Ben nasıl...
“Polisi tanımıyorum. Beni gözaltına alamazsınız...
Savcıyı tanımıyorum.
Hakimi zaten tanımıyorum.
Cezaevi müdürünü tanımıyorum, beni içeri atamazsınız...
Mahallemin muhtarını bile tanımıyorum.
Kredi borcumu tanımıyorum.
Kredi kartı borcumu tanımıyorum.
Elektrik faturası gönderen şirketi tanımıyorum.
Su parası isteyen belediyemi tanımıyorum.
Doğalgaz şirketini zaten tanımıyorum.
Arabasına bindiğim taksiciyi tanımıyorum.
Yanlış yere park ettiğim için evime 980 lira ceza gönderen Emniyet’i tanımıyorum.
Vergi dairesini hiç tanımıyorum.
Tapu tanımıyorum, diploma tanımıyorum, ehliyet tanımıyorum, para tanımıyorum.
Akaryakıta yapılan zammı tanımıyorum.
Trükç yzım kurallarnığda tanımıyom...
İnternete erişimimi sürekli engelleyen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nu tanımıyorum.
Yalan yanlış hesaplar yapan Türkiye İstatistik Kurumu’nu tanımıyorum.
Rektörleri, dekanları tanımıyorum.
YÖK’ü tanımıyorum.
Bırakın albayları, generalleri; Genelkurmay Başkanı’nı tanımıyorum.
Sayıştay, Danıştay, Yargıtay başkanlarını tanımıyorum.
Sermaye Piyasası Kurulu’nu tanımıyorum; kafama göre hisse senedi basıp satıyorum.
Merkez Bankası’nı tanımıyorum.
Diyanet İşleri Başkanı’nı tanımıyorum.
Devlet Denetleme Kurulu’nu, İletişim Başkanı’nı...
Milletvekillerini, bakanları tanımıyorum.
Karımı tanımıyorum; kim ki o?
Çocuklarımı tanımıyorum; hepsi başının çaresine baksın!
Söylemesi ayıptır, Cumhurbaşkanı’nı da tanımıyorum.”
Diyemezsem...
Bu devletin en büyük şehrinin bir ağır ceza mahkemesi de “Ben Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımıyorum” diyemez.
Derse...
Bundan sonra bu ülkede kimse babasını, karısını, kocasını, hatta çocuğunu bile tanımaz!
Ne aile kalır, ne mahalle, ne belediye, ne adliye...
Ne devlet, ne memleket!
★★★
Bu yüzden Anayasa Mahkemesi’nin Tayfun Kahraman hakkındaki kararını tanımayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, son derece “ağır” bir suç işlemektedir.
Bu suçun adı da “memleket suçu”dur!
Gitmek mi zor?
Ekonomi ve hukuk yangın yeri ama biz “Meclis’te kurulan Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun üyeleri İmralı’ya gidip teröristbaşı Apo ile görüşsün mü, görüşmesin mi?”yi tartışıyoruz!
Devlet Bahçeli’nin bu konuda nasıl teşne olduğunu zaten herkes biliyor; bu hafta öğrendik ki AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuya sıcak bakıyor.
İkisi de düne kadar, “CHP iktidara gelirse, Apo’yla bile görüşüp pazarlık yapar” diyen isimler...
Şimdi o pazarlığı bizzat yönetiyorlar.
Ya CHP... Onlar ne diyor bu işe?
Bekliyorlar...
Özgür Özel üç gün önce çıktı, “AKP, ‘İmralı’ya gideceğiz’ demeden CHP niye desin?” dedi...
Tavır belirlemeyi, AKP’nin ne yapacağını gördükten sonraya bırakıyor.
Bu bile CHP’nin Ada’ya gidecek heyete üye vermeye sıcak baktığını ama ileride AKP’nin diline düşmemek için böyle bir taktik izlediğini gösteriyor.
★★★
Bana göre CHP bugünden tezi yok hemen geniş tabanlı bir anket yaptırıp bu konuyu seçmenlerine sormalı:
“Gidelim mi, kalalım mı?”
CHP tabanının bu soruya yüzde 80 çoğunlukla “Gitmeyelim” yanıtı vereceğinden adım gibi eminim.
Özgür Özel, bugün arkasına aldığı toplumsal destek rüzgarının sürmesini istiyorsa, AKP’nin ne yapacağını beklemektense, sadece seçmenine kulak vermeli!
Vahim bir iş kazası!
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı dün sabahki “kuşluk vakti ziyareti”ni CHP’li ya da muhalif isimlere değil, futbol dünyasına ayırdı.
“Bahis Soruşturması” kapsamında 19 kişi gözaltına alındı... Bunlardan 16’sı faal hakem...
Biri Süper Lig’deki Eyüpspor’un Başkanı Murat Özkaya, diğeri Kasımpaşaspor’un eski Başkanı Fatih Saraç...
Bir de “manipülatif içerik paylaşan” U.E. isimli şahıs var listede...
Bu 19 kişiden sadece Fatih Saraç gözaltına alındıktan bir saat sonra serbest bırakıldı.
Neden?
Anlatayım:
Bu arkadaş Milli Gazete’nin eski yazarlarından...
Ayrıca Cüneyt Zapsu’yla birlikte A-101 ve BİM’in kuran isimler arasında...
Adını ilk kez 17-25 Aralık operasyonları sırasında duyduk...
O günlerde Haber Türk Medya’da etkin bir görevdeydi ve telefonla kendisini arayan kişi dönemin Başbakanı’ydı...
“Alo Fatih” diye başlayan konuşmada, ekrana gelen bir yayınla ilgili olarak bu arkadaşı azarlıyordu...
Bu kadar mı?
Değil... Alo Fatih’in babası Muhammed Emin Saraç , Erdoğan’ın İmam Hatip’ten hocası...
Kardeşi Yekta Saraç ise eski YÖK Başkanı...
Oğlu Muhammed Emin Saraç, AKP’de MKYK Üyesi...
Amcasının oğlu Zafer Bahadır Saraç, yine AKP’de Tanıtım ve Medya Başkanlığı’nda görevli...
★★★
Şimdi anladınız mı; apar topar serbest bırakılmasının nedenini?
Eminim “meydana gelen bu iş kazası” nedeniyle kendisinden özür bile dilenmiştir...
GÜNÜN SORUSU
Eski Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlu Cinali, pardon Erkam Yıldırım geçenlerde yurt dışından dönüşünde İstanbul Havalimanı’nı karıştırmış... Timur Soykan’ın haberine göre, taşıdığı beş valizi aramak isteyen gümrük muhafaza memurlarına hakaret ederek, “Ben Binali Yıldırım’ın oğluyum, sen bana bu muameleyi nasıl yapıyorsun?” diye bağırmış...
Sorum kendisine:
“Tamam baban Binali Bey de... Sahi sen kimsin?”