Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

HİLAFET İÇİN ANAYASA DEĞİŞTİRİLİR Mİ?..

Okurlarım ve YouTube dinleyicilerimin çok sık sordukları sorulardan biri şöyle:

“Türkiye’de rejim halife faşizmine dönüşür mü?”

Tabii ki her soru böyle değil ama kurulan cümleleri özetlersem muhatabı olduğum sorunun meali bu...



Gerek faşizm ve gerekse de milliyetçilik, başka kimlikleri reddetmek, kendi milletini en üstün millet olarak görmektir...

Türkiye’de (En azından şimdilik) böyle bir tehlike yok...

Türkiye’yi tek adam olarak yöneten cumhurbaşkanının Midyat’ta (2013... Henüz başbakandı) yaptığı o konuşmayı hatırlayın.

Hem kendisini ve hem de AKP’yi çok ağır eleştiren Bahçeli’ye hitaben şöyle demişti:

“Bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlükle de Türklükle de çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız. Kuru milliyetçilik yok.”...



Kimileriniz Erdoğan’ın sık sık millet yerine “Ümmet” dediğini hatırlatıp “Ama ya halifelik” diyeceksiniz...

Canlarım benim...

Ümmetçilik, her türlü milliyetçiliği reddeder...

Milliyetçilik ideoloji, ümmetçilik ise inançtır...

İnanç hiçbir zaman ideolojiden daha tehlikeli olmadı...





“Ya İslamcı terör?..” sorusunu duyar gibiyim...

Onun adı “İslamcı terör” değil radikal Müslümanların ideolojik ve iktisadi terörüdür...



Yani...

Enseyi karartmayın...

Erdoğan’ı dincilere ve siyasal İslam’a verdiği aşırı tavizler nedeniyle tabii ki eleştiriyorum, eleştireceğim de ama...

Erdoğan’ın mevcut anayasayı ne mecliste ne de meclis dışında değiştirmeyi düşünebileceğine ihtimal vermiyorum...

Lütfen gerçekçilikle kişisel nefretimizi birbirine karıştırmayalım...

KAVGA SÜRECEK Mİ?..


Savaşın her türünden nefret eden biri olarak tam da “Dünyada sağ – sol kavgası kalmadı” diyordum ki...

Hayatlarının hiçbir döneminde ideolojik sağcı ya da solcu olmayıp sadece Recebizm (“Tekrar tekrar cebim kazansın” ideolojisi) sevdalısı olanlar çıktı bu defa da ortaya...

Ve...

İdeolojik olarak hayatları boyunca ezilen, fakir fukaranın ve emeğin yanında yer alanlara savaş açtılar.



Bu savaş biter mi?..

Solcuların solcularla kavgaları mutlaka biter, bitmeli ve bitecek de ama...

Recebistlerin sosyalistlere olan saldırıları asla ise bitmeyecek...

Çünkü...

Onlar her zaman güçlünün yanında yer alacak...

Ömürlerini fakirin, fukaranın, dar gelirlinin ve emekçinin yanında durmaya adamış olan Garibanistleri itibarsızlaştırma çabalarını sürdürecekler...

YAKIN GELECEK


Delfi Kahini Rahibe Pythia dönemin politikacıları ve din adamlarının ortak yarattıkları bir tür insan uyuşturucuydu...

Kehanetleriyle de insanları korkutuyordu...

Bir süre sonra dönemin egemeni, din adamlarının da yardımıyla kahinin işaret ettiği tehlikeyi yok ederek halkın sevgisini ve saygısını kazanıyordu...

Günümüz kahinleri genelde komplo teorisyenleri ve ulemadan oluşuyor...





Ya astrologlar?..

Hayır...

Onlar, “kahin” olmadıkları gibi kahinlik iddiasında da bulunmuyorlar...

Onlar, binlerce yıllık yıldız geçişleri döneminde tarihte neler olmuşsa onların analizlerini yapıyorlar...



Günümüz politikacılarının da kahinleri var...

O kahinler ise halkı başarısız, beceriksiz ve hatta kötü niyetli politikacıların etrafında toplayabilmek için kehanet üretiyorlar...



Enseyi karartmayın...

Ne fal kalacak yakın zamanda ne de kahin...

Algoritmalar o günün veya yarının neler getireceğini bütün insanlığa bildirecekler...

SAĞ – SOL KAVGASI MI?


Solcularla solcular her zaman, ideoloji üzerinden kavga ettiler birbirleriyle...

Sağcıların sağcılarla kavgaları ise daima “çıkar” üzerinden yaşandı...

Peki ya sağ – sol çatışmaları?..



Kavgadan öte çatışan, savaşan sağcı ve solcu gençlerin amaçları, Bağımsız Türkiye idi...

Kavga ettirenlerin amaçları ise sandıktan çıkarak ya da sandığa gitmeden ülkenin kaynaklarını yağmalamak...



Türkiye’nin geri kalmışlığının sebebi çatışan ve hatta savaşan sağcı/solcu gençler değil...

Onlara birbirlerini öldürterek fakir halkın hazinesini soyan çapsız politikacılar veya onların maşaları...

BİLDİĞİ TEK ŞEY...


Delfi Kahinlerinden biri Sokrat’a “Dünyadaki en bilge kişi sensin” dediğinde Filozof itiraz etmişti...

Yıllarca dolaştı durdu ve bir gün yine döndü Atina’ya...

Kahine gitti...

“Evet haklıymışsın, ben dünyadaki en bilge insanım çünkü” dedi ve devam etti... “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğim ve bunu bilen tek kişi de benim...”





Günümüz siyasi liderleri hiçbir şey bilmedikleri için dünya bu hale geldi...

Hiçbir şey bilmediklerini kabul edip yeni şeyler öğrenmek isteyen siyasi liderlikler yönettiğinde ülkeleri...

Ne savaş kalacak yer yüzünde ne açlık ne kavga, ne hastalık...

BİLİRLERDİ VALLA...


Çocukluğumda Saatli Maarif Takvimleri vardı...

Her gün, o gün olabilecek hava durumunu bildirirlerdi...

Çokça tutardı da...

En çok aklımda kalan mesela “kırlangıç fırtınası” idi...

Takvim yaprağının ön yüzünün en altında “kırlangıç fırtınası” yazdığı gün genelde az ya da çok mutlaka bir fırtına olduğunu hatırlıyorum...

KULİS ŞAKASI...


Efe, öğretmen sınıfa gelip masasına geçtiğinde parmağını kaldırdı:

“Söyle Efe” dedi öğretmeni...

“Öğretmenim, bugüne kadar hiçbir şey yapmayan bir öğrenciyi cezalandırdınız mı?”

“Tabii ki hayır” diye cevapladı Öğretmeni...

“Sevindim” dedi Efe... “Çünkü verdiğiniz ödevi hiç yapmadım...”...



Bakanlar aralarında bu fıkrayı anlatıp, Başkan’dan hiçbir şey yapmadıklarını için fırça yiyeceklerini anladıklarında bu soruyu soruyorlar ve aynı cevabı veriyorlarmış...

O GÜN TAMAM


“Türk’üm, Kürt’üm, Lazım, Çerkez’im, Ermeni’yim, Rum’um, Arnavut’um” demek kadar; “İnsanım, sosyalistim, kocayım, kadınım, aşığım, gazeteciyim, kunduracıyım, tezgahtarım” gibi mesleklerimizi ya da siyasi ve sosyal görüşlerimizi de “Kimliğimiz” yerine kullandığımız gün, insani gelişmişliğimizi tamamlamış olacağız...