Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo, ilk resmi dış gezisi için dün ülkemize geldi.
Ayağının tozuyla Anıtkabir’e gitti.
Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü.
Akşam saatlerinde de İstanbul’a geçti.
Bugün ise ilk olarak Harbiye’deki Saint Esprit Katolik Kilisesi’nde (Kutsal Ruh Katedrali) piskoposlar, rahipler, diyakonlar ve ruhani görevlilerle biraraya gelecek; ardından da Fransız Fakirhanesi’ni ziyaret edecek.
Sonra...
Ziyaretin en önemli aşamasına geçilecek...
Fener Rum Patriği Bartholomeos’u da alarak bugüne kadar hiçbir Papa’nın ziyaretine izin verilmeyen İznik Konsülü’nün yıldönümü bahanesiyle İznik’teki su altı bazilikasını ziyaret edecek...
Buraya kadar her şey normalmiş gibi görünüyor değil mi? Ama ne yazık ki değil!
★★★
Bu “ziyaret şovu”nun aslında tek amacı var:
Fener Rum Patriği Bartholomeos’un “ekümeniklik” iddiasını güçlendirmek...
Ne olacak güçlendirince?
Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi olan Lozan Antlaşması delinmiş olacak!
Böylece Fener Rum Patrikhanesi, İstanbul’un göbeğinde, “ayrı bir din devleti” kimliğine bürünecek...
Türkiye Cumhuriyeti’ne idari ve hukuki olarak bağlı olmaktan kurtulacak... Kendi yönetimi tarafından, kendi kural ve yasalarıyla yönetilecek...
Bir çırpıda da dünyadaki tüm ülkeler tarafından tanınacak ve bağımsızlığına kavuşacak!
Lozan Antlaşması’nda Patrikhane ile ilgili özel bir madde bulunmuyor.
Bu da Patrikhane’nin hukuki statüsünün düzenlenmesinin Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakıldığını kanıtlıyor.
★★★
Papa 14. Leo’nun ziyaretinin tek amacı bu değil...
Aynı zamanda yüzlerce yıllık bir yasağı da bitiren Papa olarak tarihe geçecek...
Çünkü hem Osmanlı döneminde, hem de 1925’te bizzat Atatürk, 1967, 1979, 2000, 2006 ve 2014’te dönemin hükümetleri tarafından hiçbir papaya verilmeyen izni Erdoğan’dan kopararak...
Yanına da Fener Rum Patriği Bartholomeos’u da alarak... İznik’e gidecek... Ne ilginçtir ki, sözüm ona “İslam’ın değerlerini yücelten” AKP de bu ziyarete ilk izin veren iktidar olarak tarihteki yerini alacak!
★★★
Biz bugünkü ziyaretin gerçek anlamlarının çok farkında değiliz ama ne yazık ki gerçeği anladığımızda iş, çoktan işten geçmiş olacak...
GÜNÜN SORUSU
Sorum, Atatürk’ün kurduğu CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel’e:
Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo’nun ziyareti hakkındaki düşüncelerinizi neden paylaşmıyorsunuz?
Örnek davranış!
Dün Papa’nın Anıtkabir’i ziyaretinin ve çelenk koyma töreninin görüntülerini lütfen bir kez daha izleyin...
Mozolenin önüne geldi; askerlerin taşıdığı çelengi saygıyla yerine koydu. Sonra geri geri yürüyerek yerine gitti.
Bir de AKP’li Cumhurbaşkanı’nın Anıtkabir’deki çelenk koyma görüntülerini izleyin internetten...
Geliyor, çelengi koyuyor, arkasını mozoleye dönüp yerine öyle geçiyor...
★★★
Ne diyeyim; ülkemize “devlet kurmaya” gelen Papa’dan bile öğreneceğimiz bir şeyler olması ne kadar acı!
Bir başka dünya!
Size bazı isimler sıralasam; örneğin desem ki:
MrBeast... Sizin için bir anlam ifade eder mi?
Sanmam... Ama dünyada en çok takipçisi olan sosyal medya içerik üreticisi, yani influencer oymuş...
Tam 85 milyon takipçisi varmış ve yıllık geliri 85 milyon dolardan fazlaymış...
Diyelim ki MrBeast’i duymadınız... Ne de olsa yabancı...
Peki; Orkun Işıtmak’ı duydunuz mu. Aynı işten yılda 120 milyon lira yani ayda 10 milyon lira kazanan bir Türk...
Ya da yılda 113 milyon lira kazanan Ruhi Çenet...
98 milyon kazanan Danla Bilic...
90 milyon lira kazanan Alper Rende...
87.5 milyon lira kazanan Cemre Solmaz...
75 milyon lira kazanan Gökhan Ünver...
★★★
Belki birkaçınız, bu gençlerin en fazla bir ikisinin adını duymuştur; o kadar...
Oysa onlar, kendi yaş gruplarında çok ama çok ünlü...
Asıl meslekleri önemli değil; hepsinin yaptığı şey, sosyal medya için video üretmek...
Kim daha fazla ve daha ilginç video üretirse; reklam verenler onu buluyor ve kendi markalarını tanıtmaları karşılığında ceplerine milyonlarca lira koyuyor...
Öyle muhalefet etmekle, birilerinin tepkilerini üzerlerine çekmekle, mahkeme mahkeme dolaşmakla da uğraşmıyorlar...
Yani; hayat onlara güzel!
★★★
Bir yanda asgari ücret için riskli işlerde sabahtan akşama kadar hayat çürütenler; diğer yanda bunlar...
Siz kızıyor musunuz bilmem ama ben takdir ediyorum...
“Yeni dünyaya ayak uydurmak” dedikleri bu olsa gerek!
Bu “yeni dünya” denen şey, hâlâ “emeği” en yüce değer olarak gören bizim gibilere uymasa da gerçek bu...