Korkusuz

Kapanmamış Hesaplar Ülkesi...!

Kapanmamış Hesaplar Ülkesi...!
İmamoğlu’nun son 3 günde art arda yaşadığı iletişim facialarının en tehlikelisi Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’la atışmasıydı.

Şakası yok...

Koskoca bir camia... Birden sırtını dönüverir...

İster Galatasaray olsun İster Beşiktaş... Siyasetçi hangi kulübü karşısına alırsa yanar...

Sebepsiz hedef olursunuz.

Kaşıkla topladığın oyu kepçeyle dağıtmaya başlarsın...

Peki soruyu doğru yerden sorayım.

Bir Büyükşehir Belediye Başkanı takım tutar mı?

Daha doğrusu soruyu biraz daha yumuşatayım.

Belki takım tutar ama sevgisini fanatikçe gösterir mi?

Bence günümüzde göstermemeli.

Sevgisini içinde yaşamalı.

Neden mi?

Anlatacağım.

★★★

Önce biraz geriye gideyim.

Atatürk’ün hangi takımı tuttuğu konusu halen tartışmalıdır. Her kulüp haklı olarak Ulu Önderi kendine yakıştırır. Ama ben Ata’mızın açıkça bir kulüp taraftarı olduğunu düşünmüyorum.

Atatürk tartışma dışı yani.

Peki sonraki liderleri ve siyasileri gözünüzün önünden geçirin lütfen...

Ecevit’in mesela hangi takımı tuttuğunu bilir miydik?

Elbette bir takıma gönül vermiştir Karaoğlan... Ama ben fanatik taraftarlıktan bahsediyorum.

Türkeş mesela...

Erbakan hangi takımı tutardı?

Bilir miydik?

Demirel’in Beşiktaşlı olduğunu yıllar yıllar sonra öğrendik.

Meraklısı bilse bile... Siyasiler o sevgilerini hep saklamayı tercih ederlerdi.

★★★

İstisnalar yok değil...

Biyografisini yazdığım eski Başbakanımız Şükrü Saracoğlu fanatik Fenerliydi. Hatta kulübün çok uzun süre başkanlığını da yaptı.

Ama bilmeyenler için hatırlatırım. Şükrü Bey kızını Galatasaray yüzme takımına yazdıracak kadar centilmen bir siyasetçiydi.

Mesut Yılmaz diyeceksiniz biliyorum.

O bir Galatasaray fanatiğiydi. Ama sanırım bunun bedelini az da olsa siyaseten ödedi rahmetli...

★★★

Daha ilginci şuydu.

Eskiden spor yazarları bile hangi takımı tuttuklarını açıkça yazmazlardı.

İlk yazan Hıncal Uluç olmuştu.

“Ben gazeteciyim ve Galatasaray’lıyım” diye.

Hatta tuhaf (bugünler için seksist sayılacak) bir benzetmeyle gerekçelendirmiş ve ilan etmişti taraftarlığını.

Yazdığı kitabın adı “Sarı-Kırmızı Kaşkol”dü.

Mesela Sanlı Sarıalioğlu... Hürriyet’te yazdığı yıllarda bilirdik Beşiktaşlı olduğunu... Yıllarca kaptanlığını yapmış takımın. Ama açıktan yazmazdı Kara Kartal’a gönül verdiğini.

Ya da efsane kalem İslam Çupi abimiz...

Işıklar içinde uyusun...

Bilirdik Fenerli olduğunu... Ama uzun yıllar açık etmemişti. Zarafetiyle gizlerdi tuttuğu takımı. Çok sonraları o da açıktan yazmaya başlamıştı.

★★★

Şimdi ise spor yazarlarımız maça formayla gidiyor.

Savunma da şu...

“Yahu bir insan futbolla ilgili olur da nasıl takım tutmaz...?”

“Bu insanları yanıltmak değil midir?”

Hayır efendim... Tutar elbette... Ama fanatikliğini gözüme sokmasına gerek yok.

Tribün amigosu gibi görmek ve okumak istemem ben...

Kendi taraftarları hariç...

Okumam zaten...

★★★

Varmaya çalıştığım yer şu...

Her konuda... Her alanda... Fanatizm gözümüzü kör etti.

Herkes kendi mahallesine çekildi... Kendi küçük yankı odasına kapandı...

Ne karşı mahalleyi görmek istiyor ne de duymak istiyor.

Küçük gettolarımızı inşa ettik... Mutluyuz...

★★★

Bakın...

Televizyonculukta 20. Yılım...

Ekrandan bilirsiniz.

En netameli konulara girmekten çekinmem... Din... Siyaset... Göç... Darbeler tarihi... Vs...

Aklınıza gelen ne kadar dikenli konu varsa... Hepsiyle ilgili program yaptım...

Ama... Futbol işine girmem...

Tek istisna... Sevgili gazeteci arkadaşım Fenerbahçeli Mustafa Hoş’la Galatasaraylı tarihçi Melih Şabanoğlu’nu 15 yıl önce SKYTÜRK ekranında buluşturmuştum.

O programı bile bugün yapamayız artık...

Çünkü çoook sular aktı köprünün altından...

Galatasaray-Fenerbahçe bayramlarından... Maçların karışık tribünde bir arada seyredildiği günlerden bugünlere geldik...

★★★

Gelelim siyasetçiye...

Siyasetçinin yankı odası yok...

Özellikle kitle siyaseti yapan... Her kesimden oy almak her seçmeni memnun etmeye çalışan siyasetçinin hiç yok.

Dolayısıyla...

Ortak payda alanlarına dikkat etmeyen yanar.

Nasıl çevre duyarlılığına azami özen gösteriyorsa...

Futbolun da cıss konu olduğunu bilmeli...

Gol attık mı fırlarım ayağa yaşarım sevincimi’ dönemi bitti.

Bir kesimi mutlu ederken çok daha büyük bir kesimi de kendine düşman ediyorsun...

‘Artık giyerim ben formamı, paylaşırım pozumu’ dönemi bitti.

Hangi formayı giyersen giy... İster Fener ister Beşiktaş veya Trabzon veya Cimbom...

Fark etmez...

Herkesin... Giydiğin o formayla geçmişten kalan bir hesabı var...

Ve şu sözü hiç unutma...

“Türkiye kapanmamış hesaplar ülkesidir.”