Korkusuz

Meta verse gariban yerse

Meta verse gariban yerse
Kısa adı GTA...

İngiliz 3 kardeş tarafından yazılan bir bilgisayar oyunun adı.

2000’lerin başından itibaren dünyadaki tüm gençleri esir aldı.

Oyunun özelliği şuydu.

Model model pahalı arabalardan ediniyorsunuz. Bir de garajınız var.

Amerika’daki şehirlerin sokaklarında alabildiğince hız yapıp sağa sola çarpıyorsunuz...

Vurup kırmak serbest...

★★★

GTA‘nın animasyonları şahaneden şahane.

Normal hayatta direksiyona oturmamış biri kendini şoför sanabilir.

Arabayı takla attır.  Önemi yok... Sadece puanın gider... Yola devam edersin...

Çatışmaya gir... Araban delik deşik olsun... Hiiiç önemi yok... Al sana 100 puan daha... Yola devam...

GTA sanal bir dünya yarattı gençlere... Zaman zaman da gerçeklikle bağlarını kopardı.

GTA’nın zaten Türkçe karşılığı da ilginçti.

Büyük Araba Soygunu...

★★★

World of WarCraft

O da bir başka oyun...

90’lardan sonra doğup da bunu oynamayan genç yoktur. (Hadi erkek çocuğu yoktur diyeyim.)

Oyun fantastik temalı bir evrendeki bir gezegeninde geçer.

Bu oyunun da animasyonları efektleri olağanüstüdür.

Oynayıp da kendini kaptırmayan yoktur.

Çevrimiçi oyun olduğu için dünyanın dört bir yanından gençler birbiriyle arkadaş oldular.

Tanışanlar... Hatta evlenenler bile var.

★★★

Bunlara “Açık Dünya Oyunları” deniyor.

Yakuza 0

Just Cause 4

L.A. Noire

Watch Dogs

En son moda olanı ise Cyberpunk 2077

★★★

Farkındayız veya değiliz...

20 yıldır kocaman bir oyun dünyası kuruldu.

Sanal gerçeklik üzerinden kurulan bu dünyanın içinde büyüdü çocuklarımız.

Bizim oğlan odasında ne güzel uslu uslu oturuyor’ dediğiniz saatlerde; o, bu sanal dünyanın içindeydi.

Şimdi oğlunuz büyüdü...

Okul bitti... İşe başladı...

★★★

O sanal dünya da büyüdü, gelişti.

Buyur sana Metaverse...

Facebook’un yeni icadı olarak karşımızda...

Sanal arazi al... Ev yap... Bina dik... Fabrika kur... Liman al işlet...

Hepsi bir tuşun ucunda...

Koskoca bir evren kuruyorlar...

Sende oradan yer kapatma peşindesin...

★★★

Önceki akşam konunun uzmanları Fatih Altaylı’nın Teke Tek’inde konuktular.

Cevabını bulamadıkları soru şuydu.

İyi de gündelik hayatı devam ettirecek üretim nasıl yapılacak?

Bu Metaverse dünyasına nasıl yansıyacak.

Öyle ya...

Her şey sanal... Ama para gerçek...

Cash parayı basıyorsun, sanal bir arazi alıyorsun...

Bodrum’da yat limanı aldın diyelim...

Veya Söke’de bir çiftlik aldın...

İyi de onu kim ekecek? Kim biçecek? Kim işletecek?

Ekmeği kim yapacak?

★★★

Metaverse oyunla gerçeği birleştirme iddiasında...

Ama oyun dünyası da şaşkın durumda.

Çünkü oyunlarda para dönüyordu ama sınırlı bir para... Yani sinema bileti veya bir konser bedeli gibi eğlence için harcadığınız bir paraydı.

Şimdi ise bildiğin yatırım yapacaksın...

100 bin dolara arsa aldım...

Nerde arsa?

Bilgisayarda...

★★★

Tüm iktisat modelleri üretim ve varlıklar üzerine kurulmuştur.

Yani ya üreteceksin ya da kıymetli bir varlığın olacak.

Örneğin ne kadar altın rezervin varsa merkez bankanda o kadar para basabilirsin.

Üretimin ne kadar çoksa ekonomin o kadar iyi demektir.

Yani ürettiğin kadar varsın...

Veya üstüne oturduğun kıymetli maden kadar varsın...

Şimdi bu değişiyor.

Ne ürettiğin değil ne tüketebileceğin hesaplanıyor.

Yeni nesil insan; ürettiği kadar değil, tükettiği kadar önemli...

Blok zinciri dedikleri de kripto para dedikleri de bunun üzerine kurgulanmış modeller.

İşe yarar mı çalışır mı? Yoksa insanlığı bir felakete mi sürükler bilemem.

Ama gördüğüm üretime ve varlıklara dayalı bir ekonomik model değil uygulanan...

Ürettiğin kadar değil tükettiğin kadar varsın...

★★★

Neyse... Altaylı’nın programa döneyim...

Tam 2.5 saat Metaverse konuşuldu.

Ama şu sorunun cevabı bulunamadan program bitti.

“Ekmeği kim yapacak?”

Benim aklımda da şu soru kaldı.

Sanal çiftlik kuran bizim Tosuncuğun günahı neydi.

O da internet üzerinden kurduğu Çiftlikbank’la kendine Metaverse kurmuş sayılmaz mı?