi; bugün muhaliflerin kanını emen bir vampir oldu.
Uzatmayayım Nedim de kendisine ulaştıran yazışmalar için “Bunlar iki kişi arasında geçen özel yazışmalar. Bunlarda suç yok, olsa olsa ahlaksızlık var. Ben de ahlak polisi değilim” demedi. Olduğu gibi yayınladı.
İşte; ondan sonra da kızılca kıyamet koptu...
Kimi pornografik hikaye paylaşır gibi Nedim’in, Hürriyet gazetesinde yayınladığı bu iğrençliği paylaştı...
Kimileri de haklı olarak özel hayatın gizliliğinden söz ederek, “Sana bu kayıtları sızdıranların bir amacı olduğunu görmüyor musun? Kendini neden kullandırıyorsun Nedim?” diye sordu.
Sonuçta Saadettin Saran, Fenerbahçe Kulübü’ne yapılan bir baskınla, makamında gözaltına alındı.
Tıpkı azılı bir katil gibi!
Daha iki gün önce ifade vermek için yurtdışından apar topar dönen o değilmiş de her an kaçabilirmiş gibi bir gece jandarma nezarethanesinde tutuldu.
Dün çıkarıldığı mahkemede ise “haftada iki gün imza” şartıyla serbest bırakıldı.
★★★
Şimdi yazının başına dönüyorum:
Meclis’te patlak veren ve yıllardır sürdüğü söylenen kız çocuklarına taciz olayı, bu olaydan daha mı önemsiz?
Elbette değil!
Birinde bir ya da bir çok genç kıza cinsel taciz var...
Diğerinde iki yetişkin arasındaki bir ilişki...
Sür bu filmi piyasaya, diğeri kapansın gitsin!
Sadece o mu; asgari ücret de konuşulmasın, ülkemizin üzerinde dolaşan meçhul İHA’lar da...
Varsa yoksa Rümeysa Hanım’ın poposu...
Ne popoymuş be arkadaş?
Günlerdir bütün ülkeyi sallıyor!
Büyük hata!
Söz Hürriyet yazarlarından açılmışken devam edelim:
Bu gazetenin Genel Yayın Yönetmeni, yazarı ve CNN Türk Programcısı, “çakma Ali Kırca” Ahmet Hakan geçenlerde itirafname gibi bir yazı kaleme aldı:
“İktidarı savunmak, gazetecilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. AK Parti’nin, milletvekillerini ekranlardan uzak tutması akıl alır gibi şey değil. Çoklu tartışma programlarında AK Parti’yi gazeteciler değil AK Parti milletvekilleri savunmalıdır. Gazetecilerin asli işlevlerine dönmesi de ancak bu şekilde mümkün olacaktır...”
Yani adam diyor ki:
“Bıktım be kardeşim sizi savunup komik duruma düşmekten. Bundan sonra savunmayacağım. Başınızın çaresine bakın!”
★★★
İsmail Saymaz’ın haberine göre, bu isyan etkili olmuş ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AKP’li vekillere televizyon programlarına katılmaları konusunda talimat vermiş...
Bundan böyle AKP’yi televizyon ekranlarında yandaş gazeteciler değil, kendi milletvekilleri ve yöneticileri savunacakmış...
★★★
Ne yalan söyleyeyim, tavsiye etmem...
Çünkü hiçbirinin, “yalakalık yapma, olayları çarpıtma ve yalan söyleme” konusunda bu arkadaşlar kadar başarılı olacağına inanmıyorum.
Kırmızı çizgi
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın İmralı Süreci ile ilgili “Kırmızı çizgilerimiz var” açıklamasına yanıt vermiş ve “Biz kırmızı çizgilerle masaya gitmek yerine ‘Olur’larla gitmek gerektiğini düşünüyoruz” demiş...
Tabii canım; hanfendi nasıl arzuluyorsa öyle olsun...
Anayasa’nın değiştirilmez maddeleri değişsin, Apo serbest bırakılsın, katiller salıverilsin, ülke bölünsün; ne var bunlarda?
★★★
Bu işin buraya varacağı belliydi de...
Allah Devlet Bahçeli’yi bildiği gibi yapsın!
GÜNÜN SORUSU
Dün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderlerinden, İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’yü kaybedişimizin 52’nci yıldönümüydü. Sorum 12’nci Cumhurbaşkanı’na:
Kurumunuzun internet sitesini didik didik ettim bulamadım. Kısa bir süre önceye kadar her ölüm yıldönümünde saygıyla andığınız İsmet İnönü için bu kez bir mesaj yayınlamadınız mı? Yayınlamadıysanız neden?