Türkiye’ye gelmek için Azerbaycan’dan havalanan C-130 tipi kargo uçağının Gürcistan’da düşmesinin ve 20 askerimizin şehit olmasının üzerinden üç gün geçti.

Yazdım, yazdım; sildim!

Düşüncelerimi “gazeteci tavrı” içinde anlatmayı beceremediğim için yaptım bunu...

Duygularım hep ön plana çıktı; isyana dönüştü.

Öyle olunca da sanki bu korkunç olayı umursamamışım gibi bir hava doğdu.

Sonuçta siz de haklı olarak sorup durdunuz:

“Her konuda söyleyecek bir sözün var da 20 şehidimiz neden umurunda olmadı Mustafa Mutlu?”

★★★

Olmaz mı?

Ben de herkes gibi kahroldum...

Sinirlerimi kontrol edebilmek için zaman kazanmak istedim.

Televizyonlara, gazetelere bakın; yazanların, konuşanların çoğu “kuru bir başsağlığı” dilemekten öte gidemedi.

En babası, “Suudi Kralı öldüğünde ulusal yas ilan eden iktidar, neden bir günlük ulusal yası çok gördü?” diyebildi.

★★★

Ancak dün bütün gün bazı kanallarda canlı olarak yayınlanan cenaze törenlerini izlerken “Ne olursa olsun. Yazacağım. Kimsenin sormadığı o soruları soracağım” demeye karar verdim.

Şimdi “Kral Çıplak” deme zamanı...

Haykırmak yetmiyor; tepinmek istiyorum:

Eğer bu uçak bir suikast sonucu değil de teknik arıza nedeniyle düştüyse...

Bunun adı toplu cinayettir.

Yani katliamdır.

O suçu işleyenler de Suudi Arabistan’ın “emekli ettiği” 60’ına merdiven dayamış o “uçan tabutlar”ı alıp askerlerimizi içine koyanlardır.

Yaşadıkları lüks saraylar yetmezmiş gibi durmadan yeni saray yaptıran ve bunu “İtibardan tasarruf olmaz” diye açıklayanlardır...

★★★

Her türlü lükse para var; yangın uçağına para yok...

Yazlık, kışlık saraylara, onlarca lüks makam uçağına, helikoptere, yata, kata, 4 bin kişilik koruma ordusuna para var; askerin uçağına yok!

Kimse kusura bakmasın; ağlayarak ve bilgisayarın tuşlarını döverek yazıyorum bu yazıyı:

Kahrolsun böyle itibar!

Olmaz olsun, saraylarınız, yatlarınız, katlarınız...

Ölümüne neden olduklarınızı “şehit” ilan edip, geride kalan yakınlarına küçücük bir maaş bağlamakla devlet olunmuyor.

★★★

Şehit, savaşta verilir...

Sen cimriliğin ve hep kendine yontman yüzünden ölenlerin hesabını vermeyeceksin; birer “şehit” payesiyle hesabı ödemeyi yine öbür dünyaya bırakacaksın...

Bu kafayla devlet değil, aşiret bile yönetilmez!

Bizim bugün yaşadığımız bütün sorunların nedeni de halkını “yanaşma” gibi görüp yoksulluğa mahkum eden “feodal siyaset ağaları”dır!

★★★

Ben üç günlük suskunluğum için özür dilerim.

Ya bu faciaya neden olanlar...

Eski, yıpranmış uçakların alım sözleşmelerinin altına imza atanlar...

Yargılanmayacaklarını adım gibi biliyorum ama...

Acaba en azından onlar da kuru birer özür diler mi?

Ya da sorularıma verecek yanıtları var mı?

Su da vermeyin!

İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun sosyal medya hesabına erişim dün üçüncü kez engellendi.

Yakında kendisine suyla yavan ekmekten başka bir şey verilmediğini duyarsak, ben kendi adıma şaşırmam...

Çünkü, birilerinin tek işe gücü, “İmamoğlu’na bugün ne gibi bir kötülük yapabiliriz”i düşünmek...

Aç, susuz bırakmak da yetmez; kırbaçlayın her gün...

Ya da ayak tabanlarına tuz sürüp keçilere yalatın...

Üç-dört kediyle birlikte, ağzını bağladığınız bir çuvalın içine koyup dışarıdan vurun. Kediler can havliyle icabına bakar nasılsa...

Bir de...

Elektrik var mesela...

Onu da bayağı kullandı 12 Eylül elemanları!

Eminim bunlar bilmediğiniz kötülükler değil ama satırlara dökersem belki insanlığınız aklınıza gelir de utanırsınız diye yazıyorum.

Sözüm kime mi?

Sahip oldukları gücü ve makamı, hukuka aykırı bir şekilde kullanan herkese!

GÜNÜN SORUSU

Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yargılanmasına karar verdiği Gezi Parkı davası hükümlüsü Tayfun Kahraman’ın tahliye talebi, yerel mahkemelerce ikinci kez reddedildi. Sorum; temel görevi Anayasa’nın uygulanmasını sağlamak olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a:

Anayasa’nın ve Anayasa Mahkemesi’nin tanınmadığı bu kararlar konusunda neden suskun kalıyorsunuz? Anayasa’yı tanımayan bu mahkemeler yarın sizi de tanımazsa yine suskun kalır mısınız?