Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

O haber tehlike arz edecek

Kemal Bey sanki çok önemliymiş gibi Erdoğan’a soruyor:

“Dün ‘hayır’ dediğin bir şeye bugün neden ‘evet’ diyorsun?..”.




Erdoğan bu soruya:

“Atatürk’ün ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ emrini ve gerçekçi politikanın gereklerini yerine getirmek için” cevabı verirse Kemal Bey ne yapacak?..



Canlarım...

Bana göre...

Erdoğan’ın İsveç’in NATO’ya kabulü konusunda...

Dün:

“Hayır” dediğine...

Bugün:

“Evet” demesi değil yanlış olan...



İsveç’in NATO’ya üyeliğini kabul ettiğimizi:

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, İsveç’e karşı yaptığı zehir zemberek açıklamadan...

Sadece 2 saat sonra ilân etmesi de yanlış değil...

Anayasa Erdoğan’ı bu kabil açıklamalar konusunda:

“Son ve tek yetkili” olarak tarif ediyor...



“Peki be adam” diyebilirsiniz, “İsveç’e önce hayır deyip sonra kabul etmenin hiç mi yanlışı yok?..”.

Bence yok...

Ama...





Kabul kararının:

ABD ve İsveçli savcıların, Bilal Erdoğan’ın adının geçtiği yolsuzluk şikayetini incelediğine ilişkin haberin...

Hem de...

Dünyanın en saygın haber ajanslarından biri olan Reuters’de yayımlanmasından...

Kısa bir süre sonra alınması:

Çok ağır ve haklı tartışmalara sebep olacağı için tehlikeli...



Reuters’in haberinin...

Yayımlanmadan önce...

Saray’a uçurulduğu kanaatindeyim...

Ancak...

Bu haber:

Ya Erdoğan’a verilmedi...

Ya da:

“Blöf” zannedildi...



Keşke...

Haberin doğruluğundan emin olunup daha o anda...

Yani...

Haber medyaya düşmeden Erdoğan bizzat medya aracılığıyla:

“Gerçekçi dış politika gereği İsveç’in NATO’ya üyeliğine ‘evet’ diyeceğiz” şeklinde bir açıklama yapsaydı...



Lütfen not ediniz...

Reuters’in haberi...

Asıl bundan sonra:

Tehlike arz edecek...

Zira...



Müzakere edeceklerimiz...

Elimizin ne kadar güçsüz olduğunun...

Neremizden vurulursak:

“Hayır” diyemeyeceğimizin farkında...

Günün sözü


“Bazen komplo teorileri, gerçekliğin zorluklarını görmezden gelebilmek için rahatlatıcı bir yol olabiliyor...”

Anders de la Motte/Blöf

Safsatadan başka bir şey değil


Canlarım...

Akılcılık (Rasyonalizm) bir bilim değil felsefedir...

Her ne kadar ilk rasyonalist Filozofun Sokrat olduğu söylense de...

Hâkim görüşe göre bu felsefenin kurucu babası:

Rene Descart’tır...





Bildiğiniz gibi Mösyö Descartes:

“Düşünüyorum öyleyse varım” deyişiyle tanınmıştı...

Babacığım rahmetli ise:

“Düşün düşün b.ktur işin” deyişiyle ünlenmişti Kırklareli Kuyumcular Çarşısı’nda...



Rasyonalistlere göre:

Bir bilginin doğruluğu:

Duyum ve deneyimde değil...

Düşünce ve zihinde temellendirilebilir...

Yani akılcılık:

İzafîdir...



Meselâ...

Ekonomide benim düşünceme ve zihnime göre akılcı olan bir tez...

Ya da teori...

Size göre “aptalca” gelebilir...



Sizin:

“Akılcı” bulduğunuz bir teori ise...

Bana göre:

Safsatadan başka bir şey değildir...



Sözümün özü:

Gerçekçilik her maçta akılcılığı yener...

Fıkra gibi


2005 yılında katıldığım bir TV canlı yayınında, dönemin Başbakanı’na:

“Ak faşist” dedim...

Başbakan bizzat davacı oldu...



Yargılandım...

Yerel Mahkeme beni...

Başbakan’a 20 bin Yeni lira tazminat ödemeye mahkûm etti...

Yargıtay, gelirimle uyumlu olmadığı gerekçesiyle cezayı 2 bin YTL’ye düşürdü...



Amerika’da yaşayan Türk asıllı bir gazeteci:

“Burada herkes ‘faşist Bush’ diyebiliyor ve hiç kimse yargılanmıyor, haliyle ceza da almıyor çünkü burada demokrasi var” dedi...





“Ben, ‘Bush bir faşisttir’ demedim ki” diye başladığım konuşmama şöyle devam ettim:

“Eğer deseydim beni de yargılamazlardı...”.



Kısa bir sessizlik...

Ve...

Kocaman, kocaman kahkahalar...

Duydum ki o cevabım:

Fıkra olmuş...

Enseyi karartmayın


Canlarım...

Her sonuç...

Bir başka sonucun:

Sebebidir...



Her sebep...

Bir başka sebebin:

Sonucudur...



Yani...

Sebep sonuç ise...

Sonuç da sebeptir...



Bazen çok öfkelendiğiniz bir sebep...

Sizi çok mutlu edecek bir sonuç olarak çıkabilir karşınıza...

Bazen ise...

Sizi çok üzen bir sonuç:

Yaşamınızdaki en büyük başarılarınızdan birinin:

Sebebi olur...





Lütfen enseyi karartmayın...

Erdoğan’a...

Kılıçdaroğlu’na...

Bahçeli’ye...



Ve...

Akşener’e rağmen:

Her şey çok güzel olacak...

Günün kıssası


Az sonra okuyacağınız kıssayı, H. Ümit Kardaş’tan alıntıladım...



Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı, kayayı yontmakta, güneşi teninde hissetmektedir...

Tanrı’ya güneş olmak için yalvarır...

Güneş olur ama bulut gelir örter...

Bu sefer bulut olmak ister...

Dileği kabul edilir...

Ancak...

Rüzgâr bulutu alır, istediği yerlere götürür...

Bu, onu hoşnut etmez...

Rüzgâr olma isteği de kabul edildiğinde kendini çok iyi hisseder...

Fırtına olur...

Kasırga olur...

Önünde her şey eğilir...

Keyiflidir...

Esip geçerken bir kayaya rastlar...

Ne kadar güçlü esse de kaya oralı olmaz...

Bu defa, “kaya” olmak ister...

Ve Tanrı:

Kaya olma isteğini de kabul eder...

Artık dünyadaki her şeye meydan okumaktadır...

Dimdik...

Güçlü...

Ve sert...

Bir gün sırtında bir acı ile uyanır...

Bir ihtiyar taşçı:

Kayayı yontmaktadır...



Yontuyorsan...

Yontulacaksın...

Adalet


Canlarım...

“Sosyal medya yoluyla halkı suç işlemeye ve isyana teşvik ettiğim” iddiasıyla yargılandığım Muğla 3. Asliye Ceza Mahkemesi...

Bugün yapılan duruşmada:

Beraatime karar verdi...



Yaşasın adalet!..

Dünün tweeti


Atilla Kıyat

@atillakiyat

Deli Dumrul Vergisi ( MTV) Meclis’ten geçmiş.

Depremden etkilenmiş 11 İl’e kayıtlı araç sahiplerini muaf tutmak kimsenin aklına gelmemiş.