Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Hristiyan Demokrat Birliği’nin başkan adayı Friedrich Merz’in ‘İngiltere Modeli’ beni 19 yıl önceye götürdü...

Almanya’da Başbakan Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Birliği’nin Başkan adayı Friedrich Merz, çarpıcı bir Türkiye çıkışında bulundu.

Merz, İngiltere’nin AB’den ayrılmasının ardından, “İngiltere modeli ile Türkiye’yi alalım” önerisini getirdi.



SÖZCÜ’de okuduğum bu haber beni 19 yıl önceye götürdü...

2002 yılıydı ve...

Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli bir anda erken seçim çağrısı yapmıştı...

Tam da ekonomik kriz bitmek üzereydi...

Ekonomi ayağa kalkmış...

Hatta...

Hızlı hızlı yürüyordu...

2003 yılı itibariyle ise koşmaya başlayacaktı...



Ama...

Meclis’te grubu bulunan bütün partilerin liderleri sözleşmiş gibi, erken seçim kararı aldılar...

2002 seçimlerine gidilen işte o süreçte danışmanlığını yaptığım DYP Genel Başkanı Çiller’e:

“Hükümet programımıza imtiyazlı ortaklığı da koyalım” dedim...

Kesin bir dille “olmaz” dedi Tansu Hanım... “Tam üyelik dışında hiçbir şeyi müzakere bile etmeyiz...”.



Gülümsedim:

“Sayın başbakanım (Eski başbakandı ya...), emeğin ve bireyin serbest dolaşımı mümkün olmadıktan sonra mal ve hizmetlerle paranın serbest dolaşımının etkisi sadece ithalat patlamasına yol açmaz mı?..”....

Ve görüşümü yineledim:

“Bence hükümeti kurarsak ısrar etmeden AB kurucu üyelerinin imtiyazlı ortaklık önerisini, vizesiz seyahat özgürlüğü şartıyla kabul edeceğimizi programımıza koymalıyız...”.



2002 seçimlerinde bırakın hükümet olmayı...

Meclis’e girmeyi bile başaramamıştı DYP...

HER TÜRLÜ FİNANSMAN, MAL VE HİZMET SATIN ALIMI SERBEST AMA...


Türkiye 1995 yılı başında Gümrük Birliği üyesi olarak kabul edildi...

Üyeliğin altında Başbakan olarak Çiller’in...

Başbakan Yardımcısı Dışişleri Bakanı olarak ise Baykal’ın imzası vardı...



Haliyle...

Her türlü finansman, mal ve hizmet satın alımı serbestti...

Ama...

Emeğin (Bireyin) dolaşımı yasaktı...



Para, para gibi şeyler (Hisse senetleri v.b.), mal ve hizmetler AB ülkeleri arasında özgürce dolanırken...

Emek (Emekçi ve birey), AB ülkelerine gidebilmek için vize almak zorundaydı...



Üzerinden 25 yıl geçti...

Halen aday üyeyiz...

Ve halen...

Halkımızın seyahat özgürlüğü yok...

Ama...

Her türlü para, mal ve hizmet dolanımı serbest...



Ve ben halen...

İngiltere’nin AB üyeliğinden çıktıktan sonraki bu pozisyonu gibi bir üyeliğin çok lehimize olacağına inanıyorum...

AB ÜYESİ OLMAMAK İÇİN HER YOL DENENİYOR...


2002 seçimleri sonrasında, imtiyazlı üyelik fikrimi Tercüman’daki köşemden dönemin AKP Hükümeti’ne yaptım...

Sonuç...

Tansu Hanım’ın itirazıyla aynıydı:

“Tam üyelik dışında hiçbir şeyi müzakere bile etmeyiz...”.



Bugün ise...

AB üyesi olmak değil, olmamak için her yol deneniyor...

Nereden nereye yani...

21. YÜZYILIN 1. ÇEYREĞİ BİTERKEN CENNETİN ANAHTARLARINI (BERAT BELGESİ) SATIYORLAR...


Almanya’da kilise, cennetin anahtarlarını satıyor Martin Luther ise buna karşı çıkıyor, isyan ediyordu...

“Dinsizlik ve din düşmanlığı” ile suçlandı...

İlk duruşmada:

“Milleti cehennemle korkutup cenneti para karşılığı satıyorsunuz. Sıkıysa cehennemi satsanız ya?” dedi...

Yargıçlardan biri omuzlarını silkti...

“Kim alır ki cehennemi?..”.

“Ben” dedi Luther... “Ben alırım... Fiyatını söyleyin hemen yapayım ödemesini...”.



Bedava verdiler cehennemi...

Martin dışarıda duruşmadan çıkacak kararı bekleyen kalabalığın önüne çıktı...

Cehennemi satın aldım, benimdir” dedi güçlü ifadesiyle ve devam etti... “Bundan sonra oraya kimseyi almayacağım, korkmayın...”.



Protestanlık mezhebi böyle doğdu...

Cehennem korkusu ve kilise baskısından kurtularak...

Beyinlerin özgürleşmesiyle...

500 yıl önce başta Almanya olmak üzere Avrupa halkları...

Orta çağ karanlığını böyle yırttı...



Ve bir de Türkiye Müslümanlarına bakınız...

21. yüzyılın 1. Çeyreği biterken...

Cennetin anahtarlarını (Berat belgesi) satıyorlar...

CHP MÜSLÜMAN DEMOKRATLARI DIŞLAMALI MI?..


CHP’lilerin ya da liberallerin veya merkez sağ sekûlerlerin...

Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Temel Karamollaoğlu gibi Müslüman demokratlar ile dalaşmaları, onları dışlamaları bir tek şeye yarar:

Erdoğan’ın Bahçeli, Perinçek ve Destici’ye olan mahkûmiyetinin devamına...

Erdoğan’ın dikta hevesini sürdürmesine...

Ve...

Gelişmiş demokrasilerden kopmasına...

GERÇEKTEN ÇOK AYIP...


Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Fikri Sağlar hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrikten soruşturma başlattı...



Çok ayıp...

Ve çok yazık...

Bir tarafta “reform” diye hava basacak, umut dağıtacaksınız...

Diğer yanda ise...

Kanaatten suç üreten yargıç ve savcılarınız, hukuku deforme edecek...



Ayıp...

Gerçekten çok ayıp...