Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

İlk ödemeler dengesi krizine 1958'de yakalandık çünkü dövizimiz bitmiş borçlarımızı ödeyemez olmuştuk...

Bugün, izninizi aldığımı varsayarak Türkiye ekonomisinin devalüasyon tarihi ve ödemeler dengesi krizlerinden söz etmek istiyorum...

Ve...

Başlıyorum...



Türkiye ekonomisi 1958’de cumhuriyet tarihinin ilk ödemeler dengesi krizine yakalandı...

Çünkü...

Dövizimiz bitmiş, borçlarımızı ödeyemez olmuştuk...



Dönemin DP hükümeti (Adnan Menderes Başbakan), 2 Ağustos 1958’de, 280 kuruş olan 1 doların değerini, 900 kuruşa yükseltti...

% 220 oranında dev bir devalüasyondu bu...



Ve üç gün sonra...

5 Ağustos 1958’de...

DP Hükümeti moratoryum ilan etmek zorunda kaldı...

Alacaklı ABD, borçlarımızı yeniden yapılandırmamıza imkan verdi...

Ama...

2 yıl sonra 27 Mayıs 1960 ihtilali oldu...



TSK YİNE İDAREYE EL KOYDU...


Şimdi de 10 Ağustos 1970 devalüasyonunu anlatayım kısaca...

İktidarda AP Hükümeti vardı...

AP Genel Başkanı Süleyman Demirel de başbakandı...

İkinci 5 yıllık Planı hazırlayan ve uygulamaya koyan Demirel yıllık %5 enflasyon, %7 büyüme hızı hedeflemişti...



Demirel geçmişten ders almayı bilen bir devlet insanı politikacıydı...

Daha önce yaşanan ödemeler dengesi krizinin ekonomiyi ne hale getirdiğini de haliyle bizzat yaşayarak görmüştü...

O nedenle, planlanan hedefe giderken iç tasarruflardan yararlanılacaktı...



Yüzde 7 yıllık büyüme, %5 enflasyonla başarıldı...

Ama...

İç tasarruflar yetmediği için...

Yine dış borçlanmaya gidilmiş...

Döviz tüketen ama döviz üretemeyen ekonomi yine ödemeler dengesi krizine girmişti...

Neden?..

Yine döviz bitmişti de ondan...



Hükümet, 1 doları 9 liradan, 15.50’ye çıkardı...

Ve yaklaşık 7 ay sonra...

12 Mart 1971’de...

Başbakan Demirel, TSK’nın verdiği muhtıra ile istifa etmek zorunda kaldı...

Yani...

TSK yine idareye el koydu...

HER DEVELÜASYON SONRASI ASKERİ DARBE YAPAN TSK


Geleyim 1978 – 1979 büyük buhranına...

Yani...

Ecevit Devalüasyonlarına...

Aynen öyle...

“Ecevit Devalüasyonları...”.

Çünkü...

Bülent Ecevit’ten başka hiçbir başbakan, 22 ay içinde üç kez resmi devalüasyon yapmadı...



İlk devalüasyon: 21 Eylül 1978

1 dolar 14.50’den 16 liraya çıkarıldı...

Ancak bunun adına “devalüasyon” değil de...

“Kur ayarlaması” denilmişti...

Bitmedi...



1 Mart 1979’da bir devalüasyon daha yapıldı...

1 dolar, 27 lira oldu...

Ve üçüncü devalüasyon, 10 Haziran 1979’da geldi...

1 dolar = 44 lira...



O sürece kadar, her devalüasyon sonrası askeri darbe yapan TSK, Ecevit’e olan saygısından mıdır nedir; “pas” geçti...

ANARŞİYİ BAHANE EDEN TSK BİR KEZ DAHA İDAREYE EL KOYDU


14 Ekim 1979 Pazar günü yapılan ara seçimlerde AP, 5 milletvekilliğinin beşini de kazandı...

Senato yenileme seçimlerinde ise CHP 12 senatörlükle yetinirken...

AP 33 senatör getirmişti senatoya...



Başbakan Ecevit istifa etti...

Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, yeni hükümeti kurma görevini, seçimlerin galibi AP Genel Başkanı Demirel’e verdi...

Daha önceki koalisyon ortakları MSP ve MHP’den çok canı yanan Demirel bu defa:

“Ya azınlık hükümeti kurarım ya da görevi devrederim” deyince...

MSP Genel Başkanı Erbakan, dışarıdan destek sözü verdi...



Bugün nasıl davul Erdoğan’ın boynunda, tokmak ise Bahçeli’nin elindeyse...

O gün de...

Davul Demirel’in boynunda...

Tokmak ise Erbakan’ın elindeydi...



Demirel buna rağmen, müsteşarı ve DPT Müsteşar Vekili Turgut Özal’ın hazırladığı 24 Ocak kararlarının uygulanmasına onay verdi...

1 dolar 44 liradan 70 liraya yükseltildi...

9 ay sonra da...

Anarşiyi bahane eden TSK, idareye el koydu...

Tarih: 12 Eylül 1980...

HEP AYNI ÇUKURA DÜŞÜYORUZ NE YAZIK Kİ...


Yıl 1984...

Tarih 26 Nisan...

Dönemin Başbakanı Turgut Özal İktisatçılar Haftası’nda yaptığı konuşmanın bir yerinde şöyle diyordu:

“Türkiye’nin döviz darboğazı çözülmedikçe kalkınma hızını daha yukarılara götürmek mümkün değildir. Kalkınma hızı gelir, bir süre sonra bir darboğaz halinde geri teper. Her on senede bir sıkıntıya düşmemizin ana sebeplerinden biri de budur...”. (27 Nisan 1984 Milliyet).



Rahmetli babacığım:

“Kör bir eşek bile aynı çukura iki kere düşmez” derdi...



Özal bu gerçeği görmüş...

Kendisinden sonra gelecek olanları uyarmıştı... Ama...



Kendisinden sonra gelen başbakanların siyasi zaafları, devlet insanlığı hasletlerinden ağır gelince...

Gözlerimiz açık olduğu halde...

Aynı çukura defalarca düştük...

Ve ne yazık ki...

Halen de düşmeye devam ediyoruz...

ANLAYIN HALİMiZİ...


Cenaze namazı kıldıracak kimse kalmayınca Bekri Mustafa’ya vermişler görevi...

O da geçmiş cemaatin önüne bildiği birkaç duayı okuduktan sonra; tabutun üzerine eğilip bir şeyler fısıldamış...

Namazdan sonra sormuşlar:

“Tabuta eğilip de mevtaya bi şeyler mi söyledin yoksa?..”.

“He ya” demiş Bekri...

“Ne dedin?..”.

“Ahirete vasıl olunca melekler sana bu dünyanın halini soracaktır. ‘Bekri Mustafa Yeni Camiye imam oldu’ de, onlar anlar dünyanın halini...”.



RTÜK üyeleri eski başkanı bir kez daha seçmiş...

Anlayın halimizi...