Korkusuz

NATO – VETO

NATO – VETO
S400 ‘leri yeni aldığımız günlerdi.

Akşamları tüm haber kanallarında sürekli bu konuyu tartışıyorduk.

Habertürk Tv’deyim.

Dedim ki “ Hem NATO’da kalıp hem de NATO dışı bir güvenlik sitemi almamız çok şaşırtıcı... Emlakçı tabiriyle söyleyecek olursak; Hem dağ manzarası, hem göl manzarası olmaz“ dedim.

Karşımda emekli bir korgeneralimiz vardı.

Bu örneğimi pek sevdi ama kendi görüşünü de ekledi.

“Bazen olur öyle...”

★★★

Evet...

Hem NATO’dayız...Hem de Avrasya bloğuyla yol yürüyoruz.

Bu ilginç stratejinin Türkiye’deki kuramcılarından Prof. Hasan Ünal’a sordum.

“Hocam böyle bir şey mümkün mü? Ve dahası bu durum sürdürülebilir mi? Hem NATO’da kalıp hem de Avrasya ile işbirliğimizi sürdürebilir miyiz?

★★★

İşte Cevapları...

★★★

Prof. Hasan Ünal : Sürdürülebilir. Çok kutuplu dünyada çok daha kolay... Hiçbir sorun yok.

Biz Soğuk Savaş’ta buna yakın politikalar ürettik.

1964’te Sovyetlerle ilgili temel tezimiz şuydu: Biz Sovyetler Birliği ile ilişkilerimizi ekonomik ve ticari alanda, özellikle ağır sanayi ve gıda alanında olabildiğince geliştireceğiz ama NATO’dan çıkmayacağız. Bir de Amerika’nın uzak karakolu gibi hareket etmeyeceğiz.

NATO’nun içindeki karar alma mekanizmasında veto hakkımız olduğu için aleyhimize bir karar alınmasına mani oluruz.

Dolayısıyla NATO ayrı şey, Amerika’nın uzak karakolu haline gelmek ayrı bir şey. Bütün ağır sanayi yatırımlarında Sovyetlerin ya doğrudan ya büyük ölçüde ya kredi yoluyla ya teknoloji ile hepsiyle birlikte payı var. Biz de bunları domates, biber, salatalık, portakalla, ödedik.

★★★

Bizim stratejimiz şu olmalı... NATO’dan çıkmamıza gerek yok. Çünkü o ister gevezelik yerine dönüşsün ister Münih bira festivaline dönüşsün. Biz orada olmalıyız. Bir ayağımız orada olmalı. Orada ne olduğunu bilmeliyiz, ne tartışıldığını görmeliyiz.

Ama orada her şeye evet demek zorunda değiliz. Zaten Yunanistan’la ilgili tartışmalarımızı da, anlaşmazlıklarımızı da bunu yapıyoruz. Bunu başka alanlara da taşıyabiliriz. Ama böyle her şeye hayır diyerek marjinalleşmemek lazım. O zaman bizim her şeye hayır diyeceğimiz üzerinden hesap yapmaya başlarlar. Orada çok öngörülebilir olmamız lazım.

Ulusal çıkar üzerinden hesap yapmamız lazım.

★★★

Rahmetli Gündüz Aktan’ın söylediği bir şey vardı. Böyle müzakerelerde bir şey aldığın zaman karşılık vermen gerekiyormuş gibi davranırsan hemen isterler. Alıp da cebine koyup bundan sonrası neydi, başka ne geliyordu diye davranırsan daha iyi olur, derdi. Öyle yapmamız lazım.

Ayrıca Rusya bizim NATO’da olmamızı da ister. Çünkü NATO üyesi bir ülkeyle iyi ilişkiler yaşayıp geliştirmek, Rusya açısından da iyi bir şey. Biz bunların hepsine uygun durumda, içindeyiz.

★★★

Öte yandan Rusya’dan özel olarak tehdit algılamamızı gerektiren bir durum yok. Rusya 140 milyon,
biz 85 milyonuz. 30-35 sene sonra nüfuslar eşitlenecek... Tamam Rusların askeri üstünlükleri var ama biz de ilerliyoruz.


İsmet Paşa’nın ünlü sözüyle ‘yeni bir dünya kuruluyor ve Türkiye bu krizde uyguladığı politika ile yerini buldu’ diyorum.

Bunun neresi iyilerle kötülerin mücadelesi? Bu bir güç mücadelesi. Güç mücadelesinde de böyle davranılır, çıkara bakılır.

★★★

İşte Hasan Hoca’nın anlattıkları böyle...

Son derece ilginç bir stratejiyi uyguluyoruz.

Ne kadar devam ettirebileceğiz hep birlikte göreceğiz.

Önce şu veto krizini bir atlatalım hele...