Adı “süreç” olmayan ama bir doğrultuda ilerleyen, Cumhurbaşkanı’nın “fırsat penceresi” dediği İmralı için artık “döngü” ifadesini kullanabiliriz. 

Nedeni basit...

Döngünün ilk başladığı günden bu yana, açık ve net olarak sorulması gereken belli başlı sorular var. 

Terör örgütüne yapılacak çağrının olası içeriğinden tutun da zamanına kadar her şey bir soru işareti. 

Heyet oluşturulup İmralı’ya gidip geldikten sonra bir takım yanıtlar bulunacağı sanılmıştı.

Bu beklenti ciddi bir yanılgı getirdi. 

Siyasi parti liderleri ve bazen de heyetleriyle görüşen DEM’in İmralı grubu, kameralar karşısında dişe dokunur tek şey söylemedi. 

Hep “Ziyaret turunu tamamlayalım, kapsamlı açıklama yapacağız” dediler.

Ziyaret turu bitti ama açıklama gecikti. 

Gecikmeli açıklama nihayet paylaşıldığında ise yazılı bir metin ve altı doldurulamamış niyet beyanlarından öte bir şey yoktu. 

Yazılı açıklama, soru almama hamlesinin izdüşümü. 

Ya da “Sorularınızın cevaplarını biz de bilmiyoruz” demek istediler, kim bilir...

İkinci ziyarette de aynısını yaşadık. 

Haftası haftasına buradan duyurduğum tarihte heyet İmralı’ya ikinci kez gitti ve dün bir açıklama paylaştı. 

Açıklamada Öcalan’ın çalışmaya devam ettiğini vurgulamaktan öte içerik yoktu. 

Yine bir şey öğrenemedik. 

Belki de daha önemlisi, MHP lideri Bahçeli’nin “Ocak bitmeden çağrı gelsin” ısrarı -şimdilik- karşılık bulamamıştı. 

Bunun tetikleyeceği gelişmeler olacaktır. 

Güvenlik bürokrasisinde de, DEM’in İmralı heyetinde de yansımalarını göreceğiz.

Çünkü görünen o ki, “Önceden görüşülüp her şey ayarlandı” tezi bir miktar sarsılıyor.

KÖŞENİN GÖZÜ

Tarih: 16 Eylül 1998.

Adres: Hatay, Suriye sınırı.

Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş’in 16 Eylül günü Hatay’da yaptığı konuşma, terör örgütünün kurucusu Öcalan’ın Kenya’da yakalanması ile sonuçlanan kaçınılmaz kaderin ilk işareti olmuştu.

Ateş o gün, ‘‘Suriye’ye karşı sabrımız kalmadı. Türkiye beklediği karşılığı alamazsa, her türlü tedbiri almaya hak kazanacaktır’’ diyerek, Öcalan ve terör örgütüne yataklık yapan Suriye’yi köşeye sıkıştırmıştı. 

KÖŞENİN SÖZÜ

“Hiçbir düş sadece bir düş değildir...” - Gözleri Tamamen Kapalı, 1999.