Canlarım...

Dün, Erdoğan’a hakaret ettiğim iddiasıyla 5 ayrı dosyadan yargılandım...

Ancak...

Yargıç ve Savcı duruşmaya 5 dakika ara verdiler...

Dışarı alındıktan sonra tekrar çağrıldım...

Yargıç bu defa; 5 dosyanın tek dosya halinde birleştirildiğini ve tek dosya olarak karar verileceğini bildirdi...

Kabul ettim...

Duruşmaya geçildi...

Yargılanmama gerekçe olarak gösterilen konuşmalarım bir kez daha hatırlatıldı...

Kollukta verdiğim ifadeleri aynen kabul ettiğimi söyledim...

Ve...

Savcı, dört dosyada, Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu oluşmadığı...

Bir dosyada ise bu suçu işlediğim sabit görüldüğü gerekçesiyle:

Dört dosyadan beraatime...

Bir dosyadan ise 7.000 lira para cezasına hükmetti...

Ceza aldığım dosyada Erdoğan’a nasıl hakaret etmişim, sizlerle de paylaşayım...

Demişim ki. “Yecep Sayyip Kerdoğan, seçimleri erteleme kararı alabilir...”.

Evet...

Aynen böyle demişim...

“Bu cümlede hakaret nerede?” diye sorarsanız; söyleyeyim...

“...seçimleri erteleme kararı alabilir” deyişim suç değil...

“Yecep” deyişim suç değil...

“Sayyip” deyişim suç değil...

“Kerdoğan” deyişim suç/muş...

Neden mi?..

Soruşturma açan savcıya göre, Kürtçe “ker” demek “eşek” demekmiş...

Ben “Kerdoğan” yazarak Erdoğan’a hakaret etmişim...

“Ben Kürtçe bilmem ki” deyip devam ettim, “donkey’in İngilizce, har’ın da Farsça eşek demek olduğunu bilirim... Buradaki ‘Y’ harfi nasıl ki Recep’in, ‘S’ harfi ise Tayyip’in baş harfi yerine kullanılmışsa ‘K’ harfi de YSK’yı tamamlayabilmek, Sayın Erdoğan’ı YSK ile özdeşleştirebilmek amacıyla ‘Erdoğan’ adının başına konmuştur, bu kadar basit...”.

Savcı, “kanunlar ‘bilmiyorum’ demeyi mazeret kabul edemeyeceği için ‘ker’ diyerek hakaret ettiğinizi kabul etmek durumundayız” dedi...

Yargıç da Savcı’ya katıldığını söyledi...

“Dört beraat verirken nasıl adil davrandıysanız bir ceza verirken de iyi niyetli ve adil davrandığınıza inanıyorum ama tabii ki bir üst mahkemeye gideceğim” dedim...

Yargıç, “bu sizin yasal hakkınız” dedi ve...

Üçümüz de birbirimize saygıda kusur etmeksiniz duruşmayı tamamladık...

GÜNÜN SÖZÜ

“Kimseyi adaletten menetmeyeceğiz ve geciktirmeyeceğiz…”.

Magna Carta

EY GÜZEL İNSANLAR!..

Şimdilik hiç davam kalmadı...

Yirminin üzerinde davadan 2 para cezası (Bahçeli’ye, 19 Mayıs hareketlerinden birini bilip bilmediğini sormam hakaret kabul edildiği için) 2 de hapis cezası aldım...

Diğerlerinin hepsinden beraat ettim...

Hapis cezası aldığım davalarda işlediğim iddia edilen suçlardan biri:

“Erdoğan dondurmayı yalayarak yedi” diye yazmış olmam...

Yargıç beni 1 yıl 20 gün hapse mahkûm etti...

Halen istinaftan dönmedi...

Diğeri ise halkımızın geneli için:

“Sefiller” sıfatını kullanmış olmam...

Onda da 6 ay hüküm giydim...

O da henüz istinaftan dönmedi...

Eğer bu işi:

AB ülkelerinden birinde veya ABD’de yapsaydım...

Bırakın 4 mahkumiyeti...

Hiçbiri şikâyet konusu bile olmazdı...

Ne yapalım...

Tarih benim kuşağım için:

“Şanssızlıkları 50 yaş sonralarını Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’de geçirmiş olmaları” diye yazacak...

DURUN BAKALIM N’OLCAK

İpek Özbey SÖZCÜ’deki köşesinde, MASAK eski Başkan Yardımcısı Dr. Ramazan Başak’ın bir mektubunu yayınladı...

Başak, gri listeye neden girdiğimizi, niçin çıkacağımızı anlatıyor...

Ben de kendi görüşümü söyleyeyim...

Gri Listeye en son girişimizin sebebi yabancıya konut satışlarındaki kara para aklama rezilliği...

Haziranda büyük ihtimalle çıkacağız...

Çünkü:

Yabancıya konut satışları adeta durdu...

Haliyle:

Kara para aklama da durmuş gibi...

Ama...

Bu defa da net hata noksan kalemi endişelendiriyor...

Durun bakalım n’olcak?..

KAZANDIĞI SEÇİMİ KAYBETMİŞ SAYILDI...

2016 ABD başkanlık seçimlerinde Hillary Clinton’un...

Rakibi Donald Trump’ın daha fazla oy aldığını...

Ancak...

Seçim sistemi nedeniyle:

Trump’ın başkan seçildiğini biliyor muydunuz?..

Nasıl mı?..

Anlatayım...

2016 seçimlerinde dört aday yarıştı...

Bunlar.

Demokratik Parti’nin adayı Hillary Clinton...

Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump...

Liberteryen Parti’nin adayı Gary Johnson...

Yeşil Parti’nin adayı Jill Stein...

Seçimlerde Hillary Clinton 61 milyondan biraz fazla...

Trump ise 60 milyon oy aldı.

İki başkan adayı arasında Clinton lehine 1 milyondan fazla fark vardı...

Ancak...

Seçiciler kurulunda 304-227 üstünlük sağlayan Donald Trump seçimi kazanmış oldu...

Çünkü ABD seçim sistemi de kendine has bir sistemdi...

Bence:

Bizde de uygulansa iyi olur...

Ama tabii ki:

Erdoğan’ın sahip olduğu yetkilerin iptali şartıyla...

GAVURUN(!) SÖZÜ NAMUS

ABD başkanlık seçimleri, doğrudan başkan ve yardımcısını seçmek için yapılmaz...

ABD’de her eyaletin seçmenleri...

Eyaletlerini temsil etmeleri için “Seçiciler Kurulu” üyelerini seçerler...

Seçimlerden sonra bu “Seçiciler Kurulu” toplanır...

Daha önceden:

“Biz seçilirsek başkan adayımız falanca, yardımcısı da filanca” diye söz verdikleri ve sözlerinden asla caymayacakları için:

Söz verdikleri adayları seçerler...

2016’da Clinton, rakibinden daha fazla oy aldığı halde:

“Seçiciler Kurulu” üye sayısı Trump’tan az olunca...

Kazandığı seçimi kaybetmiş sayıldı...

Biz de Seçiciler Kurulu olsaydı...

Türk Müslüman üyeler...

Seçimden

önce verdikleri sözleri tutarlar mı?..

Benim cevabımı boş verin...

Siz, kendi cevabınızı verin lütfen...

DEJENERE ETTİ...

“Erdoğan hükümetleri İslâm’ı özgürleştirdi” iddiası saçma...

İslâm ne cumhuriyetin ilk 15 yılında...

Ne de ondan sonra asla yasaklanmadı ki:

Erdoğan İslâm’ı özgürleştirmiş olsun...

Ancak...

Erdoğan iktidarı İslâm’ı pespayeleştirdi...

Meselâ:

Müslim’den alınan:

“Kabahat de ibadet de gizli olmalıdır” ile...

“Kim, dünyada günahını gizlerse, Allahü teâlâ da, o günahı Kıyamette herkesten gizler” hadisleri ve benzerlerinin, Hz. Peygamber tarafından söylendiğine eskisinden daha çok inanılması teşvik edildi...

Haliyle...

İslâm:

Hepsi de gizli yapılan:

Hırsızlıklara...

Haksızlıklara...

Yolsuzluklara...

Zulümlere...

Ve...

Kamu malının yağmalanmasına:

“Cevaz veriyormuş” gibi algılanıyor...

Demek istemem o ki:

Mütedeyyin kesimler İslâm’daki bu çürümeye bakarak dinden ve AKP’den soğudular...

Yani:

İslâm dejenere olmadı...

İktidar:

İslâm’ı dejenere etti...

DÜNÜN X’İ

Tunaboylu Osman

@Osman_Tunaboylu

Osmanlı’nın yükseliş döneminde medreselerde aritmetik, geometri, astronomi, tıp gibi fen bilimlerinin okutuluyordu. 19. asırda fen bilimleri müfredattan çıkarılınca medreseler sadece din eğitimi veren kurumlar haline geldi.

“Türkiye yüzyılı Maarif Modeli”nin yönü de böyle maalesef.

GİDİYORLAR...

Oldukça yaşlı ama çok zengin bir adamı, henüz 18’ini bile bulmamış bir kızla evlendirmişler...

İlk gece adam yatakta ölmüş...

Yakınları bu ölüm için:

“Gelin öldürdü, cinayet bu” deyip savcılığa suç duyurusunda bulunmuşlar...

Yargıç, yeni geline sormuş:

“Anlat bakalım kızım kocan nasıl öldü...”.

Yani Gelin utana sıkıla anlatmaya başlamış:

“Valla Hâkim Bey, yatağa girdik, kocam üstüme çıktı, bir süre sonra titremeye başladı... Ben geliyor sandım meğer gidiyormuş; anlayamadım...”.

Siyasete bağlayacağım...

Lütfen not edin...

İktidarda zevkten titrediklerini zannedip, “geliyor” dedikleriniz...

Bir daha gelmemek üzere:

Gidiyorlar...