Korkusuz
Ümit Zileli

İnsanca Yaşayabilmek İçin!..

Yeni Dünya Düzeni artık hiç çekinmeden gerçek yüzünü gösteriyor... Son savaş oyunları, Türkiye’yi İdlib bataklığında boğma planları çok açık değil mi?

-Namlunun ucunda olan yalnızca Türkiye değil; bu 21. yüzyılı ele geçirme meselesi!..

-Nasıl yani?.

-Teslim alınmaya meyilli ya da adı zaten “kara kaplı” sömürü defterine” girmiş olan ülkeler birer birer düşüyor, düşürülüyor zaten!.. Irak, Libya, Sudan tamam! Körfez ülkeleri zaten elde! Fillerin tepişmesi bittiğinde çimenler tamamen ezilmiş olacak! Güney Amerika’dan Ortadoğu’ya, Afrika’ya Asya’nın içlerine kadar yeni bir paylaşım gerçekleşecek! Karşı çıkan, direnen “yaramazlar” tam anlamıyla hizaya getirilmiş olacak!.

-Ama bu düzen tüm dünyayı yeni bir kölelik düzenine götürür.. Efendiler ve köleleri!..

-Böyle de nitelendirebilirsin!. Onların açısından ise dünyaya yeni bir nizam vermek, kontrollü bir düzen kurmak olarak adlandırılabilir!.. Tarihte de hep böyle olmadı mı?. Yönetenler her türlü aracı kullanarak en büyük acılar, kıyımlar, katliamlar, soykırımlar pahasına iktidarlarını kurup, sürdürmediler mi?..

-Başkaldırıları, özgürlük savaşlarını unutma!..

-Haklısın, Spartaküs’ten bu yana ezilenler hep başkaldırdılar. İnsanı insanlığa götüren yolda büyük başarılara da imza attılar. Ama tüm bunlar yönetenlerin hırsını, açgözlülüğünü, iktidar uğruna her türlü zalimliği yapmasını engelleyemedi. Tarih, işte bu temel nedenden ötürü hep tekerrür ediyor!..

-Tekerrür mü ediyor?..

Dini kullanarak köleleştirilen dünya!..


-Tabii!.. Şimdi iyice geriye git; Tarım Devrimi, tek tanrılı dinleri yaratmadı mı?.. Yani, insanoğlunun göçebelikten yerleşik düzene geçmesiyle ortaya çıkan derebeyi ve toprak ağası yüzyıllarca köylüyü insanları neredeyse köle gibi kullanmadı mı?. Batı’da Papa, Doğu’da Halife ve ulema bu düzeni din adına desteklemedi mi?.. Bu kölelik düzenine karşı çıkan insanlar, beylikler, devletler din dışı kabul edilip cezalandırılmadı mı?.. Batı’da yüzyıllar süren Engizisyon döneminde yalnızca 10 milyon kişi aforoz edilip yakılarak ya da işkencelerle yok edilmedi mi?.. İspanya’daki “Engizisyon Müzesi” en büyük tanıktır! Osmanlı’da yüz binlerce Alevi, Sünni iktidarın gazabına uğrayıp katledilmedi mi?..

-Doğru...

-Peki bu; yönetenlerin, iktidar sahiplerinin, bilinen tarihin her döneminde çoğunluğu neredeyse sürü yönetir gibi yönettiğini, en büyük araç olarak seçtiği dini kullanarak, inançlarla dilediği gibi oynayarak etkinliğini sürdürdüğünü göstermez mi?..

-Bu da doğru...

-Ardından gelen Endüstri Devrimi milliyetçilik ideolojisini yaratmadı mı?. Göreceli bir özgürlük dönemi ve ulus-devletlerin ortaya çıkışından sonra eski yönetim şeklini yıkan yeni yöneticiler, bu kez dinleri de arkalarına alarak, emperyalizme ulaşacak olan sömürgecilik dönemini başlatmadılar mı?. Dünyayı sahiplenmek için birbirlerini yemediler mi?. Yüz milyonlarca insan sömürge savaşlarında yok edilmedi mi?..

-Sadede gel!..

-Demek ki, tarihin her döneminde yönetenler, mutlaka o dönemin şartlarına göre yarattıkları araçlarla, inançları, hurafeleri, mezhepleri, milliyetçi güdüleri, ırksal ayrılıkları kullanarak iktidarlarını sürdürdüler...

Yaşamaya layık olanlar, olmayanlar!..


-Artık bugüne gel!..

-Görmüyor musun, temelde hiçbir değişiklik yok. Yönetenler bugün de dün olduğu gibi aynı araçları kullanıyor. Teknoloji gelişti ama argümanlar aynı!. Üstelik şimdi savaş gücünün inanılmaz boyutlara ulaşması sayesinde daha acımasız, daha gözleri dönmüş durumdalar.

-Peki, demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet...

-Çok haklısın, iktidar sahipleriyle insanlığın savaşında büyük zorluklarla bu kazanımlar elde edilmiş. Ama dikkat et, bu kazanımlar en çok gelişmiş ülkelerde yerini bulmuş!.. Dünyayı sömürenler kendi ülkelerindeki isyanları, devrimleri engellemek için bunları kullanmış. 11 Eylül saldırılarından sonra başta ABD ve İngiltere olmak üzere getirilen baskıcı yasalara bak; bu kavramların da iyice sulandırıldığını görürsün. Dünyanın geri kalanında ise adı olup kendisi olmayan kavramlar bunlar!.. Ortadoğu’da, Asya’da, Afrika’da bizzat bu kavramları ağzında sakız yapan Batılı ülkelerin desteğiyle kurulan rejimlere bak, ne büyük bir aldatmacanın içinde yuvarlandığımızı anlarsın!..

-Sonuca gel, yerimiz bitti!..

-Bugün kurulan düzenin gerçek adı “Hıristiyan Beyaz uygarlığı”dır!.. Eğer bu düzen dünyada egemen olursa korkarım bir gün gelecek, efendilerin kararıyla “Yaşamaya layık olanlar-olmayanlar” hesabı bile yapılabilecek!..

-Korkunç!. Peki çözüm ne?.

-İnsanlığın ayağa kalkması!. Yoksulların, ezilenlerin kendilerine dayatılan mikro-milliyetçi, dinci, ırkçı aldatmacalardan sıyrılıp tıpkı iktidar sahipleri gibi sarsılmayacak dayanışmayı sağlaması... Bunun için de önce işbirlikçilerin, uşakların teşhir edilmesi gerekiyor. İnsan gibi yaşanacak bir dünyanın biricik yolu bu...

Nasıl buldunuz sohbeti, iç karartıcı değil mi?!. İki gündür yazdığım yazıların üçüncü “sac ayağı” bu yazı ile; insanlık eğer aklını başına almazsa varılacak sonu anlatmaya çabaladım... Efendiler-köleler düzeninde aslında hiçbir şeyin değişmediğini, yapılan her şeyin aynı amaca hizmet ettiğini göstermek istedim... Son söze gelince...

Insanlar kafalarını deve kuşu gibi kuma gömdükçe, kendi gücünü göremedikçe, küçük bir azınlık, devasa çoğunluğu koyun gibi gütmeye devam edecek... Orhan Veli’nin “Pireli Şiir”indeki o müthiş dizeler hayatımızın parçası olacak:

-Bu düzen böyle mi gidecek/ Pireler filleri yutacak/ Yedi nüfuslu haneye/ Üç buçuk tayın yetecek!..