Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

O türkü ısmarlama mıydı?..

Emeğe, hem de emeğe en çok saygılı olduklarını söyleyen klasik solcular tarafından saygısızlık yapılıyor...

Güzelim Ege türküsünün Marshall Planı ile ülkelere yardım eden Amerikalılar tarafından ısmarlandığı iddia ediliyor...

Oysa...

Yardım yılları 1948 - 1951...

Şiirin yazıldığı ve türkü olarak söylenmeye başladığı yıl ise 1954...



Neymiş efendim?..

“Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan (Onlar ‘basma da’ diye söylüyorlar) fistan giyemem aman. Senin gibi zalime (Onlar ‘cahile’ diye söylüyorlar) ben efendim diyemem aman” türküsü, halkımızı ucuz zeytinyağı tüketmek yerine pahalı margarin ve mısırözü yağı tüketimi
üzerine yoğunlaştırmak için bizzat Amerikalılar tarafından ısmarlanmışmış...



Çok ayıp, çok yazık...

Bu açıkça emeğe saygısızlık...

Çünkü Ozan o türkünün şiirlerini yazarken zeytinyağı çok pahalı, bakkal dükkanlarının raflarını dolduran margarinler ise çok ucuz olduğu için:

“Zeytinyağlı (“yemem” değil) yiyemem” diyordu...

“Basma da fistan giymem” değil, “Basmadan fistan giyemem” diyordu...

Çünkü ancak pazen giyebiliyordu...

Zira “basma” kumaşlar yeni çıkmıştı ve pazene göre çok pahalıydı...



Diyor ki klasik solcular ve milliyetçiler...

“DP’liler köylümüze, ‘Senin gibi cahile ben efendim diyemem’ dedirterek Atatürk’ün ‘Köylü milletin efendisidir’ deyişini aşağılıyorlardı.”...



E vallahi pes kere pes...

Yahu Şair “cahile” demiyordu ki orada...

Farkındaysanız Şair bir kadın ya da bir genç kız...

Basmadan fistandan (Elbise) söz ediyor...

Kendisiyle evlenmek isteyen Ağa’ya “Ben senin gibi zalime efendim diyemem” diyor...



Dedim ya...

Halkımızın yarısından fazlası halen gelişime dönük değişime karşı...

Halkımızın yarısından çoğu halen statükodan yana...



Ama buna rağmen...

Sonra da diz dize verip hep birlikte ağlaşıyor: “Neden biz kalkınamıyoruz?..”...

Bu kafayla nasıl kalkınacaksınız be anam...

MARSHALL PLANI YARDIMI ALAN ÜLKELER VE TÜRKİYE...


Avrupa devletleri 2. Dünya Savaşı’ndan galip de olsa mağlup da olsa perişan olarak çıkmışlardı...

Savaş meydanlarında veya göçük binaların altında milyonlarca Avrupalı sivil ve asker can vermiş... Fabrikalar içine girip de çalışılamayacak derecede hasar görmüştü...



Savaştan ekonomisini güçlendirerek çıkan tek ülke vardı: ABD...

Avrupa’nın yoksul düşmüş ülkeleri, 1947 yılında ABD’den kendilerine yardım etmesini istediler...

Birleşik Devletler dünyanın geleceğiyle ilgili çizdikleri stratejinin gereği olarak o ülkelerin bu taleplerini kabul etti...

Yardım talep eden ülkeler arasında Türkiye de vardı...



1948’de başlayan Marshall Yardımları 1951’de sona erdi...

ABD’den yardım gören 16 ülkeden 14’ü “Dünyanın en gelişmiş ülkeleri” arasında yerlerini aldılar...

Türkiye ise yardım alan ülkelerden olduğu halde halen “Gelişmekte olan ülkeler” gurubunda patinaj çekiyor...

(Yardım gören devletler arasında Trieste de vardı ve daha sonra İtalya’ya ile birleşmiş daha doğrusu iltihak olmuştu o nedenle “15 devlet” demedim.)...



Bu patinaj döneminin üçte birinde ülkeyi tek başına AKP hükümetleri yönetti...

Bu patinaj döneminin AKP yönetiminde geçen 18 yılının son sekiz yılı hariç hemen her yılında az ya da çok ülke ekonomisi ve kişi başına milli gelir sürekli arttı...

Sadece AKP’nin 18 yıllık iktidarının son sekiz yılında ekonomi küçüldü, kişi başına milli gelir yüzde 40 azaldı...



Yani canlarım...

Aradan geçen 70 yıla rağmen sadece Türkiye’de; klasik CHP’liler, klasik MHP’liler ve
AKP’liler halen Marshall Planı’nı suçluyorlar...

Bütün günahlarını ve suçlarını, Allah’ın yazdığı kadere bağlayan şeytan gibiler...



Ve canlarım...

Geçtiğimiz günlerde İspanya Başbakanı, ABD’den yeni bir Marshall Planı hazırlamasını talep etti...

Biz ise halen, ABD ile kavga etmesi için Cumhurbaşkanı’nı tahrik ediyoruz...

EN KISA SÜREDE BİTENDİR


Hitler halkın arasına karışıp neler konuştuğunu merak ediyor ama tanınacağını bildiği için bunu yapamıyordu.

Konuyu Goebbels’e açtı...

“Osmanlı padişahları tebdili kıyafetle yaparlardı bunu” dedi Propaganda Bakanı...

Hitler çok usta bir makyaj ve farklı bir kıyafetle sokağa çıktı...

Yürürken hiç kimse onun olduğunu fark etmemişti ama yine de gergindi...

Kalabalık bir kafeye oturdu...

Yine kimse onu tanımamıştı...

İyice rahatladı...

Bir kahve ısmarladı kendine...

Kahvesini yudumlarken televizyonda kendisini gördü...

Alışıldık konuşmalarından birini yapıyordu...

Herkes ayağa kalktı, ekranda gördüğü Hitler’i alkışlamaya başladı...

İyice rahatladı ve sevindi Hitler...

Bacak bacak üstüne attı...

Kahvesinden bir yudum daha aldı gülümseyerek...

O sırada biri omuzuna dokunup şöyle dedi:

“Ayağa kalk ve bu şerefsizi alkışla birader... Her yer sivil polis kaynıyor. Seni götürmesinler.”...



Otoriteye, korkuya veya baskıya dayalı saygı ve sevgi en kısa sürede bitendir...