Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Liyakat, sadakat, itaat ve inisiyatif

Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, Cumhuriyet Gazetesi’nden Çağdaş Bayraktar ile yaptığı söyleşinin bir yerinde şöyle diyor:

“... Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi her şeyi o kadar merkezi hale getirdi ki tepeden bir emir gelmeden hiç kimse kendiliğinden harekete geçemiyor. Sistem yetki devrine uygun değil. Sistemi işletenler de liyakatten ziyade sadakate dayalı seçildiği için inisiyatife kapalı. Mesela herhangi bir olayda bile açıklama yapan bir bakan sözlerine, ‘Sayın cumhurbaşkanının talimatlarıyla...’ diye başlıyor. Acil merkezine gelmiş bir hastayı, acil hekimi nasıl müdahale edeceğini başhekime sormuyorsa ilgili bakanın da mülki amirin de birlik komutanının da benzer çalışması lazım...”.



Buradaki değerli ve çok önemli kelimeler:

Sadakat...

Liyakat...

İnisiyatif...



Önce...

Üç duygunun TDK tarafından nasıl tarif edildiğini hatırlatayım...



TDK, sadakati:

“İçten bağlı olmak durumu” olarak tanımladığı gibi...

Bu duygunun “erdem” olduğuna dikkat çekiyor...



Liyakati ise şöyle tarif ediyor:

“Layık olma, uygunluk...”.



İnisiyatifin tanımı da şöyle:

“Öncelik, üstünlük, karar verme yetkisi...”.



Ve canlarım...

Bir de bu üç eylemli duyguya ek olarak:

“İtaat” var...

TDK itaat için şöyle diyor:

“Söz dinleme, boyun eğme, buyruğa uyma...”.



Meşruiyeti halen tartışılan bir referandumdan sonra kabul edilen:

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi...”.

Erdemli insanlarda bulunması gereken bu dört duyguyu:

Kirletti...



“Sadakat”:

“Liyakatsiz” kişilerden satın alınabilir bir:

“İnisiyatifsiz itaat” haline geldi...



Liyakatli bir kişinin (Kişiye değil, kanunlara, kurumlara ve göreve):

Sadakati...

İtaati:

Ve...

İnisiyatifi erdem iken...



Liyakatsiz birinin...

Bir kişi tarafından satın alınmış:

Sadakati:

Ve...

İnisiyatifsiz itaati...

Kurumları...

Ve haliyle...

Devleti:

Çökertti...



Sözümün özü canlarım...

Türkiye Cumhuriyeti Devleti...

Kişiye değil...

Kuruma (Anayasaya ve yasaların tümüne) itaat eden liyakatli yurttaşların sadakat duygularının yüceliğiyle:

Muasır Medeniyetler yolundaki yürüyüşüne:

Kaldığı yerden:

Devam etmelidir...

Devam edecektir de...

Enseyi karartmayın...

Sehpasız İdam


İnisiyatif konusunda anlattıklarımı 1969 ya da 70 yılında...

Kırklareli Atatürk Lisesi son sınıf öğrencisiyken...

Askerlik dersi öğretmenimiz...

Aynı zamanda Askerlik Şubesi Başkanı Albay Cemal Şensöz’den dinlemiştik...



O dönemde emir subaylarının boyunlarında bir kordon olduğunu...

Kendisine verilen emri, değiştirerek aktarırsa...

Hemen o kordon sıkılarak:

Sehpasız idam edildiklerini söylemişti...

Değişir mi?


Ahmet Yavuz’un Çağdaş Bayraktar’a verdiği röportaj:

Her ilgiliye...

Ve...

Yetkiliye...

Ama...

İlle de...

Erdoğan ve sekretaryasına (Onlar kendilerine “Bakan” diyor...).

“Ders” olarak anlatılacak kadar:

Değerli...





Erdoğan ve sekreterleri o dersi dinlerse:

Zihniyetleri...

Ve...

Uygulamaları değişir mi?..



Bu soruya:

“Değişir...”.

Ya da:

“Değişmez” cevabı verebilecek kadar çok veri yok elimde...

Ama...

“Tahminin ne?” diye sorarsanız...

Söyleyeyim...



Öncelikle...

“Ne anlatıldığına” değil...

“Dersi kimin anlattığına” bakarak...

O dersi dinlemezler...



Kazara dinleseler de:

Yavuz’un verdiği ders:

Bir kulaklarından girer...

Diğerinden çıkar...

Keşke


Dönemin Milli Savunma Bakanı ve Başbakan Adnan Menderes’in sıhri akrabası Ethem Menderes, darbe öncesi...:

Adnan Bey’i uyarmış...

Söz geçiremeyince:

İstifa etmişti...

Tarih tekerrür etmemeli...





Bu konuyu bir başka gün...

Daha detaylı anlatmaya çalışacağım...

Konuya ilişkin görüşleri olanlar da anlatsa keşke...

Napolyon ve İnisiyatif


26 yaşında Fransa Ordu Komutanlığına getirilen Napolyon, bir muharebe sırasında...

Bir başka yönden düşman üzerine hücuma hazırlanmış birliklere...

Emir Subayı ile...

Stratejik bir emir gönderiyor...





Emir Subayı atına atlayıp emri ulaştırmak için birliklerin bulunduğu mahalle giderken...

Düşman birliklerinin aldıkları pozisyonu görüyor...

Napolyon’dan aldığı emri aynen iletirse...

Muharebenin...

Ve giderek...

Savaşın tamamı kaybedilecek...



Emri...

Düşman birliklerinin aldığı pozisyona göre değiştirerek verirse...

Muharebe kazanılacak belki ama...

Boynundaki kordon bizzat Napolyon tarafından çekilecek...



Emir Subayı:

“Benim canım bir can, ama emri düşman birliklerinin aldığı pozisyona göre bildirirsem, on binlerce canı, muharebeyi ve büyük ihtimalle savaşı kurtaracağım” diye düşünüyor...

Ve...

Napolyon’dan aldığı emri:

Değiştirerek aktarıyor...

Muharebe kazanılıyor...



Emir Subayı geri döndüğünde Napolyon’un huzuruna alınıyor...

Ölecek ama...

Bu:

Erdemli bir ölüm olacak...



Napolyon Emir Subayını yanına çağırmıyor...

Onun yanına gidiyor...

İki elini boğazındaki kordona uzatıyor...

Ve...

Kordonu çıkarıp yere atıyor:

“İnisiyatif kullanmak; körü körüne itaatten daha değerlidir” diyor...

Tebrikler kardeşim


Kişileri:

Siyasi düşünceleri...

İnançları...

Dinleri...

Mezhepleri...

Dilleri...

Renkleri...

Ve...

Meslekleriyle değil...

Karakterleriyle değerlendirdiğimiz gün:

“Gelişmiş Millet” sınıfına yükselmiş oluruz...





Gelişmiş millet...

İnsanî gelişmişliğini gerçekleştirmiş:

Bireylerle olur...



Avukat ve yazar Fikri Akyüz’ün...

Sanatçı Haluk Levent’le:

Aynı siyasi görüşte olmadığından eminim...



Yaşam tarzlarının...

Ve...

İnançlarının da birbirine benzemediği kanaatindeyim...



Deprem sürecinde...

Fikri Akyüz’ün kendisine yakın görüp görmediğini bilemediğim...

Ama...

Fikri’yi kendi mahallelileri (İktidar yandaşı) olarak kabul ettiklerini bildiğim çevreler...

Haluk Levent’e çok haksızlık ettiler...



Akyüz...

O çevrelere yaranmak için:

Haluk Levent’e çakabilirdi...

Ama hayır...

Aksine...

O mahalle (İktidar mahallesi) ile ters düşmeyi göze alarak...

Levent için şunları yazdı:



Haluk Levent’e dair...

İlk kez yazıyorum. Mesleğimin başlarındaydım, 1998 olabilir.

Talimhane’de bir işyerine hacze gitmiştim. Borçlu, @haluklevent ‘i aradı. ‘Abi borç verir misin?’ dedi.

Levent ‘Hemen gönderiyorum’ dedi.

O dönem @ahbap yoktu. Ama ‘ahbabına’ kucak açmıştı...”.



“İnsanî gelişmişlik” dediğim:

İşte bu...

Tebrikler Fikri kardeşim...

Gözlerinden öperim...

Günün tespiti


Sedef Kabaş

@SedefKabas

Enkaz altından can kurtaranlara düşman

Depremzedelere bağış toplayanlara düşman

Afet bölgesine gönüllü giden doktorlara düşman

Hemen harekete geçen belediyelere düşman

Halkın haykırışlarını duyuran medyaya düşman

BİZDEN olmayan herkes DÜŞMAN...

Afet budur!