Cumhurbaşkanı dün partisinin grup toplantısında, mezuniyet töreninden sonra toplanıp “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye yemin eden teğmenlerin ihraç edileceklerinin sinyalini verdi.
Çünkü “disiplin suçu” işlediklerini, ileride 15 Temmuz’da darbe yapmaya kalkışan askerler gibi aynı suçu işlemeyeceklerinin garantisi olmadığını söyledi.
Yani disiplin suçu dediği olayı, “darbe yapma ihtimali”ne kadar vardırdı.
★★★
Hukukta böyle bir suçlama olmaz.
Bugün hakaret eden birini, “Sen yarın adam da öldürürsün” diye en ağır cezaya çarptıramazsınız.
Hukuk, işlenen suçu yargılar, olasılığı değil!
Suç, sadece disiplin suçuysa, bunun gereğini disiplin kurulları yerine getirir.
Cumhurbaşkanı da olsanız karar konusunda talimat veremez, görüş açıklayamaz, karar vericileri etkilemeye çalışamazsınız.
★★★
Cumhurbaşkanı, Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kurulu’nu, partisinin disiplin kuruluyla karıştırmışa benziyor.
Görüş açıklamayı bırakın, resmen teğmenlerin cezalandırılması konusunda baskı yapıyor.
Siz teğmenlerin dosyasını görüşecek olan Disiplin Kurulu’nun üyelerinden biri olsanız, ne hissederdiniz?
Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerinden sonra özgürce karar verebilir miydiniz?
Teğmenleri suçsuz bulmanız ya da hafif bir cezayla cezalandırmanız durumunda, hedef tahtasına kendi resminizin asılacağını tahmin etmez miydiniz?
Bu baskıdan ve müdahaleden etkilenmez miydiniz?
★★★
Sorum çok basit:
Madem teğmenlerin yaptığı şey disiplin suçu, koskoca Cumhurbaşkanı neden karışıyor?
“Karışırım” diyorsa; ülkemizdeki bütün kamu kuruluşlarının disiplin kurullarının kararlarına da karışıyor mu?
Onlara da karışıyorsa, böyle bir devlete “hukuk devleti” denilebilir mi?
★★★
Sayın Cumhurbaşkanı...
Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ve Başkomutanı olarak başına sarık takıp tarikat şeyhinin elini öpen general hakkında bir cümle bile kurmadınız.
Çok da doğru yaptınız.
Olması gereken buydu. O olayda Disiplin Kurulu, “her nedense” bir yıl boyunca karar veremedi, bu arada da adam emekliye ayrılıp kurtuldu.
Peki; koca bir generalin yaptığı disiplinsizlik karşısında bile sinirlerinize hakim olmuşken; üç kadın teğmenle neden uğraşıyorsunuz?
★★★
Lütfen düşünün:
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın sergileyeceği tavır böyle mi olmalı?
Bir oy uğruna!
Evladınızı, ananızı, babanızı, kardeşinizi, eşinizi öldüren birine “Silahı gömdüğün anda önünü açarım” der misiniz?
Siz demezsiniz ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu sözleri dün aynen söyledi. Hem de Meclis çatısı altında!
Kandil’deki eli kanlı teröristlere çağrı yaparak “Silahı gömdüğünüz anda önünüz açılır” diye konuştu.
Ya bu örgütün kırk yıldır öldürdüğü 40 binden fazla asker, öğretmen, mühendis, korucu, polis, erkek, kadın, yaşlı, genç, çocuk... Onlar ne olacak?
Daha birkaç gün önce Öğretmenler Günü’nde gözyaşlarıyla andığımız Şehit Öğretmen Aybüke’nin, Trabzon’da 15 yaşındayken katledilen Eren Bülbül’ün aileleri...
Alkışlayacaklar mı Cumhurbaşkanı’nın bu kararını?
Peki; katiller sırf “Tamam silahı gömdük” diye gelip özgürce dolaşacak mı?
Yargılanmayacaklar mı?
“Önleri” nasıl açılacak; ne gibi tavizler verilecek?
★★★
Mehmet Akif Ersoy hayatta olsaydı, herhalde o meşhur dizeleri bugün şöyle yazardı:
“Bir oy uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!”
GÜNÜN SORUSU
Özelleşen Milli Piyango’nun yılbaşında vereceği büyük ikramiye belli olmuş: 600 milyon lira... Sorum bu kurumun sahiplerine:
Sizin ikramiyeniz kaç lira?
Sahte dolarlar...
Yüksek enflasyon karşısında neye uğradığını şaşıran sabit gelirli vatandaş, borçlarını ödedikten sonra elinde para kalırsa döviz büfesine koşuyor, 50-100 dolar alıyordu.
Her gün artan fiyatlar karşısında ancak böyle korunduğunu düşünüyordu.
Şimdi o da yalan oldu.
Kalpazanlar pisaya milyonlarca sahte 50 ve 100’lük dolar sürmüş... Bu sahte banknotlar o kadar ustaca yapılmış ki, para sayma makinelerinden bile geçiyormuş... Döviz büfeleri de dolar alım satımını durdurmuş...
★★★
Kalpazan kardeşler...
Bu siyasetçiler derdimizi anlamıyor; bari siz anlayın...
Şu enflasyon belasından kurtulacağımız güne kadar icra-i sanat eylemeyin.
Cebimizdeki üç beş kuruşu da siz çalmayın.
Biliyorum; siz bu siyasetçiler kadar zalim değilsiniz. Anlarsınız halimizi...
Hadi kalpazan kardeşler; kırmayın bizi!
MAYDANOZ
Ülkemizin başına gelmeyen
tek afet... Zarafet! (İ.L.)