Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Kanaatim ve temennim o ki...

CHP lideri ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu dedi ki:

“Altı lider söz verdik, bir araya geldik. İsraf haramdır diye biliyoruz. İlk yapacağımız iş israfı önlemek...”.





Canlarım...

“Cimri olmak” ile...

“Tutumlu olmak...”:

Aynı şey değil...

Acil ihtiyaçlar için bile harcama yapmayana:

“Cimri” denir...



Tutumlu ise:

Müsrif olmayandır...

Yani: İsraftan kaçınan...

Gerekli olan harcamaları...

Bir plân/bütçe çerçevesinde:

Yapandır...



Hem insanî gelişmişliğini gerçekleştirmiş...

Hem de:

Ekonomilerini adil bir paylaşımla büyütmüş ülkeler:

“Tutumlu” ülkelerdir...



Üretimi, istihdamı, vergi gelirlerini ve refahı artırıcı yatırım yerine...

İhaleye çıkanları zengin eden harcamaların yapıldığı...

Yani...

Müsrif siyasetçilerin yönettiği ülkeler ise:

Müsrif/israfçı ülkelerdir...

Hiç, tutumlu ülkelerle müsrif ülkeler bir olur mu?..



Kemal Bey ve ortaklarının israfa son vereceklerine ilişkin taahhütlerini yerine getirecekleri kanaatindeyim...



Kemal Bey ve ortaklarının iktidarında:

İnsanî gelişmişliğin sağlanacağını...

Cahil seçmen sayısının azaltılıp...

Sorgulayan, eğitimli seçmen sayısının arttırılacağını...

Ummak istiyorum...

Ve...

Umuyorum...

Ah şu cari açık




Bir ülke cari açık vermeden yönetilebilir mi?..

Elbette yönetilebilir...

Hatta:

Yönetilmelidir...



Aylık geliri 10 bin lira olan bir aile nasıl ki:

Ya o 10 bin lira ile geçinmek...

Ya da...

Ek iş yaparak ek gelir üretmek zorundaysa...

Bir ülke de...

Cari açık vermeden (Dış borç almadan):

Yönetilmek zorunda...



Türkiye’yi yöneten siyasi güç ekonomiden bihaber olduğu için...

Ülkemizde:

Yeni gelir yaratacak:

Yatırımları...

İstihdamı...

Üretimi...

İhracatı desteklemek yerine:

Betonlaşmayı...



İç piyasada enflasyonla mücadele edebilmek için ise:

İthalâtı tercih edince...

Akşener’in dediği gibi: “Ahanda işte böyle olduk...”.

Sadece ocak ayı cari açığı:

10 milyar dolar...



Yeni hükümet umarım...

Cari açık vermeyen bir ekonomi politikayı:

Tercih eder...

Bu defa başaracağız


Atatürk:

“Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit bilimdir, fendir. Bilim ve fenin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir” demişti.





Türkiye son 20 yılını neden mi heba etti?..

Atatürk’ün en değerli nasihatlerinden birini dinlemediği için...

Bilim dururken dini:

“Yol gösterici/mürşit” olarak tercih ettiği için...



Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri...

Atatürk’ün gösterdiği ışıklı yola yeniden dönmek için:

“Son fırsat...”.

Ve...

İnanıyorum ki

Bu defa başaracağız...

Paranın önemi


 

Wall Street Journal ve araştırma kuruluşu NORC’un yaptığı bir ankete göre...

ABD’de:

Vatanseverlik...

Dinî inanç...

Ve...

Çocuk sahibi olmak gibi önceliklerin önemi...

Son 25 yılda azalırken:

Paranın önemi arttı...



Biz Türk Müslümanları bu konuda da ABD’yi aşmışız...

Zira...

Kırk yıl kadar önce...

Dönemin muhafazakâr ve milliyetçi demokratlarının okuduğu gazete olan Tercüman:

“At şişeyi dön köşeyi” sloganıyla...

Paranın...

Ve...

(Nasıl olursa olsun) Para kazanmanın önemini:

Okurlarına öğretmişti...

Paranın ne önemi var




Özdemir Erdoğan, Büyükada Büyük Kulüp’te sahne alacaktır.

Konser gecesi Büyük Kulüp’e gelir...

Ücretinin peşin ödenmesini ister...

Aksi halde sahne almayacaktır...

Yönetim henüz o kadar paraları olmadığını...

Misafirler geldikten sonra ve kendisi de sahnedeyken ancak toplayabileceklerini belirtir...

Erdoğan:

“Nuh” der ama...

Peygamber olduğunu söylemez...

Neyse...

Para toplanır...

Sanatçıya teslim edilir...

Erdoğan sahneye çıkar...

Gitarını eline alır...

Ve...

İlk şarkısına başlar:

“Paranın ne önemi var, mühim olan insanlık...”.

Kapı kapı


AKP Genel Başkanı...

“Siyasi istikrar için” tek başına iktidarı savunuyor...

O nedenle:

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş yapıldığını ileri sürüyordu...



Kadere bakın ki...

Erdoğan:

Cumhuriyet tarihinin en çok ortaklı koalisyonunu kurmak için kapı kapı dolaşıyor...

MHP...

YRP...

BBP...

HÜDA PAR...

DSP...

Ve...

Memleket Partisi...

Değişen ne?




Sadık Usta anlatıyor:

“1400’lü yıllın hemen başında ibn Haldun, Kahire’ye geldiğinde kadı olarak atanır.

Karşılaştığı manzarayı, mezhep, tarikat ve cemaat şeyhlerinin yalancı şahitlik yaparak, yoksulun ve yetimin malına çökmekle kalmadıklarını, aynı zamanda büyük yolsuzluklara da katıldıklarını anlatır...



Bugün değişen bir şey var mı?..

Yok...

Yine mezhepler çalıyor...

Tarikatlar oynuyor...

Cemaatler alkış tutuyor...

Yalancı şahitlik (Gizli tanıklık) onlarda...

Yoksulun, yetimin malına çökmek onlarda...





Peki...

Burada suç İslâm’da mı?..

Elbette hayır...

Bazı kocalar eşlerini:

Aşağılıyor...

Dövüyor...

Öldürüyor diye nasıl ki aile kurumundan vazgeçilemeyecekse...

Bazı Müslümanlar aşağılık diye: İslâm’dan vazgeçilecek değil...

Olmuş gibi oldu




AKP milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı arkadaşın adını vermesem...

Ama...

“Hiçbir şey olmadıysa bile mutlaka bir şeyler oldu” diye hafızalarda yer eden o ünlü sözünü hatırlatsam...

Kim olduğunu hemen:

Anlarsınız...



İşte o politikacı...

Gece, mezarlıktan geçerken korku hissini öldürmek için ıslık çalan adam gibi bir açıklama yaptı...

Ve...

Şöyle dedi:

“En son bizim Ar-Ge başkanlığımızın yapmış olduğu ankete göre yüzde 53’leri yakalayan bir tablonun olduğunu görüyorum. Daha da artabileceğini öngörüyorum açıkçası...”.



Araştırmayı yapan kurum:

AKP Ar-Ge Başkanlığı...



Arkadaş arşivlik absürt açıklamalar konusunda...

“Hiçbir şey olmadıysa bile mutlaka bir şeyler oldu” sözünden sonra şimdi de:

“En son bizim Ar-Ge başkanlığımızın yapmış olduğu ankete göre...” cümlesini üreterek...

Guinness rekorlar kitabına girmeye aday oldu...

Olmadıysa bile:

Olmuş gibi oldu...

Dünün tweeti


Taha Akyol

@takyol96

Yolsuzluk indeksinde TR dibe vurdu. Fıkıh hocalarından tepki gelmedi.

Fıkıhta kamu hukuku gelişmediği için iktidar eliyle yolsuzluğun suç/günah olduğunu düşünemiyorlar.

Müslümanların modern tıp, fizik, kimya gibi modern hukuka da ihtiyacı var.