Açık adı Ahmet Gökhan Sarıçam... AKP Kırklareli Milletvekili... Hukukçu!
Pınarhisar Beş Hekimli Aile Sağlığı Merkezi’nin açılışında, “Ben devlet olarak üzerime düşeni yaptım. Memnuniyetsizlik olursa gidin doktorların gırtlağına yapışın. Hizmeti vermeyen onlar” dedi...
Her yıl onlarca doktorun ve sağlık çalışanının dövüldüğü, hatta öldürüldüğü, “Eskiden ilaç bile alamıyorduk, artık doktor dövüyoruz” diye övünen yaratıkların aramızda dolaştığı bir ortamda yapılan bu “on beş sözcüklük konuşma”, “demokrasinin olmazsa olmazları” açısından da tam bir skandal anlamına geliyor.
★★★
“Bağımsız ve tarafsız yargı ilkesi” açısından: Bu sözler, muhalif vatandaşlara sık sık uygulanan “halkı kin ve düşmanlığa tahrik, sağlık çalışanlarını şiddetin hedefi haline getirme” suçunun ta kendisi... Ancak ne yazık ki savcılar hala kendiliğinden harekete geçip soruşturma başlatmadı.
★★★
“Partilerin eşitliği ilkesi” açısından: Bu sözleri muhalif bir siyasetçi söyleseydi, şu anda Silivri’de olurdu. Muhalif partiler, bu konuda tepki bile veremedi!
★★★
“Bağımsız medya ilkesi” açısından: Bu sözleri muhalefetten biri söyleseydi bugün Ahmet Gökhan Sarıçam’ın skandal açıklamasını haberleştirmemek için başını kuma gömen devekuşu yandaş medya, o zaman günlerce süren canlı yayınlar yapar, eli sopalı adamları büyük ekran önünde saatlerce konuştururdu.
★★★
“Güçlü sivil toplum ilkesi” açısından: Bu söz herhangi bir Avrupa ülkesinde söylenseydi, tüm halk doktorlara destek eylemleri yapardı. Bu eylemler, o gafil siyasetçinin istifa edeceği güne kadar sürerdi. Biz ne yaptık? Haberi okuduk ya da dinledik ve unuttuk.
★★★
Evet; AKP’li vekil iktidarda olmanın verdiği cesaretle büyük bir suça imza attı. Peki; yukarıda sıraladığım “demokrasinin olmazsa olmaz güçleri” sessiz kalarak ya da yeterince tepki vermeyerek bu suça ortak olmadı mı?
Asla yapmaz!
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Hakkımdaki davaların altında Sayın Cumhurbaşkanı’nın imzası vardır” diyen Ekrem İmamoğlu’na yanıt vermiş:
“Bağımsız yargı organlarına intikal etmiş meselelerde yürüyen hukuki süreçlerin devamlı surette Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la bağdaştırılmaya çalışılması, hem Sayın Cumhurbaşkanımıza atılan büyük bir iftiradır hem de yargı süreçlerini akamete uğratma çabalarıdır.”
Haklı...
Tarafsız bir cumhurbaşkanı asla yargıyı etkilemez...
“Ben bu davaların savcısıyım” falan demez...
Açılan her soruşturmadan, tutuklanan her muhaliften sonra çıkıp hakim gibi karar açıklamaz.
Tarafsız cumhurbaşkanı asla bunları yapmaz...
Ama... Taraflı iktidar partisi genel başkanı yapar!
O yüzden Ekrem İmamoğlu’nun sözlerine yanıtı, maaşını “devlet”ten alan ve “tarafsız” olması gereken Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı’nın değil, maaşını AKP’den alan ve “taraf” olan AKP Sözcüsü’nün yanıt vermesi gerekirdi.
GÜNÜN SORUSU
CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, “Bana bir Audi’yi çok gördüler” dediği lüks aracın “kaybolduğunu” iddia etti... Sorum Ali Bey’e:
Makamınıza tahsis edilmiş araba kimin altında?
Direniş destanı!
Boğaziçi Üniversitesi yakın zamana kadar ülkenin en “apolitik” üniversitesiydi.
Öğrenci olaylarının doruğa çıktığı 1980 öncesinde bile ne sağcı ne de solcu örgütler bu üniversitede etkili bir varlık gösterebildi.
Liberal demokrat aydınlar yetiştiren, etliye sütlüye pek karışmayan bir kurumdu.
Kaderin oyununa bakın ki; AKP’nin tüm üniversitelerin üzerinden buldozer gibi geçtiği bu dönemde iktidarın uygulamalarına direnen tek üniversite Boğaziçi oldu.
O “pamuk” gibi gençler, “sert birer kaya”ya dönüştü. Akademisyenleriyle, öğrencileriyle tüm üniversite mensupları 1507 gündür tek yürek oldu.
Onlarca anlı şanlı hoca üniversiteden atıldı, yüzlerce öğrenci gözaltına alındı, tutuklandı; yine de yılmadılar.
Ama Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirmekle görevli kayyum rektörler de bıkıp usanmadı.
Dün de çok sayıda öğrencinin üniversiteye girişini yasakladılar.
Gerekçe ne biliyor musunuz?
Bini aşkın öğrencinin, 10 Şubat’ta açılan yeni kafenin fiyatlarını pahalı bulması ve bu yüzden protesto etmesi...
“İşgal kafe” adını verdikleri kafede pahalı kahveleri değil kendilerinin yaptığı çayları ve kahveleri içmesi...
★★★
Yıllarca Boğaziçi’nin “sisteme teslim olmuş okumuş koyunlar” yetiştirdiğini düşünen biri olarak bunu söyleyeceğim asla aklıma gelmezdi ama...
Sizinle gurur duyuyoruz sevgili öğretim üyeleri ve çocuklar...
Bizim koyunlaştığımız bir dönemde, direnmenin ve teslim olmamanın yüceliğini hissettirdiğiniz için!