Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Havuz kim? Su kim? Boru kim?

Demirperde ülkeleri demokratikleştikçe...

ABD:

Komünizme karşı mücadele ettiği için göz yumduğu diktatörlere destek vermekten vazgeçti...

Zira...



Hem cumhuriyetçiler hem de demokratlar gördüler ki:

Demokratik ülkeler:

Komünist rejim tehlikesi olmadan...

Ve...

Komünizme de dönüşmeden:

Ayakta kalabileceklerdi...



O aşamadan sonra artık Amerika:

Eski Demirperde ülkelerinin ve Afrika’daki sömürgelerin demokratikleşmelerini:

Destekledi...



Demokrasilerin:

İnsan haklarına...

Kuvvetler Ayrılığı İlkesine...

Ve yargı bağımsızlığına değer vereceklerini düşündü...



Peki...

Öyle oldu mu?..

Hayır...



Doğu Avrupalılar...

Ya da...

Demirperde’den olup rejimin Batısında kalanlar...

Demokrasiyi yerleştirmekte:

Başarılı oldular...

Ama...

Demirperde’nin doğusundaki ülkeler:

Totaliter rejimlere dönüştüler...





Bu arada...

Sık sık askeri darbe yapan antikomünist diktatörler:

ABD’nin gözünden düştüler...

Hatta:

ABD tarafından kara listeye alındılar...



4 Haziran 1989’da...

Pekin’in Tiananmen Meydanı’nda iktidarı protesto eden öğrencilerin 2000 kadarı...

Çin Ordusu’nun tankları ile ezilerek öldürüldüğünde, Başkan Reagan:

“Fikirleri öldüremezsiniz, ümitlerim üzerinden tankları geçiremezsiniz” demişti...



Reagan’dan sonra başkanlığına seçilen ve kendisi de cumhuriyetçi olan Bush ise...

Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice’ı, Çinli liderlerle görüşmesi için gizlice Çin’e göndermişti...

O iletişim ABD-Çin arasında...

Çin’in en azından piyasa ekonomisine geçmek konusundaki kararını pekiştirmişti...

Nasıl mı?..

ABD’nin:

“Üretin, satın alalım” sözü üzerine...



Demirperde’nin çökmesi üzerine ABD Dışişleri Bakanı James Baker da şöyle demişti:

“Eski diktatörleri devirmek çağı hızla geçmekte; yeni demokrasileri inşa çağı gelmiş bulunmaktadır.  Bu nedenledir ki, Başkan Bush, yeni misyonumuzu, demokrasinin özendirilmesi ve pekiştirilmesi olarak tanımlamıştır...”.



Canlarım...

“Her Türk dünyaya bedeldir” diye düşünüp hava basmakta serbestsiniz...

Ve fakat...

Ve lâkin...

Acı bir gerçek var:

Türkiye, gelişmiş beyinli siyasetçi yetiştiremiyor...



Neden mi?

Cevabını Mevlâna’nın o güzel özdeyişiyle vereyim:

“Havuza su taşıyan borular kirliyse, havuzun suyu temiz olur mu?..”.



“Havuz, su, boru” metaforlarının yerine...

“Parlamento...”.

“Politikacı...”.

Ve:

“Halk” kelimelerini siz koyun lütfen...

Günün sözü


“Kötülüğün zaferi için gereken tek şey, iyi kişilerin hiçbir şey yapmamasıdır.”

Edmund Burke

Günün tespiti(!)




Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bütçe açığının sorumlularını buldu:

Emekliler...



Böylece...

Dış güçler aklanmış olurken...

İç güçlerin:

16 milyon emekli olduğu öğrenilmiş oldu...



Biz 16 milyon emekli...

Öldürülmeyi beklemeden:

Toplu intihar mı etsek acaba?..



Yoksa:

“Mehmet Şimşek de fos çıktı” deyip...

Demokrasinin geri geleceği günleri mi beklesek...

Günün şiiri


Parsel parsel eylemişler dünyayı

Bir dikili taştan gayrı nem kaldı

Dost köyünden ayağımı kestiler

Bir akılsız baştan gayrı nem kaldı



Padişah değilem çeksem otursam

Saraylar kursam da asker yetirsem

Hediyem yoktur ki dosta götürsem

İki damla yaştan gayrı nem kaldı



Mahzuni Şerif’im çıksam dağlara

Rast gelsem de avcı vurmuş marala

Doldur tüfeğini beni yarala

Bir yaralı döşten gayrı nem kaldı...

Mahzunî Şerif

Dış borç bularak:


“Bir malın değerini, o malın üretiminde kullanılan emek miktarı belirler” diyerek Karl Marks’ın “Artı değer” modeline öncülük eden David Ricardo:

“Bir ülke karşı ülkeye göre hangi malları daha düşük maliyetle üretiyorsa o malın üretiminde uzmanlaşmalı ve bunları ihraç etmelidir, pahalıya ürettiği malları ise ithal etmelidir.

Böylece hem iki ülke de dış ticaretten karlı çıkacaktır” diyerek de Karşılaştırmalı Maliyetler Teorisi’ni ortaya atmıştı...





21. yüzyılda üretim öylesine makineleşti ki...

Bugün artık:

“Bir malın değerini (Fiyatını), o malın üretiminde kullanılan emek miktarı belirler” diyemiyoruz...

Çünkü...

Emek...

Bir malın fiyatının içindeki maliyet unsurlarından sadece biridir...



Bugün artık bir malın fiyatını maliyetten önce:

Piyasa...

Yani:

Arz/talep belirliyor...

Ve fakat...

Ricardo:

Karşılaştırmalı Maliyetler Teorisi’ni oluşturan görüşlerinde haklı çıktı...



Bu haklılığını bütün dünya ülkelerinin siyasetçileri kabul ettiği halde...

Bir tek bizimkiler kabul etmiyor olmalılar ki:

Ricardo’un teorisine göre...

En çok rekabet edebileceğimiz:

Tarım ve konfeksiyon ürünlerini bile...

Dış borç bularak:

İthal etmeye başladık...

Ekonomi yönetimi gibi


Karadenizli bir yurttaşımıza karayollarını boyama işi verdiler...

Yurttaş başladı çalışmaya...

İlk gün 200 metre yol boyadı...

İkinci gün 100 metre...

Üçüncü gün 50 metre...

Dördüncü gün ise sadece 10 metre...

Amiri, Karadenizli yurttaşımızı çağırdı:

“Oğlum” dedi, “çok iyi başladın ama sonra birden ne oldu?..”.

“Ben yine eyi çalışayrum efendum” diye cevap verdi Karadenizli yurttaş...

“İyi ama” diyerek itiraz etti amiri: “Dün 50 metre boyadın bugün baktım sadece 10 metre boyamışsın...”.

“İlk gunlerde boya kutusuna cidup celmek az zaman alıyordu ama cün ceçtukçe daha çok vakit almaya başladı daa...”.

Mahfi Eğilmez @mahfiegilmez


GSYH’nin 2 trilyon dolara çıkmasıyla gelişmiş ülke olunmaz.

Olsaydı Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya gelişmiş ülke olurdu.

Gelişmişlik maddi zenginleşmenin yanı sıra hukukun üstünlüğüyle, demokrasiyle, insan haklarını yükseltmekle, bilime saygıyla olur.

Ne tartışılıyor?


Teknoloji milyarderi Elon Musk, Birleşmiş Milletler zirvesi için ABD’nin New York kentinde bulunan Erdoğan’ı, 3 yaşındaki oğluyla birlikte ziyaret etti...





Elon Musk’ın oğlunu Erdoğan’la tanıştırırken:

“Bak, büyüdüğün zaman bu amcayla ortak olacaksın” dediği dedikodusu kulaktan kulağa fısıldanıyor...



Dedikoduyu duyanlar:

Musk’ın, Erdoğan’ı daha en az 30 yıl yaşatacak ilâcı bulup bulmadığını tartışıyorlar...