Haftanın en az iki günü bu köşeden sizlerle kitap paylaşıyorum. Okuduklarım, öğrendiklerim ve paylaşmak istediklerimi yazıyorum. Bugün bu kitapların duygu ve düşünsel dünyamızı nasıl etkiledikleri, aslında bizi nasıl iyileştirebileceklerini anlatan bir çalışmayı anlatmak istedim. Kitabın adı ‘Bibliyoterapi: Kitap Okumanın İyileştirici Gücü’. Yazarı Bijal Shah.
Kitap terapisi ya da bibliyoterapi, günümüzdeki kütüphanelerden farklı olmayan kütüphaneler inşa etmiş eski Yunanlara kadar uzanıyor. Antik Yunanların dil, siyaset, eğitim, felsefe, bilim, edebiyat ve sanat alanlarındaki etkileri günümüzde de hissediliyor. Bu da onların öğrenmeye duydukları adanmışlığın ve bağlılığın bir kanıtı. Yunanlar aslında şiir, tiyatro ve roman da dahil olmak üzere, hepsi de terapötik edebiyatın temellerini oluşturan bir dizi edebi türün gelişmesinde öncü rol oynamış.
Örneğin büyük düşünür Aristoteles, trajedinin olay örgüsü, karakter ve dil aracılığıyla izleyicide duygu uyandırmayı amaçlayan ve nihayetinde katarsis sağlayan bir sanat biçimi olduğunu savunuyor.
16. Yüzyıl’da yaşamış Fransız yazar ve filozof Michel de Montaigne terapötük edebiyatın bir başka devi. Kendi hayatı üzerine dürüstçe ve zekice gözlemlerde bulunduğu denemeler yazmasıyla tanınıyor. İçsel çıkarımları ve yaşamanın ne anlama geldiğini irdelemesi, okuyucuları kendi durumlarını ve bakış açılarını düşünmeye davet ediyor. Sevilen birinin kaybıyla başa çıkmaktan insanın hataya düşebileceğini kabullenmeye kadar insanlık durumuyla ilgili soruları irdelediği yüz yedi deneme yazdı Montaigne.
Stoacılar, Wordsworth, George Eliot, Freud’u da sıralamamız gerekir elbette.
20. Yüzyıl başlarında kütüphanelerin bibliyoterapi uygulamasına olanak sağlayan Avrupa’daki psikiyatri kurumlarının önemli bir bileşeni olduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi sizlerle kitaptan bir alıştırma paylaşacağım.
Belirli bir düşünceyi uyandıran bir paragraf, sayfa veya cümle üzerine düşünün. Soru: Bu sayfa, pasaj veya cümlede sizinle bağlantı kuran şey nedir?
Okuduklarınız size nasıl hissettirdi? Sizde hangi duyguları ortaya çıkardı?
Zorlayıcı ve acı verici duygular: Stres, bunaltı, kaygı, endişe, heyecan, korku, savunmasız hissetme, öfke, kendini haklı görme, kalp kırıklığı, ihanet, incinme, kopukluk, görünmediğini hissetme, yalnızlık, utanç, suçluluk, aşağılanma, mahcubiyet, ızdırap, çaresizlik, üzüntü, umutsuzluk, keder, kıskançlık, kızgınlık, can sıkıntısı, hayal kırıklığı, pişmanlık, hüsran, kafa karışıklığı.
Olumlu duygular: Neşe, mutluluk, dinginlik, memnuniyet, minnettarlık, rahatlama, huzur, sevgi, güven, aidiyet, bağlantı, şefkat, empati, umut, hayranlık, huşu, merak, şaşkınlık, özlem, nostalji, eğlenme.
Duygularınızdan ne gibi anlamlar çıkarıyorsunuz? Bu deneyim hakkında size yakın biriyle ne paylaşmak istersiniz? Derinlemesine düşündüğünüzde bu deneyimden ne gibi dersler çıkarabilirsiniz? Bu, sizi rahatsız eden herhangi bir şey hakkında bir sonuca ulaşma ve konunun kapanmış olmasıyla ilgili duyguyu getirmelidir. Kendinize karşı şefkatli olmayı ve/veya kendinizi affetme pratiği yapmayı unutmayın. Aynı şekilde, geçmişte yaşanan acılar için başkalarını affetmek de ilerleyebilmeniz için önemlidir.
Kazandığınız bu farkındalık ve anlayışla nasıl ilerlemek istersiniz? Olaylara yeni bir bakış açısı getirmiş olabilirsiniz. Yeni bakış açıları kazanmak beraberinde farklı varoluş biçimleri ve yeni bakış açıları getirir. Yeni hedefler belirleyebilir veya yeni kararlar alabilirsiniz. Her ne olursa olsun, bu egzersiz özellikle bunalmış, kafası karışmış, güçsüz veya kararsız hissettiğimiz zamanlarda netleşmeye ve odaklanmaya yardımcı olur.
★★★
Annette ve David “Bibliyoterapi: Kitap Okumanın İyileştirici Gücü” kitabının yazarı bibliyoterapi uzmanı ve danışman Bijal Shah’a geldiklerinde evliliklerinin romantik kıvılcımını edebiyat aracılığıyla yeniden canlandırmak istiyordu. Arka arkaya üç çocuğun doğması ilişkilerini tamamen değiştirmiş ve şimdi yedi, beş ve üç yaşlarındaki üç küçük oğullarıyla birlikte ev işleri ve pratik hayat samimiyetin, heyecanın ve arzunun önüne geçmişti. Romantizme zaman ayırmak neredeyse imkansız olmaya başlamıştı. Shah onlara bir kitap önerdi. Sonra birbirlerine mektup yazdılar. Mektup yazma, kişinin kendisini bir başkasına son derece dürüst bir şekilde açmasının yoluydu. 12 soru üzerinden edebi konuşmalar yaptılar. Sorular, ilişkiler ve bağlanma üzerine çeşitli literatürden esinlenerek tasarlanmıştı. Örneğin, herkesin okuması gereken kitap ne olmalı, en sevdiğiniz aşk hikayesi hangisi ve neden, hayatınıza anlam katan şey gibi sorular... Sonra sesli olarak birlikte şiir okudular. Bu, son derece onarıcı ve bağ kurulması için alan yaratan bir uygulamaydı.
Shah, birkaç hafta sonra çiftlerle telefonda görüştüğünde, basit alışkanlıkların son birkaç yıldır özledikleri romantizmi geri getirdiğini ve bağlılıklarını yenilediğini söylediler. Buluşma gecesi kitap kulübünü ve mektup yazmayı devam ettirdiler ve şiir eşsiz bir deneyim olmasına rağmen bunun düzenli olarak yapacakları bir şey olmadığına karar verdiler. Yeni alışkanlıklar doğmuştu ve bu alışkanlıkların sürdürülebilir olduğunu, yoğun bir aile programına doğru miktarda romantizm ve yakınlık kattığını hissediyorlardı.
Okuyan Genç Kız veya özgün Fransızca adıyla La Liseuse Jean-Honoré Fragonard tarafından yapılmış, 1776 tarihli yağlı boya tablo.
★★★
İşte birlikte kitap okumanın değeri buydu. Bunu yapmak çiftlere, birbirleri için ne kadar önemli olduğunu ifade etmek için ihtiyaç duydukları sevgi dilini bulma fırsatı vermişti. Başkalarının aşk hikayelerinden olumlu yönde etkilenmek, kendi aşk hikayelerini keşfetmelerine yardımcı olmuştu.
★★★
Bibliyoterapi, bir tür şifa rehberi. Okumanın onarıcı gücünü fark etmeniz için de bir fırsat. Keder, ilişkiler veya hastalıklarla mücadele ederken büyük edebiyat eserlerinde teselli bulan danışanların ilk elden hikayelerinin paylaşıldığı gibi, her ruh hâli ve ihtiyaca uygun okuma listeleri de öneriyor.
Yeni nesil tarikatlar olarak adlandırdığım, harika romanlardan daha çok satan ve bence gerçeklikten epey uzak ‘Kişisel Gelişim Kitapları’nı okumaktansa Bijal Shah’ın Bibliyoterapi’sini edinin derim.
Bu arada bir not. The Financial Times’tan Emma Jacobs artık daha az çocuğun kitap okuduğunu ve bunda tabletler, telefonlar kadar ebeveynlerin eline kitap almamasının da etkili olduğunu söylüyor, “Çocuklar rol model bulamıyor” diyor. Bu açıdan da faydalı bir girişim olabilir.