Korkusuz

Önce ekmekler bozuldu...

Önce ekmekler bozuldu...
Ekmek Sanayi İşverenler Sendikası Başkanı sevgili dostum Çetin Keçeli önceki gün yaptığı açıklamada, “Toprak Mahsulleri Ofisi, piyasaya ikinci kalite un veriyor. Bu undan ekmek üretilemediği için, üretici iki çuval birinci tip ekmeklik unla bir çuval kalitesiz unu karıştırıp ekmek yapmaya başladı” dedi.



Çetin Keçeli’nin ANKA’ya verdiği demeci okuyunca, Türk edebiyatının ölümsüz isimlerinden Oktay Akbal’ın “Önce ekmekler bozuldu’’ adlı kitabını hatırladım… Akbal, 1946’da yayımladığı kitabındaki öyküye, “Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey…” diye başlıyordu.

  1. Dünya Savaşı’nın dünyada yarattığı etkileri konu alan aynı isimli öykü, savaşın yarattığı değişim ve dönüşümü bir kuyumcu titizliğiyle aktarıyor ve her şeye rağmen, iyimserliği elden bırakmıyordu.


EKMEK SIKINTISI

Bugün ülkemizde bir savaş yok; ülkemizi tehdit eden başka bir ülke de…

Peki ne oldu da Çetin Keçeli’nin deşifre ettiği “kalitesiz un” hayatlarımıza girmeye ve “ekmeklerimizi bozmaya’’ başladı?

Bunun tabii ki birkaç sebebi var. Ancak en önemli sebep hiç kuşkusuz ki; Türkiye’nin artık “tarımda kendi kendine yeten’’ bir ülke olmaması...



20 YILIN SONUCU

Bu günlere bir günde gelinmedi. AKP iktidarı, geride kalan 20 yıl içinde Türk çiftçisini üretemez hale getirdi. Yılda 20 milyon ton buğday ihtiyacımız varken, Türk çiftçisi bunun ancak 14 – 15 milyon tonunu karşılayabilmeye başladı. Çünkü, AKP ‘’ithalat’’ denilen virüsü topraklarımıza bulaştırarak yerli üretimi ikinci plana itti. Şimdi ise ithalata dayalı rejimin acısını çekiyor, döviz fırladıkça başta un olmak üzere her ürüne yapılan zam yüzünden ihtiyacımızı karşılayamayacak hale geliyoruz.

Bugün savaş olmamasına rağmen, ekmek kuyrukları uzuyor, fırıncılar un almakta zorlanıyor. Un sanayicisi ise elindeki malı satarsa, yerine yenisini koyamayacağını düşünüyor. Bu yüzden de malını “kontrollü’’ satıyor. AKP’nin Türkiye’yi deneme tahtasına çeviren ekonomik saçmalıkları, hem “ekmekleri bozuyor” hem de toplumsal huzuru ve güveni yok ediyor. Türkiye, ne yazık ki; “ekmek bulamayacağı günler”e doğru koşar adım gidiyor.

Bir fırıncının feryadı...


Türkiye’nin hemen hemen her yerinden gelen “ekmek kuyruğu” görüntüleri içimizi acıtıyor. TL değer kaybettikçe, kuyruklar da bir o kadar uzuyor. Çünkü, bir ekmeğin fiyatı 3.5 TL… 4 kişilik bir hane, günde ortalama on ekmek tüketse, bütçesinden her ay sadece ekmeğe 1000 TL ayırması gerekiyor. Yurttaşlarımız bu yüzden, CHP’li belediyelerin ürettiği 1 ya da 1.25 TL’den satılan ‘Halk Ekmek’i tercih ediyor.



YOKSULLUK KUYRUĞU

Ekmek, AKP ve MHP iktidarının iflasını gösteren en önemli unsurlardan biri haline geldi. Yoksulluk bir anda gün yüzüne çıktı. Yurttaşlarımız, bu soğuk ve yağışlı havalarda, ekmeği ucuza alabilmek için saatlerini ekmek kuyruğunda tüketmeye başladı.

Önceki gün sohbet ettiğim bir fırıncıya, “Halk Ekmek büfeleri önündeki kuyruklar uzuyor. Fırınlarda durum nedir?” diye sordum. ‘’Bir dokundum bin ah işittim’’ desem yeridir….

EKMEK ÜRETMEK ZORLAŞTI

“3 kuşak fırıncı” olduğunu söyleyen Kadıköylü esnafımız, içlerine itildikleri durumu şöyle anlattı:

“Dövizdeki oynaklık yüzünden, son altı ayda 3 işçimi çıkarmak zorunda kaldım. Çünkü; artık maliyetleri hesaplayamıyorum. Bu fırına her ay 7 bin TL doğalgaz faturası geliyor. Ustalarımız 7 bin TL maaş alıyor. 2018 yılında 36 TL’ye aldığım unun torbası, bugün 400 TL’ye yaklaştı. 50 kiloluk ekmeklik unun fiyatı 400 TL’ye dayandı. Biz unu kamyonla alırdık önceden. Her fırın kapısının önüne bir kamyon un indirirdi. Şu an bir kamyon un 128 bin TL… Hiçbir fırıncı bu parayı verecek durumda değil.”

EKONOMİNİN ÖZETİ

Fırıncı esnafı yaşadıkları açmazı anlatırken sözlerine şöyle devam eti:

“Önceden bir kamyon un gelirdi benim dükkanımın önüne… Şimdi bir kamyon un, en az altı fırına dağıtılıyor. Zaten kimsede bir kamyon un alacak para da kalmadı. Un satan sanayici de elindeki malın bitmesini istemiyor. Çünkü tüm fiyatlar dolara ve euoruya endeksli. Onlar yükselince un fiyatı da fırlıyor. Ne yapacağımızı bilemez hale geldik…”

“Bugün ilk kez birçok bakkala ve bayiye ekmek veremedim” diyen fırıncı esnafımız, “Çünkü unum biterse, yarın bir daha un alamayacağım. Bu yüzden sadece fırına gelen müşterime ekmek veriyorum” ifadesini kullanıyor.