Korkusuz
Can Ataklı

Ne o, Yunan işgale mi geliyor?

Bİ SORALIM BAKALIM

Ne o, Yunan işgale mi geliyor?


Hava bir anda yine gerildi.

Gerçi aklı başında hiç kimse ciddiye almaz ama özellikle AKP’nin nispeten daha cahil ve kendini gerçek Müslüman/milliyetçi sanan bir kesimi heyecan içinde.

Çünkü AKP Genel Başkanı yine esti gürledi.

Yunanistan’a “Bir gece ansızın gelebiliriz” dedi.

Sonra da ekledi;

“Ey Yunan, bak tarihe bak, tarihe dön, çok daha fazla ileri gidersen bunun bedeli ağır olur, ağır. Yunanistan’a bizim tek cümlemiz var, İzmir’i unutma.”

Öncelikle şuradan bakalım.

Erdoğan’ın “İzmir’i unutma” hatırlatması ne anlama geliyor?

AKP tabanının anladığı şu: “Yunan’ı İzmir’de denize dökmüştük, yine dökeriz.”

Tamam da denize döktüğümüzde Yunan emperyalist güçlerin tetikçisi olarak Anadolu topraklarını işgale kalkmıştı. Neredeyse Ankara’ya kadar gelmişlerdi.

Peki, şimdi bir işgal durumu var mı?

Ya da Yunan’ın yeniden Anadolu’yu işgal etme tehlikesi görünüyor mu?

Yok elbette.

Ancak şöyle bir gerçek var.

Yunan, Anadolu’ya çıkacak cesareti gösteremeyeceği gibi bu gücü de bulamaz ama AKP iktidarının aymazlığı sayesinde Ege Denizi’ndeki sorunlu 18 adayı işgal etti.

20 yıllık AKP iktidarı sırasında Türkiye tıpkı Abdülhamit döneminde olduğu gibi tek kurşun atmadan ciddi bir toprak kaybına uğradı.

Bunları defalarca hatırlatanlara ya “hain” dediler ya “terörist” suçlaması yaptılar.

Ama ağızlarını açıp ne Yunanistan’a ne de arkasında olduğunu söyledikleri güçlere tek kelime bile etmediler, edemediler.

Erdoğan damadının yaptığı SİHA’ları övmek için yaptığı konuşmada sözü ilk kez Yunanistan’ın işgal ettiği topraklarımıza da getirerek bir itirafta bulundu.

Dedi ki; “Adaları işgal etmeniz falan bizi bağlamaz, vakti saati geldiğinde gereğini yaparız. Hani diyoruz ya, bir gece ansızın gelebiliriz. Dün ülkemizin ayağına prangalar takarak ilerlemesini engelleyenlerin, bir yerlere fırsat kollayarak, beklediğinden emin olun.”

Bizler “Yunanistan adaları işgal ediyor” diye feryat ettiğimizde hiç sesini çıkarmayan iktidar meğer onların işgal edildiğinin zaten farkındaymış ama sesini çıkarmıyormuş veya çıkaramıyormuş.

Şimdi seçimler geliyor.

Bu seçimlerden yenilgi ile çıkmasının büyük bir olasılık olduğunu kendisi de bütün hayatlarına kendisine bağlamış olan çevresi de çok iyi biliyor.

Ağır ekonomik koşullar nedeniyle halkın yüzde 80’i mutsuz ve umutsuz.

Düne kadar “Erdoğan” diye inleyen meydanlar artık eski coşkusunda değil, toplama kalabalıklar bile güçsüz sloganlarla moral veremiyor artık.

Üstüne art arda patlayan iğrenç yolsuzluk iddiaları, AKP’li olan ve AKP’den nemalandığı için iktidar kapısında bekçilik yapanların da ipliği pazara çıkmaya başladı.

Böyle durumlarda halkın gözünün boyanması, gerçeklerden uzaklaştırılması gerekir.

Ancak bu yapılırken muhalefetin bile bir bahane bulamayacağı oyunlar tezgahlanır.

Savaş durumu böyledir işte.

Bir iktidar orduyu savaş durumuna getirdiğinde muhalefetin de artık eli kolu bağlanmıştır.

Mehmetçik gerektiğinde bir savaşa girmişse buna karşı çıkmayı bırakın gerçeği söyleyebilmek bile neredeyse olanaksız hale gelir.

Sonuç olarak Erdoğan’ın son Yunanistan çıkışı “ses bombasından” başka bir şey değildir.

Türkiye ile Yunanistan’ın savaşması mümkün değildir ama savaş durumuna geçmeleri an meselesidir.

Muhalefet çok uyanık olmalı ve şovenist oyunu başlamadan bozmalıdır.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Ev sahipleri kazdıkları kuyuya düşebilir


Büyük bir beceriksizlikle krize sokulan ekonominin halka “kazık” olarak yansıyan unsurlarından biri de ev kiraları.

Fırsat bu fırsat diyen ev sahipleri kiraları astronomik düzeye taşıdılar.

Elbette çok yüksek kiraları ödeme gücü olanlar da var ama sabit gelirliler için durum çok vahim.

Ancaaaak, fırsattan yararlanmaya çalışan ev sahiplerini uyarmak istiyorum, çünkü kazdıkları kuyuya kendileri de düşebilir.

Şimdi başkaca bir yorum yapmadan tanık olduğum bir olayı anlatayım.

Herkes kendine ders çıkarır mı bilemem artık;

Kahvede oturuyorum.

Yan masada iki kişi sohbet ediyor.

Yazıma ara verip kendimce biraz dinleniyorum.

İster istemez yan masadaki konuşmaları duyuyorum.

Adam dedi ki “Nihayet kiralık bir daire buldum.”

Diğeri sordu “Kira ne kadar?”

Adam cevap verdi; “8 bin lira.”

Arkadaşı hayret dolu bir ifadeyle “Yapma yahu nasıl ödeyeceksin, çok değil mi?”

Diğeri pişkin pişkin gülerek; “Tabii çok pahalı, ben bilmiyor muyum? Ama kontratı imzalayayım, sonrası kolay” dedi.

Diğeri şaşkın tabii.

“Eee, ne yapacaksın ki?” diye sorunca cevap anında geldi;

“Ödemeyeceğim, ev sahibi düşünsün, evden tahliye kararı iki yıldan önce çıkmıyor nasıl olsa.”

KISSADAN HİSSE; Ev sahipleri dikkat. Evinizin kirasını fahiş hale getirirseniz bu tür uyanıkların elinde oyuncak olur iki yılınızı mahkeme kapılarında geçirirsiniz. Normal bir kira almayın fazla isterken iki yıl bir kuruş bile kazanamazsınız.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Elektrik zammında aldatmaca


Yaz bitiyor sonbahar geliyor.

Elektrik, doğalgaz kazıklarını hissetme ayları geliyor.

Yılın başından bu yana yüzde 100’ün üzerinde zam geldi doğalgaz ve elektriğe.

Akaryakıta yapılan zamları söylemiyorum bile.

Yaz aylarında olduğumuz için doğalgaz ve elektrik tüketimleri kış aylarına oranla çok daha düşük.

Kasım ayı geldiğinde feryatlar ne olacak tahmin bile edemiyorum.

Elektrik ve doğalgaza son zam ağustos ayının son gününde yapıldı.

Üstelik vıcık bir popülizmle büyük bir aldatmaca var bu son zamlarda.

Efendim iktidarımız yoksul halkın yanında olduğu gibi konutlarda kullanılan elektriğe yüzde 20 zam yapmış.

Buna karşı ticari işletmelere yüzde 50 zam gelmiş.

Aman ne güzel.

Bu ne ayıp bir kandırmacadır böyle.

Hesapta sıradan vatandalar zamdan daha az etkileniyor.

Muş....

Vatandaş belki ticari işletmeler kadar elektrik parası ödemeyecek buna karşı ticari işletmelerin maliyetleri çok daha fazla yükselecek ve bu maliyetler fiyatlara yansıyacak.

Kendince ucuz elektrik aldığını zannedenler bunun dışındaki her şeyi zamlı ödeyecekler ve elektrikte güya düşük tutulan zam, dolaylı yoldan hepimizi kahredecek.

BUNU YAZMAK GEREK

Tatil tamamen bitti Flashhaber’deki ana haber yayınına bu akşam başlıyorum


Biraz uzun oldu değil mi tatil?

Ama 46 yıldan sonra beni de düşünün lütfen.

Gerçekten anormal bir tempo ile çalışıyorum.

Sabah 06.30’da başlayan baş döndürücü bir tempo ile hem televizyon haberlerinde iki saati aşkın süre konuşmak, hem neredeyse tam sayfa gazete yazıları yazmak, hem YouTube sohbetleri hazırlamak nasıl bir şey anlatmak gerçekten çok zor.

Bu nedenle tatili biraz uzun tuttum.

Ama bitti.

Tamamen bitti.

Gazete yazılarına 15 gün önce başlamıştım, bugünden itibaren de Flashhaber’deki ana haber sunumuna başlıyorum.

Hayli zamandır “Ne zaman başlıyorsun, yoksa ayrıldın mı?” türü mesajlar alıyordum.

Hepinize çok teşekkür ederim.

Televizyon hasretimizin bitmesi beni de çok mutlu ediyor bilesiniz.

Yahu adam dağda değil, Meclis’te


Sapla saman hep karışıyor.

AKP iktidarının ağzı çok bozuk.

Küfürsüz hakaretsiz tek açıklamaları bile yok.

“Sürtük, şerefsiz, namussuz, alçak, çukur, rezil, hain, terörist, illet, zillet adi, hayasız” gibi kelimelerin geçmediği açıklamaları neredeyse yok.

Bir de bu küfür ve hakaretlerin bazıları biraz mantıksız oluyor.

Örneğin AKP genel başkanı Erdoğan Ahmet Şık için “Bu zat, teröristin tekidir” dedi birkaç gün önce.

“Teröristin tekidir, paçasını nasıl kurtaracak ona baksın” dedi aynı konuşmada tekraren.

Sonra “Ahmet Şık’ın soyadı şık ama kendisi neye benziyor bilmiyorum. Önce o kendi paçasının nasıl kurtaracak ona baksın. Bugüne kadar birçok terör örgütlerinin içinde yer almış biridir” diye devam etti.

İyi de yahu adam dağda değil ki.

Meclis’te.

Bu milletin oylarıyla seçildi, şimdi bir siyasi partinin temsilcisi.

Seçilmiş birine terörist denir mi?

Deniyorsa o kişi Meclis’te tutulur mu?

Eğer geçmişte terör örgütleri içinde olduğun biliyorsanız, elinizde belge bilgi varsa bunu hakaretlerle ilan etmek yerine gereğini yerine getirmek zorundasınız. Hayır söyleyen kişi tek başına ülkeyi yöneten kişi olunca insan daha da bir tuhaf oluyor.